"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/230 Esas, 2021/985 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/321 Esas, 2020/296 Karar
Taraflar arasındaki kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kalan ve tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; dava konusu Kocaeli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 728 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle ve 6300 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle süresinde açılmayan davanın reddi gerektiğini, davacının tazminat davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, zira henüz tapu iptal davasının sonuçlanmadığını, bu suretle bir zararın da mevcut olmadığını, husumetin Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, 4721 sayılı Kanun'da yerini bulan tapu sicilinin tutulmasından doğan tazminat davaları ile iş bu davanın aynı nitelikte olmadığını, mahkemece tapu iptali kararı verilse bile yolsuz tescile dayalı mülkiyet hakkına dayalı tazminat istenmesinin haksız olduğunu, kamu malı niteliğinde, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olan ormanların özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmişler olsalar bile bu durumun taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden tescil işleminin yok hükmünde kalacağını, zira dava konusu taşınmazın tamamının ilk tesisten bu yana orman sınırları içinde kaldığını, yolsuz tescile dayanarak talep edilmesinin yerinde olmadığı gibi, hakkaniyete de aykırı olduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 999 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre tapuya kayıtlı bir taşınmaz kayda tabi olmayan bir taşınmaza dönüşür ise tapu sicilinden çıkartılacağını, bu gibi yerlerin tapuya tescil edilmiş olmasının kayıt malikine mülkiyet hakkı vermeyeceğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın her bir taşınmaz için ayrı ayrı kabulü ile dava konusu taşınmazın tamamının bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline, dava konusu taşınmazlardan 6300 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların zeminine takdir edilen değerin düşük olduğunu, taşınmazlarla aynı mevkiide bulunan taşınmaz satışlarının, somut emsal olarak kabul edilmeseler bile dava konusu taşınmazların değerinin belirlenmesinde mukayese amacıyla değerlendirilmeleri gerektiğini, bilirkişi ek raporunda dava konusu taşınmazların tespit edilen değerlerine yönelik itirazlarına rağmen kök raporda değişiklik yapılmadığını, hükme esas alınan bedelin piyasa rayicini yansıtmaktan uzak olduğunu, emsal satış olarak bildirdikleri Yuvacık Mahallesi 216 ada 4 parsel ile ilk raporda emsal olarak alınan Döngel Mahallesi 250 ada 5 parsel sayılı taşınmazın satışları hakkında değerlendirmede bulunulmadığını, ıslah harcının karar kesinleştiğinde davacı tarafın iadesi kararının hatalı olduğunu beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve Kanuna aykırı olduğunu, davanın davalı idare bakımından husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanın satışının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte taşınmazların Orman sınırları içerisinde kalan kısımları lehine hükmedilecek tazminatın muhik bir tazminat olması gerekirken davacı tarafın zenginleşmesine neden olacak şekilde düzenlenen bilirkişi raporuna dayanarak hükmedilen bedeli kabul etmediklerini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazların arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırması yolu ile değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin değerlendirme tarihi olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, bu hususta davacılar ve davalı Hazine vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların bulunduğu konum itibarıyla bedelinin çok daha yüksek olması gerektiğini, belirlenen bedelin piyasa rayicinin çok altında olduğunu, taşınmazların bulunduğu bölgede lüks konutların bulunduğunu, taşınmazın özelikleri dikkate alınarak değer artışı uygulanması gerektiğini ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, evveliyatı orman olan dava konusu taşınmazın hiç bir zaman kazanılamayacağını, tespit edilen bedelin fahiş olduğunu, istinaf itirazlarının yeterli değerlendirilmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4.4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5.4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu Kocaeli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 728 parsel sayılı 3.800,00 m² yüzölçümlü, koru vasıflı taşınmazın davacılar murisi Mustafa Serim adına tapulama ile 1969 tarihinde tescil gördüğü, davacılara taksim yolu ile 2014 tarihinde intikal ettiği, Orman Genel Müdürlüğü tarafından 15.06.2005 tarihinde "Devredilemez ve Satılamaz" şerhinin konulduğu, Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/208 Esas, 2019/92 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçmeksizin 15.01.2020 tarihinde kesinleştiği davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
3.Dava konusu ... Mahallesi, 6300 parsel sayılı 3.860,60 m² yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazı davacılar murisi Mustafa Serim adına tapulama ile 1969 tarihinde tescil gördüğü davacılara taksim yolu ile 2014 tarihinde intikal ettiği, Orman Genel Müdürlüğü tarafından 15.06.2005 tarihinde "Devredilemez ve Satılamaz" şerhinin konulduğu anlaşılmıştır.
4.Dava konusu taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
5.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.