"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1425 Esas, 2022/2377 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/21 Esas, 2021/69 Karar
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Isparta ili, ... ilçesi, ... köyü, 153 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, her ne kadar davalı idare tarafından taşınmaz kamulaştırılmaya tabi tutulmuş olsa da, müvekkiline kamulaştırma bedeli olarak tam bir ödeme yapılmadığını ve usulüne uygun olarak tebligat gerçekleştirilmediğini, kaldı ki müvekkilinin daha 1 ay öncesine kadar taşınmazın muris babasının adına kayıtlı olduğunu düşündüğünü, hatta ... Tapu Müdürlüğüne veraset ilamını sunarak babası adına kayıtlı olduğunu düşündüğü taşınmazın kendi adına intikal etmesi için başvurduğu sırada, taşınmazın kamulaştırılarak davalı idare adına kayıtlı olduğunu öğrendiğini, davalı idare adına tescil işleminin müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini öğrenince de ayrı bir şaşkınlık yaşadığını, müvekkilinin okuma yazma bilmediğini, bu nedenle Tapu Müdürlüğü'nde yapılan işlem usule uygun olmadığı gibi kamulaştırmaya ilişkin yapılan tebligatın da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 24 üncü maddesine ve Tebligat Tüzüğü 35 inci maddesine göre usulsüz olduğunu, okuma yazma bilmeyen kişiler için hukuki işlemlerin ve tasarruf işlemlerinin nasıl yapılması gerektiği açık olup, taşınmazın müvekkili adına olan kaydının iptali ve davalı idare adına tescil edilmesinin usule ve hukuka uygun olmadığını, Tapu Sicili Tüzüğünün 16 ncı maddesi gereğince yok hükmünde bir işleme bağlı olarak tapu kaydının iptal edildiğini, davaya konu taşınmazın, davalı idare tarafından yıllar evvel usulüne uygun olmadan kamulaştırılmış olsa da taşınmaz yıllar geçmesine rağmen kamulaştırma amacına uygun bir biçimde kullanılmadığını ve kamunun yararına hiç bir biçimde sunulmadığını, bu durumun 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) açıkça aykırı olduğunu, öncelikle usule uygun olmayan tasarruf işlemi ve yine usule uygun olmayan kamulaştırma işlemi nedeniyle davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline, bu talep kabul edilmediğinde ise kamulaştırmasız el atma bedeli olarak fazlaya ilişkin m² ve bedel alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik belirsiz alacak olarak 80.000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili idare tarafından gerçekleştirilmiş her hangi bir kamulaştırmanın söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazın o zaman yürürlükte bulunan 6830 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi gereğince kamulaştırıldığını, 6830 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinin üst başlığının itiraz dava şeklinde olduğunu, bu madde ile kamulaştırma anlaşmazlıklarında nereye itiraz edilip dava açılabileceği ve sürelerinin gösterildiğini, kamulaştırma işlemlerine karşı Danıştay’da ve Asliye Hukuk Mahkemesinde 30 günlük hak düşürücü süre içinde bedel artırım davası açılmadığını, dolayısıyla kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiğini ve davacı tarafın dava hakkının kalmadığını, iş bu davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazın Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının 6033 sayı ve 22.07.1978 tasdik tarihli projesine göre 03.03.1986 tarihinde DSİ Genel Müdürlüğü lehine Karacaören Barajı İnşaatı nedeniyle DSİ 2644 no ile kamulaştırmaya tabi tutulduğunu, taşınmaza ait kamulaştırma bedeli olan 283.635 TL Ziraat Bankası ... Şubesine 20.07.1988 tarihinde yatırıldığını, kamulaştırma noter tebligatının noter vasıtasıyla davacının bizzat kendisine 24.07.1987 tarihinde tebliğ edilerek kamulaştırma işleminin kesinleştiğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705 inci maddesi gereğince kamulaştırma halinde idare taşınmaz mülkiyetini tescilden önce kazanacağını ve yapılacak tescilin yalnızca bildirici nitelik taşıdığını, davaya konu taşınmaz yönünden kamulaştırma işleminin yapıldığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre kamulaştırma işlemlerinin usulüne uygun olarak yapıldığını, kamulaştırma işleminin kesinleştiğini, yasaların öngördüğü hak düşürücü ve zaman aşımı sürelerinin geçtiğini, bu sebeple de davacının dava açma hakkının her türlü ortadan kalkması nedeniyle zaman aşımı itirazında bulunduklarını, Yargıtay Başkanlığının yerleşik uygulamalarına göre bu durumda tapuda yapılacak tescil işleminin ihdasi (kurucu) değil, ihzari (açıklayıcı) bir işlem olduğunu kabul ettiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi gereğince davacı tarafından 1 yıl içinde dava açılmadığından davacının tescilin geçersiz olduğu iddiasının bir an için doğru olduğu düşünülse bile tescilin geçerli hale geldiğini, yapılan yasal düzenlemeye göre uzlaşmak için idareye başvuru hususunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesi kapsamında sonradan giderilemeyecek bir dava şartı olduğunun görüldüğünü, 6100 sayılı Kanun'un 115 inci maddesi doğrultusunda davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından yıllar sonra idareye karşı dava açılarak idarenin sorumlu tutulmaya çalışılması, idarenin parasal olarak çok ciddi yük altına sokulmasına sebebiyet vereceğini, davacı tarafın yıllar sonra idareden kamulaştırma bedeli almak adına iş bu davayı açtığını, davacının bizzat kendisi tarafından aldığı tebligattan, yapılan resmi işlemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin