Logo

5. Hukuk Dairesi2023/4819 E. 2023/11835 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinden kaynaklanan zararın tazmini davasında, ilk davada saklı tutulan kısmın tahsili talebinde, tazminat miktarının hesabında kullanılacak değerleme tarihi ve davacıya ait payın doğru belirlenip belirlenmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, ilk davada hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirme tarihine göre değil de, farklı bir tarih esas alınarak saklı tutulan kısım için tazminata hükmedilmesi ve davacının taşınmazdaki payının eksik hesaplanması hatalı görülerek, Hazine vekilinin temyiz itirazı kısmen kabul edilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/307 Esas, 2023/62 Karar

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu ile malik olunan taşınmazların kesinleşmiş orman tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Muğla ili, Milas ilçesi, ... köyü, Zindaf Çanacık Mevkii, Sayfa: 58, Sıra: 10, Yevmiye: 660'da kayıtlı 84.500,00 m² lik ve aynı mevkii, Sayfa: 58, Sıra: 11, Yevmiye: 661,'de kayıtlı 65.900/100.900 m²lik yerin maliki olduğunu, müvekkilinin anılan yerleri icra kanalı ile satın aldığı tarihte, bu yerler üzerinde orman tahdidi görünmediğinden, müvekkilinin tapu siciline itimat ederek bu yerleri almış bulunduğunu, bu yerlerden orman tahdidi gerekçe gösterilerek müvekkilinin istifadesinin engellendiğini, karşılığında uğranılan zarar için Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/163 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan tazminat davasının kazanılarak, taleple bağlı kalınarak 750.000,00 TL'nin tahsiline karar verildiğini, anılan davada bilirkişiler tarafından dava konusu yerlerin değerinin dava tarihi itibarıyla 3.151.800,00 TL olarak belirlendiğini, tapu kaydından da anlaşılacağı üzere halen müvekkilinin tapu kaydının iptal edilmediğini, orman tahdidi ve engelin ise halen devam ettiğini, fazlaya dair hakkı saklı kalmak kaydıyla 2.400.000,00 TL tazminatın faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle;davaya bakmakla Milas Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğunu, davacının icra kanalıyla yapılan satış işlemi nedeniyle zenginleşen tapu malikine karşı dava açması gerektiğini, davanın hak düşürücü ve zamanaşımı süresi geçirildikten sonra açıldığını, davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile tapu sicilinin tutulması arasında nedensellik bağının (illiyet bağının) olmadığını, orman tahdit işlemleri neticesinde bir sorunun doğması ve bu sorunun düzeltilmesi işlemleriyle Tapu Sicil Müdürlüğünün ilgisi olmadığını, oluştuğu iddia edilen zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığını, imar uygulaması işlemlerinden kaynaklanan işlemler yüzünden doğduğu iddia edilen zarar için 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi hükümlerine dayanılarak tazminat talep edilemeyeceğini, davacının zamanında yaptırmadığı işlemler nedeniyle doğan zarardan devleti sorumlu tutmasının adalet ve iyiniyetle bağdaşmadığını, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/163 Esas sayılı dosyasındaki raporun karara dayanak olacak nitelikte olmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi 26.11.2019 tarihli ve 2019/755 Esas, 2019/1750 Karar sayılı kararı ile davanın zanam aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 04.03.2021 tarihli ve 2021/143 Esas, 2021/595 Karar sayılı kararı ile davanın zamanaşımından reddine ilişkin Mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda esas ve karar sayısı belirtilen kararına süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesinin kararının incelenmesinde; davacının tedavül gören 10 ve 11 sıra nolu tapularının orman tahdidi içinde kaldığını öğrenmesi üzerine Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/ 486 Esas, 2006/298 Karar dosyası ile 2004/399 Esas, 2006/297 Karar sayılı dosyalarında Orman İdaresi aleyhine açtığı orman kadastro tespitine itiraz davalarının ret kararı 2008 yılında kesinleştiğinden zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlayacağının kabulü ile iş bu ek davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediğini, asıl dava olan Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2009/163 Esas, 2010/469 Karar sayılı dosyasında mahkemece hükme esas alınan raporda 20.01.2004 tarihinin değerlendirme tarihi olarak kabulü ile karar verildiğinden davacının fazlaya dair saklı tuttuğu tazminat miktarının bu değerlendirme tarihine göre belirlenmesi gerektiği gibi davacının dayandığı 10 sıra nolu tapu kaydının 3034,92 ile 5479,06 metrekarelik kısmının 1033 parselde, 265,34 metrekarelik kısmının ise 1036 parsel sayılı taşınmazlar içinde kaldığı, 1033 ve 1036 parsel sayılı taşınmazların dava dışı gerçek kişiler adına tespit ve tescil edildiği, davacının dayandığı tapuların kesinleşen orman tahdidi içinde kalan kısımlarının tazminata konu olabileceği hususu nazara alınarak bu bölümler kesin olarak tespit edildikten sonra davacının ek dava ile isteyebileceği bedelin belirlenmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl dava olan Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2009/163 Esas, 2010/469 Karar sayılı dosyasında dava tarihinin 2009 olduğunun. hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu tarih itibarıyla yapılan değerlendirme dikkate alınarak bedelin belirlenmesi gerektiğini, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin değerlendirme tarihi olarak 2004 yılını kabulünün maddi hataya dayandığını, 2009 yılı değerlendirme tarihine göre Mahkemece 2.250.751,56 TL tazminatın iş bu dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü ve zamanaşımı süresi geçirildikten sonra açıldığını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi hükümlerine dayanılarak tazminat talep edilemeyeceğini,, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı değerlendirme yaparak metrekare birim fiyatının yüksek belirlendiğini ileri sürerek davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca zararın tahsili istemine ilişkin ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6100 sayılı Kanun’un “Kısmî Dava” kenar başlıklı 109 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.”

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, özellikle asıl dava olan Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2009/163 Esas, 2010/469 Karar sayılı kararın gerekçe kısmında geçen 2004 yılı değerlendirmesini gözetilerek saklı tutulan kısmın tahsiline karar verildiği anlaşılmakla davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

3. Davacının Muğla ili, Milas ilçesi, ... köyü, Zindaf Çanacık Mevkii, Sayfa: 58, Sıra: 11, Yevmiye: 661,'de kayıtlı dava konusu taşınmazda 65.900/100.900 m²lik payı olduğu hâlde, gerekçesi gösterilmeden tam pay sahibi kabul edilerek fazla bedele hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazının reddine,

2. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

28.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.