Logo

5. Hukuk Dairesi2023/5837 E. 2023/11713 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada, tazminat miktarının belirlenmesi ve düzenleme ortaklık payı kesintisi hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Emsal taşınmazlarla kıyaslama yapılırken, eksik inceleme yapılarak bedelin belirlenmesi ve düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılırken hatalı hesaplama yapılmasının doğru olmadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1236 Esas, 2023/548 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya ili, Karasu ilçesi, ... Mahallesi 81 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından tapuya şerh konulduğunu bu nedenle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekilinin cevap dilekçesinde özetle; açılmış iş bu davanın haksız ve yolsuz olduğunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazine’nin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddinin gerektiğini, davacının idare ile uzlaşmaya ilişkin başvuruda bulunmadığını, davacı dava dilekçesinde kıyı kenar çizgisi içerisinde bulunan taşınmazla ilgili olarak kamulaştırma, tapu iptaline yönelik dava açılıp açılmayacağı ve şerhin kaldırılıp kaldırılmayacağı yönünde davalı idareye başvuru yaptığını fakat kendisine olumsuz cevap verildiğinden bahsettiğini, bu durumda idarenin bir işlemine veya sessiz kalmak suretiyle işlem yapmamasına karşı başvurması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, adli yargının görevsiz olduğunu ve bu sebeple görevsizlik kararı verilmesini, taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle tazminat talebinden bahsedilebilmesi için taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek tapudan terkin edilmesi ve hak sahibinin mülkiyet hakkını tamamen yitirmiş olması gerektiğini, sonuç olarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilmediği, tapu kaydının halen davacı adına kayıtlı olduğu, hal böyle iken davacının mal varlığında herhangi bir azalma olmadığı ve bu nedenle zarar meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafın davasının usul ve esastan reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 29.09.2020 tarihli ve 2018/387 Esas, 2020/212 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.11.2021 tarihli ve 2021/284 Esas, 2021/1047 Karar sayılı kararı ile arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak taşınmazın tespit edilen gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'nun 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazine'den tahsiline ilişkin İlk Derece Mahkemesinden verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun davalı idare yönünden kabulü ile davacının mülkiyet hakkı kıyı kenar çizgisi dışında kalan alanda kısıtlanmadığından bu kısmın bedeline hükmedilmemesi gerektiğinden ve dava konusu taşınmazdan düzenleme ortaklık payı düşülerek hesaplama yapılmak suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulü yönünde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; aynı bölgeden Dairemize intikal eden 72 ada 8 parsel ve 69 ada 7 parsel sayılı taşınmazlara 09.09.2015 değerlendirme tarihi itibarıyla 360,11 TL/m² değer biçildiği ve bu bedelin Dairemiz denetiminden geçerek 2021/5467 Esas, 2021/12199 Karar ve 2021/6191 Esas, 2021/9712 Karar sayılı ilamları ile onandığı gözetildiğinde, dava konusu taşınmaz ile adı geçen parsellerin eksik ve üstün yönleri kıyaslanarak bu bedelden ayrılma nedenleri konusunda ek rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmından arta kalan 25,48 m² kısmının yüzölçümü, imar durumu ve bilirkişi raporundaki özellikleri göz önüne alındığında bu kısmın tüm bedeline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi ve dava konusu taşınmazın öncesinde 900 m² alanlı iken, Belediye Meclisince 1959 yılında uygulamaya alınarak 225 m²lik kısmının zayiat olarak ayrıldığı, 675 m²lik kısmının maliklerin uhdesinde bırakıldığı, kesintinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6785 sayılı İmar Kanunu'nun 42 nci maddesi uyarınca taşınmazların mesahalarının %25'ini geçmemek üzere "Düzenleme Ortaklık Payı" kesilmesi mümkün olduğundan dolayı uygulamaya alınan taşınmazın %25'ine tekabül eden 225 m²lik yola terk miktarı düzenleme ortaklık payı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmeyerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne duruşma açılarak karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu iptal edilmeden zararın doğduğunun açık olduğunu ve husumetin Hazineye yöneltilmesinin doğru olduğunu ancak bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazdan ikinci düzenleme ortaklık payı kesintisinin yaıplamaması gerektiğini, emsal karşılaştırmasının uygun olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilmeden işbu davayı açamayacağını,davacı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin de davacı üzerinde bırakılması gerektiğini, Mahkemenin davanın kabulü ile fonksiyon gaspı yaptığını davanın reddedilmesi gerektiğini, kabule göre de bedelin yüksek belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3.Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması suretiyle bedelinin belirlenmesi yöntem itibari ile doğrudur.

4. Buna karşın, bozma sonrası hükme esas alınan 12.12.2022 tarihli ek bilirkişi raporunda aynı bölgeden Dairemize intikal eden 72 ada 8 parsel ve 69 ada 7 parsel sayılı taşınmazlara 09.09.2015 değerlendirme tarihi itibarıyla 360,11 TL/m² değer biçildiği ve bu bedelin Dairemiz denetiminden geçerek 2021/5467 Esas, 2021/12199 Karar ve 2021/6191 Esas, 2021/9712 Karar sayılı ilamları ile onandığı gözetildiğinde, dava konusu taşınmaz ile adı geçen parsellerin eksik ve üstün yönleri kıyaslanarak bu bedelden ayrılma nedenleri konusunda inceleme yapılmadığından eksik inceleme sonucu karar verilmesi doğru olmadığı gibi emsal olarak incelenen taşınmaz ve dava konusu taşınmazın her ikisinin de imar parseli olduğunun kabulü ile düzenleme ortaklık payı kesilmeden hesaplama yapılması gerekirken emsal taşınmazdan %31 dava konusu taşınmazdan %25 düzenleme ortaklık payı kesildiği gerekçesiyle dava konusu taşınmazdan %6 oranında ilave düzenleme ortaklık payı kesilerek yapılan hesaplama sonucu karar verilmesi doğru görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan,temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz karar harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.