"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3084 Esas, 2022/2292 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/61 Esas, 2022/16 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekilince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Diyarbakır ili, Sur ilçesi, ... Mahallesi, 35 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmaz bedelinin bankaya yatırılması halinde taşınmaza el konulacağına dair karar verildiğini, taşınmazın üzerindeki yapının anonim şirketine ait olduğunu, taşınmazın üzerindeki yapıların gereği gibi ele alınmadığını, davaya konu taşınmazın konumunun belirtildiğinden daha iyi bir konumda bulunduğunu, raporda taşınmazın emsal değeri hesaplanırken güncel olarak hesaplanmadığını, bu hususların dikkate alınarak taşınmazın gerçek kamulaştırma değerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı idare istinaf dilekçesinde özetle; lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda emsal alınan ... Mahallesi 331 ada 12 parsel sayılı taşınmazın 2014 yılındaki 1/14 hissesinin 45.000 TL bedelle yapılan satışı emsal alınmış ise de aynı taşınmazın aynı hisse oranı için 19.03.2012 tarihinde yapılan 14.000 TL bedelli, 05.08.2020 tarihindeki 26.600 TL bedelli satışları karşısında emsal alınan satışın muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığını, emsalin daire satışı amacıyla yapılmış olması nedeniyle emsal alınamayacağını, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın farklı bölgelerde bulunduğunu, ayrı niteliklerde olduklarını ve emlak vergi değerleri arasında %56 oranında fark bulunduğunu, emsal taşınmazın en az %200 daha değerli olduğunu, birçok dava dosyasında aynı emsalin kullanıldığını, aynı bölgede yapılan başka satışların dışlandığını, seçilen emsalin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmaz ve emsalin nitelik, konum ve özellik itibariyle dava konusu taşınmazla benzer özellikte olmadığını, emsalin satışının hissedarlar dışında bir kişiye yapılan hisse satışı olduğunu, diğer hissedarlar tarafından açılması muhtemel şufa davasında caydırıcı olmak amacıyla iş bu satışın yüksek bedelle yapıldığını, bu yönüyle de söz konusu satış işlemi muvazaalı olup emsal olarak alınmasının isabetli olmadığını, aynı amaçla kamulaştırılan birbirine komşu olan taşınmazlarla ilgili olarak açılan davalarda aynı değerlendirme tarihi itibarıyla benzer sonuçlara ulaşılması oluşabilecek farklılıkların da makul gerekçelerle açıklanması gerekirken birbirine komşu taşınmazlar için haklı ve somut bir gerekçe gösterilmeden çok farklı metrekare birim fiyatları belirleyen raporlara göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, ilk kararla tespit edilen kamulaştırma bedeline acele el koyma dosyasındaki miktarın mahsubu ile bakiyesine ilk karar tarihine kadar, bozma sonrası tespit edilen fark bedele ise son karar tarihine kadar yasal faiz işletilmesi gerektiği halde mahkemece tüm fark bedele infazda tereddüt oluşturacak şekilde “karar tarihine” kadar faiz uygulanmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin taşınmazın gerçek değerinin altında olduğunu, bilirkişi kurulunca emsal alınan taşınmaz üzerindeki yapının yaşı ve yıpranma payının yanlış hesaplandığını, ayrıca dava konusu taşınmazın bulunduğu konum itibarıyla turistik öneme sahip olup emsal taşınmazdan daha değerli olduğunu, dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıların ve ağaçların bedelinin eksik hesaplandığını, hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmek suretiyle karar verildiğini, davalı şirketi temsil eden vekilin vefat etmesinden sonra davalı şirkete tebligat yapılmadan 5. celseden itibaren davaya şirket temsilcisi olmadan devam olunduğunu, davalı şirkete yapılan ilanen tebligatların usulsüz olduğunu, şirket ortakları davadan haberdar edilmedikleri için davalının davada temsil edildiği tarih olan 17.04.2019 tarihine kadar yapılan işlemlerin usulsüz olduğunu, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında yapıların alanlarının eksik, sınıflarının ve yıpranma paylarının hatalı belirlendiğini, taşınmaz üzerinde yer alan yapıların tapu kaydı ile sabit olduğu üzere fabrika ve müştemilatı olduğunu, taşınmaz üzerindeki yapının tarihi eser vasfında olduğunu, bazalt taşlarla yapıldığını, taşınmaz üzerindeki yapının 5/D sınıfı olduğunu, davacı kurum tarafından düzenlenen hak sahipliği değerlendirme formlarına göre yapıların yaşı çok daha küçük olduğu halde bu hususun dikkate alınmadığını, mahkeme kararının somut ve açık bir şekilde gerekçelendirilmediğini, faiz hükmünün Anayasa'nın 46 ncı maddesine ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinin 2942 sayılı Kanun'un değerlendirmeye ilişkin hükümlerine aykırılık teşkil etmediği, üzerindeki yapılara resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek, ağaçlara ise maktuen değer biçildiği, taşınmazın vasfına, konum ve niteliklerine, aynı bölgeden intikal eden dava dosyalarına göre bilirkişi kurulunca belirlenen m² birim fiyatının uygun, yapılara ve ağaçlara biçilen değerin de yerinde olduğu, belirtilen nedenlerle hükme esas alınan bilirkişi raporunun yasal niteliklere haiz ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 başvuru numaralı ve 23.10.2018 tarihli kararı, Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı ve 09.05.2019 tarihli kararı (R.G. 01.06.2019/30791) Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/2081 Esas, 2019/14349 Karar sayılı ilamı da dikkate alınarak davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde de bir isabetsizlik görülmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi doğru olduğu gibi; üzerindeki yapıya resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek, ağaçlara ise yaş, cins ve verim durumu dikkate alınmak suretiyle maktuen değer biçilerek adil ve hakkaniyete uygun olarak bedelinin tespitine ve tespit edilen bedelin davalı tarafa ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile idare adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3.01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir.Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması yerindedir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasını gerektirecek şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (davalı vekilinin 17.06.2022 tarihli istinaf dilekçesi ile bu dilekçesini tekrara yönelik 03.02.2023 tarihli temyiz dilekçesindeki; “kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasına” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.
Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 20.11.2023