taleplerini, bilirkişi raporuna karşı itirazlarını ve dinlenen tanık beyanlarını dikkate alınmadan ve değerlendirilmeden hüküm verdiğini, acele ve hızlı şekilde verilmiş olan kararın hukuka ve usule aykırı olduğunu, ödemeye ilişkin kamulaştırma dosyasının dahi incelenmediğini, tüm talepleri bakımından değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin okuma yazma bilmediğini, bu hususun keşif esnasında mahkeme huzurunda dinlenen tanık beyanları ile de sabit olduğunu, Milli Eğitim Bakanlığınca verildiği iddia edilen sertifika hakkında müvekkilinin bugüne kadar herhangi bir bilgisi olmadığını, yıllar önce katıldığı söz konusu programı da yarıda kesip tamamlamadığını, müvekkilinin kötüniyetli olduğu gerekçesinin kabul edilemez olduğunu, kabul anlamına gelmemesi kaydıyla; sertifikanın fiilen gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı hususunun da dikkate alınmadığını, bilirkişi raporuna bedel ve diğer hususlar bakımından itirazlarının da değerlendirilmediğini, belirterek resen gözetilecek sebeplerle de kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın o tarihte yürürlükte bulunan 6830 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi gereğince kamulaştırıldığını, 6830 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinin üst başlığının “itiraz dava” şeklinde olduğunu, kamulaştırma işlemlerine karşı Danıştay da ve asliye hukuk mahkemesinde 30 günlük hak düşürücü süre içinde bedel artırım davası açılmadığını, dolayısıyla kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiğini, dava hakkı kalmadığını, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 6098 sayılı Kanun 39 uncu maddesi; "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır." hükmünü içerdiğini, bu nedenle davacı tarafından 1 yıl içinde dava açılmadığından davacının tescilin geçersiz olduğu iddiasının bir an için doğru olduğu düşünülse bile tescilin geçerli hale geldiğini, hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazlarını tekrarladıklarını, davaya konu taşınmazın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını 6033 sayı ve 22.07.1978 tasdik tarihli projesine göre 03.03.1986 tarihinde DSİ Genel Müdürlüğü lehine Karacaören Barajı İnşaatı nedeniyle DSİ 2644 no ile kamulaştırmaya tabii tutulduğunu, kamulaştırma bedeli olan 283.635 TL’nin Ziraat Bankası ... Şubesine 20.07.1988 tarihinde yatırıldığını, kamulaştırma noter tebligatının davacını bizzat kendisine 24.07.1987 tarihinde tebliğ edilerek kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiğini, davacı tarafından yıllar sonra idareye karşı dava açılarak idarenin sorumlu tutulmaya çalışılmasının idarenin parasal olarak çok ciddi yük altına sokulmasına sebebiyet vereceğini, davacının okuma yazma bilmediği iddiasının hiç bir yasal dayanağı bulunmadığını, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verildikten sonra Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2012/13454 Esas, 2021/18892 Karar sayılı ve 09.10.2012 tarihli kararı emsal gösterilerek idare lehine nispi yerine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin tarifeye aykırı olduğunu, hükmün bu yönüyle düzeltilmesi gerektiğini emsal kararın bu dava türü ile ilgisi bulunmadığını, dava değeri dikkate alındığında nispi vekâlet ücreti verilmesi gerektiğini belirterek resen gözetilecek sebeplerle de kararının vekâlet ücreti ile ilgili kısmının düzeltilmesine ve davacı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ile Tapu Müdürlüğünce gönderilen 01.03.2021 tarihli yazıda davaya konu Isparta ili, ... ilçesi, ... köyü 153 parsel sayılı taşınmazın 15.07.1988 tarihinde ... adına kamulaştırma işlemi yapıldığı belirtilerek tapu kaydı ve ekli belgelerin gönderildiği, davaya konu taşınmaza ilişkin tapu kaydına göre taşınmazın 4400 m² yüzölçümü ile davalı ... adına tapuda kayıtlı olduğu, taşınmaz hakkındaki davalı idarece düzenlenen 14.04.1986 tarihli kıymet takdir komisyonu raporuna göre taşınmazın arz değeri olarak 262.560 TL mütemmim cüz bedeli olarak 22.500 TL olmak üzere toplam kamulaştırma bedelinin 285.060 TL olarak belirlendiği, kamulaştırma noter tebligatının davacıya 24.07.1987 tarihinde bizzat kendisine tebliğ edildiği, taşınmazın davalı idare adına tesciline ilişkin 15.07.1988 tarih ve 78 Y. Nolu resmi senet incelendiğinde ise davacı ... tarafından taşınmazın 285.060 TL kamulaştırma bedeli karşılığında tamamının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne satıldığı, satış bedelini nakden ve tamamen aldığını beyan ederek beyanını imzası ile tasdik ettiği, her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin okuma yazma bilmediğini iddia etmekte ise de İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün gerekçesinde de açıklandığı üzere dosya arasındaki resmi evraklara göre davacının okur-yazar olduğu, dava dilekçesinde iddia edilen yolsuz tescil ve kamulaştırmasız el atma olgusunun kanıtlanamadığı, öte yandan İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün gerekçesinde açıklanan benzer nitelikli bir uyuşmazlığa ilişkin yüksek mahkeme kararı da dikkate alındığında davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinde de usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un geçici 6 ncı maddesinin birinci, ikinci ve altıncı fıkraları.
3. 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
31.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.