Logo

5. Hukuk Dairesi2023/3235 E. 2023/10512 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eski eser şerhi bulunan taşınmazın satışı nedeniyle tapu kaydının iptal edilmesi üzerine, alıcının 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca Devletten tazminat talep etmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydında eski eser şerhi bulunduğunu bilerek taşınmazı satın alan alıcının, satışın iptali nedeniyle uğradığı zararda kendi kusurunun bulunduğu ve Devletin 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca sorumlu tutulamayacağı gözetilerek, davanın reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/381 Esas, 2022/98 Karar

KARAR : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen çekişmeli taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 inci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Bölge Adliye Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, kesinlik, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.11.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı Hazine vekili Avukat ... gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, Cankurtaran Mahallesi 66 ada 28 parsel sayılı 132,50 m² yüzölçümlü taşınmazın İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Encümen kararı ile 20.11.1997 tarihinde davacıya satıldığını, vakıf taviz bedeli ödeyerek taşınmazın davacı adına tapuda nakledildiğini, dava konusu taşınmazın kaydı üzerinde Kültür ve Tabiat Varlıklarınca eski eser şerhi düşüldüğünü, davalının İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/47 Esas, 2011/228 Karar sayılı kararı ile Maliye Hazinesinin dava ikame etmesi neticesinde taşınmazın ... adına kayıt ve tesciline karar verildiğini, Yerel Mahkeme kararının 20.06.2013 tarihinde kesinleştiğini, bu sebeple uğradığı zarar sebebiyle belirlenecek tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kaydı üzerinde eski eser şerhi mevcut iken bu şerh ile dava konusu taşınmazın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından davacı tarafa satılmaması gerekirken davacıya satıldığını, davacının dava konusu taşınmazın dava tarihindeki bedelini isteyemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 05.06.2018 tarihli ve 2013/326 Esas, 2018/242 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.01.2019 tarihli ve 2018/2596 Esas, 2019/6 Karar sayılı kararı ile davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 03.01.2019 tarihli ve 2018/2596 Esas, 2019/6 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda, somut olayda; taşınmazın davacı adına tescilinin yukarıda belirtilen kanun hükmü ile İl Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına aykırı biçimde yolsuz olarak gerçekleştiği dosya kapsamı ile sabit olup tapu kaydında "eski eser/korunması gerekli kültür varlığı" şerhi bulunan dava konusu taşınmazın, bir biçimde davacı adına devri söz konusu olmuşsa da, daha sonra tapusunun iptal edilerek Hazine adına tescil edilmesi ihtimalini bilebilecek durumdaki davacının, tam olarak iyiniyetli olduğu söylenemez. Zira Devlet, tapu sicil kaydında eski eser şerhinin tesisini sağlayarak, sicil kaydının bu haliyle değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. Hâl böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmadığından meydana geldiği söylenemez ve zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından bahsedilemez. Kanunun açık hükmü ile gerekli izin alınmaksızın satılamayacağı düzenlenmiş eski eser şerhli bir taşınmazı, yasal düzenlemeye açıkça aykırı biçimde Bakanlık izni olmadan bilerek ve isteyerek satın alan davacının, yoğunluğu dosya içeriğine yansıyan kendi kusuruna dayanarak hak talep edemeyeceği, dolayısıyla 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca zararından Devletin sorumlu tutulamayacağının gözetilmemesi hatalı olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın müvekkilinin malik olduğu diğer parsellerin ortasında kalması sebebiyle satın almak zorunda kaldığını, davacının iyi niyetli olmadığı yönündeki kabulün hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun’un 1007 inci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.)

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre, dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, Cankurtaran Mahallesi 66 ada 28 parsel sayılı, 132.50 m² yüzölçümlü, arsa vasıflı taşınmazın 1934 yılında yapılan kadastro tespiti neticesinde İstanbul Belediyesi adına tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydına 16.02.1994 tarihinde “eski eser” şerhi konulduğu, 20.11.1997 tarihinde satış yoluyla davacıya devredildiği, ilk tesis ile birlikte taşınmazın üzerinde bulunan “Haremeyne mülhak Çavuşbaşı Elhaç Salihağa vakfına mukataalıdır” şerhinin, taviz bedeli davacı tarafından ödenmek suretiyle 05.11.1997 tarihinde terkin edildiği, İstanbul (l) Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 02.08.1993 tarihli ve 4802 sayılı kararı ile “...Belediye malı olan 28 parselin satışının mümkün olamayacağına...” karar verildiği, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından açılan dava sonucunda İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.07.2011 tarihli ve 2010/47 Esas, 2011/228 Karar sayılı kararı ile taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 20.06.2013 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 12.10.2013 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 13 üncü maddesine göre, Hazineye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olup, usulüne göre tescil ve ilan olunan, her çeşit korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ile bunlara ait korunma sınırları dahilindeki taşınmazlar Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izni olmadan gerçek ve tüzel kişilere satılamaz, hibe edilemez.

4. Dava konusu somut olayda; taşınmazın davacı adına tescilinin yukarıda belirtilen kanun hükmü ile İl Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına aykırı biçimde yolsuz olarak gerçekleştiği dosya kapsamı ile sabittir. Tapu kaydında "eski eser/korunması gerekli kültür varlığı" şerhi bulunan dava konusu taşınmazın, bir biçimde davacı adına devri söz konusu olmuşsa da, daha sonra tapusunun iptal edilerek Hazine adına tescil edilmesi ihtimalini bilebilecek durumdaki davacının, tam olarak iyiniyetli olduğu söylenemez. Zira Devlet, tapu sicil kaydında eski eser şerhinin tesisini sağlayarak, sicil kaydının bu haliyle değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. Hâl böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmadığından meydana geldiği söylenemez ve zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından bahsedilemez. Kanunun açık hükmü ile gerekli izin alınmaksızın satılamayacağı düzenlenmiş eski eser şerhli bir taşınmazı, yasal düzenlemeye açıkça aykırı biçimde Bakanlık izni olmadan bilerek ve isteyerek satın alan davacının, yoğunluğu dosya içeriğine yansıyan kendi kusuruna dayanarak hak talep edemeyeceği, dolayısıyla 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca zararından Devletin sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

5. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesiyle hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

07.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.