"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2128 Esas, 2023/262 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/148 Esas, 2021/143 Karar
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Kocaeli ili, Gebze ilçesi, ... köyü 113 ada 7 ve 8 parsel ile 114 ada 31 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; taşınmazlara fiilen el atılmadığını, hukuki bir el atmanın mevcudiyeti halinde ise davanın idari yargı mercilerinde görülmesi gerektiğinden görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, uzlaşma dava şartı yerine getirilmediğinden davanın reddinin gerektiğini, müvekkili idare yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini, talep edilen tazminat bedelinin fahiş olduğunu, el atma tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata ve taşınmazların niteliklerine göre değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne ve el atma tazminatının tespiti ile davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlar için belirlenen bedelin düşük olduğunu, taşınmazların konumu itibarıyla kıymetli bir bölgede yer aldığını, emsal alınan taşınmazın dava konusu taşınmazlar ile benzer niteliklere sahip olmadığını, el atılan kısımlar dışında kalan kısımların kullanılamaz hale geldiğini, taşınmazın tamamına el atıldığının kabul edilerek taşınmazların tamamının bedeline hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısımlarına ilişkin husumetin Hazineye yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili idare hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca 114 ada 31 parselin 2. derece doğal sit alanında kalan kısmından da müvekkili idarenin sorumlu olmadığını, yakın konumdaki emsaller yerine daha uzakta yer alan bir taşınmazın emsal alındığını, dosyaya sundukları emsallerin değerlendirilmediğini, tapu kaydında tarla vasfında olmasına rağmen arsa vasfında değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, emsal alınan taşınmazın dava konusu taşınmazlar ile benzer niteliklere sahip olmadığını, emsal karşılaştırmasının kanunun aradığı şartlara uygun olarak yapılmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı idarenin cevabi yazısında dava konusu taşınmazlara Gebze ... Kentsel Tasarım Peyzaj Mimari Uygulama Projesi kapsamında yapım işinin 14.11.2008 tarihinde ihale edildiği ve yapım işinin 2010 yılında tamamlandığı, buna göre dava konusu taşınmazların fen bilirkişisi raporunda A, B, D, E, G, I, H ve K harfleri ile gösterilen kısımlarına davalı idare tarafından çiçeklik, bahçe, kaldırım, yol ve bina yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığı, fen bilirkişi raporunda C ve F harfleri ile gösterilen kısımların ise kıyı kenar çizgisinde kaldığı, bu kısımların halen davacılar adına hisseli olarak tapuda kayıtlı olduğu ve dosya kapsamına göre Hazine tarafından açılmış tapu iptal ve tescil davasının da bulunmadığı gözetildiğinde taşınmaz üzerinde davacıların mülkiyet haklarının devam ettiği, (Aynı yönde Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2020/6834 Esas, 2020/9537 Karar sayılı kararı) bu nedenle C ve F harfi ile gösterilen kısımlara da davalı idarenin kamulaştırmasız el attığının belirlendiği, dosya kapsamında bulunan belediye başkanlığı yazılarında dava konusu taşınmazların 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı sınırları içinde kaldığı, bu nedenle taşınmazların arsa vasfında olup bilirkişilerce emsal karşılaştırma yöntemine göre değerlendirme yapılmasının doğru olduğu, Tapu Sicil Müdürlüğünden emsal satışa ilişkin akit tablosu ve tapu kaydının celp edildiği ve emsalin özel bir satış olmadığının anlaşıldığı, dava konusu taşınmazın kadastro parseli olduğu, emsal olarak alınan İstasyon Mahallesi 689 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ise imar parseli olduğu, bu nedenle düzenleme ortaklık payı düşülmesi doğru olduğu gibi, dava konusu taşınmazlar ile emsal taşınmazın vergi rayiçlerinin uyumlu olduğu, buna göre dava konusu taşınmazlarla emsal taşınmazın konum, nitelik ve vergi beyanları itibarıyla karşılaştırma yapılarak benzer özellikleriyle üstün ve eksik yanlarını da belirtmek suretiyle 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi çerçevesinde her iki taşınmazı kıyaslamak suretiyle dava konusu taşınmazların değerinin belirlenmesinde isabetsizlik bulunmadığı, arta