"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/232 Esas, 2022/559 Karar (Birleştirilen Yalova
KARAR : Kısmen kabul/ret
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminine ilişkin asıl ve birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; dava konusu Yalova ili, Çınarcık ilçesi, ... Mahallesi 531 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya görev ve husumet yönünden itiraz ettiklerini, davanın Orman Genel Müdürlüğüne karşı ve İdari Yargı'da açılması gerektiğini, ayrıca mahkeme kararı ile davacıların tapularının Anayasa ve kanunlar gereği iptal edildiğini belirterek davanın görev, husumet ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 12.02.2013 tarihli ve 2010/251 Esas, 2013/78 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne ve belirlenen bedelin davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 12.02.2013 tarihli ve 2010/251 Esas, 2013/78 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 01.04.2014 tarihli ve 2013/24872 Esas, 2014/9120 Karar sayılı kararı ile arsa niteliğindeki taşınmaza değerlendirme tarihi olan dava tarihi esas alınarak, değer biçilirken bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunlu olduğu, bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bu yönteme uyulmadan değer biçen geçersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi, hatalı olduğundan kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 19.11.2015 tarihli ve 2014/562 Esas, 2015/384 Karar sayılı ilamı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 19.11.2015 tarihli ve 2014/562 Esas, 2015/384 Karar sayılı kararına karşı davalı Hazine vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20 Hukuk Dairesinince yapılan inceleme sonucunda tazminat istemine konu taşınmazın arsa olduğunun kabulünde ve 28.07.2009 tarihine göre değerinin belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını, bozma kararında da değinildiği gibi, arsaların değerinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre emsal karşılaştırması yöntemiyle hesaplanmasının zorunlu olduğu halde hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın raporda belirtilen satış tarihi değerlendirme gününden sonra 12/05/2010' dur. Emsal taşınmazın satış akit tablosu getirtilmediğinden bilirkişi raporu ve uygun emsal olup olmadığı da denetlenemediği, emsal karşılaştırmasının yöntemince yapıldığından söz edilemeyeceği, tazminata konu 531 parselin tapu kaydındaki kamulaştırma şerhi yönünden de bir araştırma yapılmadığı, Davacı asıl davada 20.000 TL'nin dava tarihinden, ıslah ile de 202. 209,40 TL'sinin ıslah tarihinde olmak üzere toplam 222.209,40 TL talep etmiş, mahkemece davanın 203.691,95 TL'lik kısmı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar sadece Hazine vekilince temyiz edilmiştir. İlk hükümde reddedilen 18.517,45 TL'lik miktar yönünden, davacının temyizi bulunmadığından Hazine lehine usuli kazanılmış hak oluşmakla, bu miktarın ek dava ile talep edilemeyeceği gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin 07.07.2020 tarihli ve 2019/87 Esas, 2020/153 Karar sayılı ilamı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
D. Üçüncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin 07.07.2020 tarihli ve 2019/87 Esas, 2020/153 Karar sayılı kararına karşı davalı Hazine vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Dairemizin 09.03.2022 tarihli ve 2020/10625 Esas, 2022/3945 Karar sayılı ilamı ile tazminat istemine konu taşınmaza emsal kıyaslaması yapılarak tazminata hükmolunmasında bir isabetsizlik görülmediği; ancak mahkemece verilen ilk kararda dava konusu taşınmazın m² birim bedelinin 55,00 TL olarak belirlenmek suretiyle hüküm kurulduğu ve bu kararın davacı tarafça temyiz edilmediği nazara alındığında, bu kararda hükmedilen m² birim bedelinin davalı idare lehine usuli kazanılmış hak oluşturacağı gözetilerek ilk kararda belirlenen m² birim fiyatı üzerinden hüküm kurulması gerektiği ve hükmün gerekçesinde dava konusu taşınmazın orman olarak tescil edilen 3.703,49/m²lik kısmının tapu iptal ve tescil kararının kesinleşme tarihi olan 28.07.2009 tarihi itibarıyla değerinin 257.963,00 TL olduğu belirtildiği halde, gerekçesi açıklanmadan asıl ve birleştirilen davada toplam 343.373,69 TL bedele hükmedilmesi hatalı olduğundan Mahkeme kararı bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; gerekçe açıklanmadan davanın reddine karar verildiğini, kararın gerekçeden yoksun ve çelişkili olduğunu, asıl ve birleştirilen davanın altında bedel belirlendiğini, bu durumun hukuk güvenliği ilkesine aykırı olduğunu, bedelin çok düşük kaldığını, yargılamanın çok uzun sürdüğünü, usuli kazanılmış hak ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; yeniden ek rapor alınması gerekirken bu yöndeki talebin kabul edilmemesininin hatalı olduğunu, taşınmazın arsa olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, emsal kıyaslamasının yetersiz ve hatalı olduğunu, imar durumunun araştırılmadığını, düzenleme ortaklık payı düşülmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu Yalova ili, Çınarcık ilçesi, ... Mevkii, 531 parsel sayılı 4,000 m² yüzölçümlü, arsa vasıflı taşınmazın davacı adına tapuda kayıtlı iken, Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/135 Esas, 2008/505 Karar sayılı ilamı ile 3.703,49 m² lik kısmının orman sınırları içinde kaldıkları gerekçesiyle, tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 28.07.2009 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 28.05.2010 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun kararın ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,
08.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.