"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/449 Esas, 2023/52 Karar
KARAR : Karar verilmesine yer olmadığına / Ret
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin asıl, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada, saklı tutulan bölümün tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin birleştirilen davada verilen kararın yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl dava hakkında verilen karar bozma ilamına konu edilmediğinden kesinleşmekle asıl dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Mersin ili, Yenişehir ilçesi, ... Mahallesi 172 ada 18 parsel sayılı taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın yerinde olmadığını, dava konusu taşınmazın ortasından ... Caddesinin geçirilmesi için 1979 yılında kamulaştırma işlemi yapıldığını, ancak kamulaştırma işleminin tamamlanmadığını, davaya konu edilen ... caddesinin 1979 yılında alınan kamulaştırma kararı uyarınca 1980 yılından önce açıldığını, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 38 inci maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinin Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce iptal edilen kanun kuralına dayanılarak müvekkili idare yararına kazanılmış mülkiyet hakkının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceğini, Anayasa Mahkemesi iptal kararının iptal edilen kanun kuralına dayanılarak daha önce müvekkili yararına gerçekleşen kazanılmış haklara etkili olmadığını, olayda 20 yıllık hak düşürücü sürenin iptal kararından önce gerçekleşmesi nedeniyle açılan davanın bu yönden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04.06.2008 tarihli ve 2008/68 Esas, 2008/321 Karar sayılı kararı ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuş, yapılan inceleme sonunda karar bozulmuş bozma kararına karşı davalı idare vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmaza davalı idarelerce 1979-1980 yıllarında kamulaştırmasız el atıldığı anlaşılmaktadır. 30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 6 ncı madde ile “Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılmaması halinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir.” hükmü getirilmiş ise de taraflar arasında uzlaşmanın söz konusu olmyacağı anlaşıldığından işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B.Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 20.03.2012 tarihli ve 2011/158 Esas, 2012/122 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
C.İkinci Bozma İlamı
1.Mahkemenin 20.03.2012 tarihli ve 2011/158 Esas, 2012/122 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda; dava konusu ... Mahallesi 172 ada 18 parsel sayılı taşınmazın 4/9 hissedarı Mehmet Salih Akdoğan mirasçıları davacılar Selahattin Akdoğan, ..., M.Münir Akdoğan, ... ve Azize Ertürk tarafından Akdeniz Belediye Başkanlığı aleyhine Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/447 Esas, 2008/133 Karar sayılı dosya ile açtıkları kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davasında mahkemece, dava konusu 18 parselin fen raporunda gösterilen 572 m²lik ve 1016 m²lik kısımlardaki davacılar murisi adına kayıtlı olan 4/9 hissesinin iptali ile tapudan yol olarak terkinine karar verildiği ve kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 29.09.2011 tarihli ve 2011/6722 Esas, 2011/15149 Karar sayılı kararı ile onandığı, karar düzeltme talebinin ise reddedilerek kesinleştiği, kararın tapuda infaz edilerek taşınmazın 172 ada 203, 204, 205 ve 206 parsellere ayrıldığı, 572 m²lik 172 ada 203 parseldeki ve 1016 m²lik 172 ada 204 parseldeki adı geçen davacılar murisinin payının iptal edilerek Akdeniz Belediyesi adına tescil edildiği, dava dosyasında ise mahkemece, 172 ada 18 parseldeki adı geçen davacıların murisine ait 4/9 hissesinin iptali ile yol olarak terkinine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece güncel tapu kayıtları ve açıklanan dava dosyası araştırılmadan eksik incelemeyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde mükerrer tescile karar verilmesi, kabule göre de; incelenen emsal imar parseli olup da dava konusu taşınmazın bu nitelikte olmaması halinde, dava konusu taşınmazın bulunacak değerinden, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca düzenleme ortaklık payını karşılayacak oranda indirim yapılması hususu da gözetilmelidir. Mahkemece verilen davanın süreden reddine ilişkin ilk kararı Dairenin 2008/17272 Esas, 2010/13587 Karar ve 2010/17847 Esas, 2011/1197 Karar sayılı karar düzeltme ilamında dava konusu taşınmaza 1983 tarihinden önce el konulduğu kabul edildiğine ve dava konusu taşınmazlara 1977-1978 yıllarında el atıldığı anlaşıldığına göre; 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun'un değiştirilen Geçici 6 ncı maddesinin yedi ve onuncu fıkrasında getirilen “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” ve “Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” düzenlemeleri karşısında, 04.11.1983 tarihinden önce el atılan taşınmazlara yönelik davalarda karar ve ilam harcının maktu olarak alınması ve maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmeyerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 09.11.2021 tarihli ve 2017/56 Esas, 2021/333 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma İlamı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; birleştirilen dava kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada, saklı tutulan bölümün tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin olup ek dava niteliğindedir. Taraflar arasında görülen asıl davada saklı tutulan bedelin talep edilebilmesi için, Dairenin yerleşmiş içtihatları gereğince önceki davanın kesinleşmesi gerekir. Asıl davada verilen kararın henüz kesinleşmediği gözetilerek birleştirilen dava yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
F. Mahkemece Üçüncü Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02.03.2023 tarihli ve 2022/449 Esas, 2023/52 Karar sayılı kararı ile asıl dava hakkında verilen karar bozma ilamına konu edilmediğinden kesinleşmekle asıl dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl dava kesinleştikten sonra birleştirilen dava hakkında karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın bedelinin düşük belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
4. 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Mahkemece verilen hükmün Dairemiz bozma ilâmı ile ortadan kalktığı gözetilmeksizin asıl dava yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile; Mahkeme kararının hüküm fıkrasının; (1) numaralı bendinin hükümden çıkartılmasına yerine "Asıl davanın kabulü ile bilirkişi heyetinin 06.05.2008 tarihli raporuna göre hesaplanan ve dava dilekçesindeki taleple sınırlı olarak 8.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacılara dosya arasındaki veresat ilamındaki hisseleri oranında verilmesine," cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.