kalan bölümlerin konumu, yüzölçümü, geometrik şekli ve imar durumu dikkate alınarak değer düşüklüğü hesaplanmamasında da bir isabetsizlik olmadığı, bilirkişi heyet raporunun karar vermeye yeterli ve elverişli olduğu, mahkemenin bu raporu esas alarak hüküm kurmasında mahkemece el atma tarihinin 1983 sonrası olduğunun kabulünde de isabetsizlik bulunmadığı, Anayasa Mahkemesinin 2018/32734 başvuru numaralı ve 04.10.2022 tarihli kararı gereği haksız fiil mahiyetindeki kamulaştırmasız el atma davalarında kıyasen uygulanması gereken 2942 sayılı Kanun hükümlerine göre yargılama giderlerinden davanın açılmasına sebep olan davalı idarenin sorumlu tutulması gerektiğinden dava kısmen kabul edilmiş ise de davacı taraf aleyhine vekâlet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmemesi, zira usulünce kamulaştırma işlemi yerine getirmeden el atmak suretiyle davanın açılmasına sebep olan taraf davalı idare olup, yukarıda bahsedilen Yüksek Mahkeme kararında tespit edildiği üzere, davalı idare tarafından haksız şekilde el atılması nedeniyle açılan tazminat davasında Anayasa'nın 46 nci maddesi ve2942 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yargılama masraflarından ve vekâlet ücretinden davacı taraf sorumlu tutulmaması gerekir ise de vekâlet ücreti ve yargılama giderleri yönünden davacı tarafın istinaf itirazı bulunmadığından, bu hususun Dairece kaldırma sebebi yapılmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş; ayrıca dava konusu taşınmazlarda el atılan kısımlar ile el atılmayan kısımların bütünlük arz ettiğine yönelik bilirkişi raporunda tespitlerin bulunduğunu, taşınmazın tamamına el atıldığının kabul edilerek tamamını bedeline hükmedilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararında yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davacı tarafın sorumlu tutulmaması gerektiğini; ancak bu hususlarda davacı tarafın istinaf itirazı bulunmadığından bu hususun kaldırma sebebi yapılmadığının belirtildiğini, oysa yargılama gideri ve vekâlet ücretinin kamu düzenine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesince kendiliğinden inceleme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Arsa niteliğindeki Kocaeli ili, Gebze ilçesi, ... köyü 113 ada 7 ve 8 parsel ile 114 ada 31 parsel sayılı taşınmazlara emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal kabul edilen taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değeri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden getirtilip; dava konusu taşınmazın kadastro parseli, emsal alınan taşınmazın ise imar parseli olduğu anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede uygulanan düzenleme ortaklık payı oranı Belediye İmar Müdürlüğünden araştırılarak, tespit edilecek oranın dava konusu taşınmazın emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen metrekare birim fiyatından düşülmesi gerektiği hâlde, bu birimlerden alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden eksik inceleme ile karar verildiğinden rapor inandırıcı görülmemiştir.
4. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkân tanınması, lüzumu hâlinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ve dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede uygulanan düzenleme ortaklık payı oranının ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
5. 7421 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 4 ün üçüncü fıkrası “Bu Kanun kapsamında açılan davalarda verilen bedel ve tazminat kararlarına ilişkin mahkeme ve icra harçları, davalı idare tarafından ödenmek üzere maktu olarak belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir. Eldeki davada dava konusu taşınmaza 04.11.1983 tarihinden sonra el atılmış olup, bu tarihten sonraki el atmalara ilişkin 2942 sayılı Kanun’da bir düzenleme bulunmadığı, kaynağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar ile 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararlarından aldığı nazara alındığında fiilen el atılan taşınmaz bedeli yönünden nispi harca hükmedilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi kararında 7421 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 4 ün üçüncü fıkrası gerekçe gösterilerek maktu harca hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüne,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.