Logo

5. Hukuk Dairesi2023/3109 E. 2023/10618 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sahte vekaletname ile yapılan taşınmaz satışından dolayı tapu sicil memurunun kusursuz sorumluluğuna dayanarak Hazine'den tazminat istenmesi üzerine, mahkemenin Hazine aleyhine verdiği tazminat kararının temyiz edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, hükme esas aldığı bilirkişi raporunda seçenekli hesaplama yapılmasına rağmen hangi bedelin esas alındığını belirtmemesi, taşınmazın değer tespitinde gerekli incelemeleri yapmaması ve bozma kararından sonra yapılan ıslahı dikkate almaması usul ve yasaya aykırı görülerek, yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/90 Esas, 2022/230 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki, taşınmazın tapuda sahte vekâletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 29.01.2008 tarihinde ... adına kayıtlı İzmir ili, Menderes ilçesi, ... köyü 416 ada 8 parselde kayıtlı, 10 No.lu bağımsız bölümü, tapuda malik görünen ... adına vekâleten hareket eden ... isimli şahıstan, ...'ın sunduğu noterde düzenlenme şeklinde vekâletnameye dayanarak Menderes Tapu Sicil Müdürlüğünde tesis olunan işlemle satın aldığını, tapu maliki adına vekâleten hareket eden ...'ın sunduğu belgelere dayanarak tapunun müvekkili adına tescil olunduğunu, ancak daha sonra müvekkilinin vekâletin sahte olduğunu öğrendiğini, yaptığı araştırmalar neticesinde de gerçekten vekâleten sahte olduğu ve müvekklinin kandırılmış olduğunu, tapu kaydı üzerine tedbir konulduğunun ortaya çıktığını, bunun üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/41194 Hazırlık nolu dosyası ile sanıklar ..., ..., ... hakkında "dolandırıcılık ve sahte evrak tanzimi"nden dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca ... isimli şahsın bu işi adeta bir meslek haline getirdiğini, aynı konuda Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış başkaca davaların da bulunduğunu, müvekkilinin sahte vekâletle işlem yapan şahsın sunduğu vekâletnamenin sahte olduğunu müvekkilinin bilmesine imkan olmadığını, yasalar tarafından kendisine böyle bir mükellefiyet de yüklenmediğini, belirtilen nedenlerle tapu maliki adına kayıtlı taşınmazın sahte vekâletname ile müvekkiline satımından dolayı tapu görevlilerinin kusursuz sorumluluğuna binaen, satıma konu İzmir ili, Menderes ilçesi, ... Mahallesi, ... köyü, 416 ada 8 parselde kayıtlı, 10 No.lu bağımsız bölümün dava tarihindeki sürüm değeri kadar maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini taelp etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu tapuda satış işleminin sahte vekâletname nedeniyle iptalinin gerçekleşmediğini, bu nedenle tazminat isteminin henüz mümkün olmadığını, çünkü sözkonusu vekâletnamenin sahte olduğunun sabit olmadığını, bu konuda ne bir mahkeme kararı, ne de savcılığın bir kararı olduğunu, tamamen davacı vekilinin tahminlerine ve gözlemlerine dayalı bir talep olduğunu, bu durumda henüz bir zarar doğduğu kesin değilken dava tarihi itibarıyla tazminat istemenin haksız bir istek olup reddi gerektiğini, Maliye Hazinesinin davalı olarak gösterilmesinin usule aykırı olduğunu, Menderes Tapu Sicil Müdürlüğünün yaptığı bir işlemden dolayı Maliye Hazinesine karşı dava açılamayacağını bu açıdan da reddi gerektiğini, belirtilen nedenlerle esasa yönelik beyanda bulunma hakkı saklı kalarak davanın reddini, yargılama giderlerininde davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 07.04.2009 tarihli ve 2008/339 Esas, 2009/171 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 24.02.2014 tarihli ve 2013/27715 Esas, 2014/4526 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın ... adına kayıtlı iken, adı geçen malik tarafından Aydın Baçivan'a verilen vekâletnameyle davacıya satıldığı, daha sonra satış işlemine dayanak teşkil eden vekâletnamenin sahte olduğunun tespit edildiğinden bahisle Menderes Tapu Sicil Müdürlüğünce yolsuz tescilinin düzeltilerek tapunun eski hale getirilmesi, asıl malik ... tarafından da tapu iptali ve tescil istemiyle dava açıldığı, her iki davanın birleştirildiği ve Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 Esas sayılı dava dosyasında yargılamaya devam olunduğu, davanın kabulüne dair verilen kararın temyizi üzerine dosyanın Yargıtay'a geldiği ve halen davanın derdest olduğu, bu arada Aydın Bahçivan ve diğer şahıslar hakkında açılan İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/608 Esas sayılı dosyasındaki ceza davasının da devam ettiği anlaşıldığından, dava konusu taşınmaza ait tapu iptali ve tescil davasına ilişkin Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 Esas sayılı dava dosyasının kesinleşmesi beklenilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 16.01.2020 tarihli ve 2014/545 Esas, 2020/17 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, 19.500,00 TL'nin (bozmadan sonra ıslah olmaz ilkesine göre) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 4721 Sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu hususunun mahkemece kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmediği ancak; dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunlu olduğundan emsal satışların değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle zemine, yapıya da Bayındırlık birim fiyatlarına göre belirlenen bedelden yıpranma payı da düşülmek suretiyle değer biçilmesi gerekirken, dosya arasında bulunan bilirkişi kurulu raporlarında bu yönteme uyulmadan soyut ifade ve bilimsel olmayan yöntemlerle belirlenen m² birim fiyatı inandırıcı bulunmadığından yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 46 ncı maddesinin son fıkrası (ana gayrimenkulün arsası ile birlikte kamulaştırılması halinde her bağımsız bölümün kamulaştırma bedeli bağlantılı bulunduğu arsa payı ile eklentileri de göz önünde tutularak ayrı ayrı takdir olunacağı) hükmü gereği ana yapının arsasına 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi göz önünde tutularak kamulaştırma gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre, üzerindeki yapılara aynı maddenin (h) bendi gereğince değerlendirme tarihindeki resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesapları gösterilip yıpranma payı düşülmek suretiyle ve ayrıca (i) bendi hükmü uyarınca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüler de dikkate alınarak kamulaştırma karşılığının yasal biçimde belirlenmesi gerektiğinden açıklanan ilkeler doğrultusunda arsa değeri ve tüm yapının (ortak yerleri içerir biçimde) değeri hesaplandıktan sonra, toplam bedel üzerinden arsa payına düşen miktarına göre bağımsız bölümün karşılığı tespit edilip şayet o bağımsız bölüm yapısında değeri etkileyecek özellik ve nitelikte ekstra ilaveler varsa bunlar da göz önünde tutularak bedel tespiti gerekirken eksik inceleme hüküm kurulduğu, davalı Hazine harçtan muaf olduğu halde, mahkemece ıslah harcının yargılama giderlerine dahil edilmesi suretiyle Hazineye harç yükletilmesi gerekçeleriyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece bozma ilâmı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kabulüne 19500, 00 TL bedelin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline ( davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği ) karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.09.2022 tarihli ve 2021/90 Esas sayılı dosya kapmasında bilirkişi tarafından tanzim edilen 30.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu İzmir ili, Menderes ilçesi, Menderes (...) Mahallesi, 416 ada 8 parselde kayıtlı sayılı taşınmaz üzerinde bulunan, 4/80 arsa paylı, 10 No.lu bağımsız bölüm numaralı dairenin dava tarihi (02.06.2008) itibarıyla değeri 104.803,82 TL olarak belirlenmiş dava ikame edilirken, harca esas değer (fazlaya ilişki haklarımız saklı kalmak kaydı) 19.500,00 TL olarak belirtilmiş olup, sonuç ve istemde yer alan alacak miktarı (maddi tazminat) bakımından; bilirkişi raporu doğrultusunda, 23.09.2019 tarihli dilekçe ile müddeabihin ıslahı yolu ile 85.303,82 TL daha artırılarak, toplam 104.803,82 TL'nin (fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) dava tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte tahsili talebi doğrultusunda müvekkil/davacıya verilmesi şeklinde ıslah edilip ıslah harcı yatırıldığından 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 177 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirildiğinden, bozmadan sonra yapılan ıslah talebi dikkate alınarak ıslah sonucu davanın 104.803,82 TL üzerinden kabul edilmesi gerekirken 19.500 TL üzerinden kabulüne karar verilmesinin usule, kanuna ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı taraf lehine 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi dayalı tazminat isteme koşulları oluşmadığını, kusursuz sorumlulukta uygun illiyet bağından söz edebilmek için tapu memurunun hukuka aykırı işlem veya eylemi ile zararın oluşması arasında nedensellik bağının olması ve illiyet bağını kesen sebeplerin bulunmaması gerektiğini, kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması ya da zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin etkili olması gerektiğini, somut olayda sahte nüfus cüzdanını kullanarak, sahte vekâletname çıkaran üçüncü kişinin bu eylemi ile illiyet bağı kesildiğini ancak yerel mahkemece bu husustaki itirazları değerlendirilmeden karar verildiğini, davacı tarafın 23.09.2019 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alındığında reddedilen tutar üzerinden müvekkil idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6100 sayılı Kanun'un 177 nci maddesi

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, taraf vekillerinin aşağıdaki paragraflar dışında kalan temyiz itirazları kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

3.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda seçenekli hesaplama yapıldığı, Mahkemece belirlenen bedellerden hangisinin esas alındığı belirtilmeden idarenin usuli kazanılmış hakkı doğrultusunda kabul kararı verilmesi doğru olmadığı gibi bozma sonrası alınan bilirkişi kurulunca somut emsal alınan taşınmazın satışına ilişkin akit tablosu Tapu Müdürlüğünden istenilip, dava konusu taşınmaz ile somut emsal taşınmazın 2008 yılında Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Müdürlüğünden getirtilip, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla; hükme esas alınan bilirkişi raporunda somut emsal kabul edilen taşınmazın ise bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parselleri mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi oldukları ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

4. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu hâlinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir.

5. 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile 6100 sayılı Kanun'un 177 nci maddesine getirilen ikinci fıkrasında yer alan; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz hükmüne göre işlem yapılması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekilinin temyiz itirazları kısmen yerinde olduğundan temyiz olunan Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.