"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2393 Esas, 2022/2927 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/211 Esas, 2022/356 Karar
Taraflar arasındaki taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde bırakılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Samsun ili, Atakum ilçesi, ... Mahallesi 9318 ada 20 parsel (eski 173 parsel ) sayılı taşınmaza malik olduğunu, anılan taşınmazın 2008 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kaldığını, dolayısı ile davacıların taşınmaz üzerindeki tasarruf imkanını yitirdiğini, bu durumun 4721 Sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince devletin sorumluluğunu doğurduğunu belirtip fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmak sureti ile hak edilen maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; görev itirazlarının olduğunu, zaman aşımı itirazlarının olduğunu, husumet itirazlarının olduğunu, öncelikli olarak mahkemece tapu malikleri tarafından şerhin kaldırılması istemiyle dava açılıp açılmadığının tespitinin yapılması ve şerhin kaldırılmasına yönelik herhangi bir dava açılmamışsa hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öte yandan tazminat talep edilebilmesi için ya sözleşmeye aykırılığın ya haksız bir fiilin yahut sebepsiz zenginleşmenin bulunması gerektiğini, dava konusu olayda bunların hiçbirinin söz konusu olmamakla birlikte haksız fiil teşkil eden kamulaştırmasız el atma unsurunun şartlarının dahi oluşmadığını, dava konusu taşınmaz üzerine devredilemez şerhi konulması mülkiyet hakkını kısıtlayıcı bir işlem olarak kabul edilemeyeceğinden ve ortada zarara sebep olabilecek bir tapu iptal işlemi de bulunmadığından, haksız ve yersiz açılan davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması talep edilmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın dava konusu taşınmazın 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince, aynı Kanun'un 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş sayılacağından, 4785 sayılı kanun gereğince devletleştirilmiş olan tapuların hukuki kıymeti kalmadığından, anılan Kanun hükmü karşısında hukuki geçerliliği kalmayan tapu kayıtlarına dayalı olarak tazminat istenemeyeceği, davacılar adına kadastro ile oluşmuş ve daha sonra mahkemelerce iptal edilmiş geçerli bir tapu kaydı da bulunmadığından tazminata hak kazanılamayacağı, bu hüküm uyarınca kök sicilden gelen tapudan dolayı davacının tazminat talep etme hakkı bulunmadığı gibi; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 16.10.2008 tarihinde kesinleşen orman kadastrosunun kesinleşmesinden itibaren on yıl içerisinde davacı tarafça tahditin iptali istemiyle dava açılmadığı, tahdidin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde de davacı tarafından tazminat davası açılmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle;dava konusu taşınmazın 25.01.1974 tarihinde kanuna uygun olarak tarla vasfı ile tapulama gördüğü, halende davacılar adına kayıtlı olduğu, sonradan imar uygulaması görerek taşınmazın ifraz gördüğü tapu kadastro uygulamasından çok sonra orman kadastrosu yapıldığı, tapu kadastro işlemlerine bir itiraz olmadığından tapunun davacılar adına kesinleştiği, tapu davacılar adına olduğundan zamanaşımının gerçekleşmeyeceği, zarardan davalı Hazinenin sorumlu olduğunu, tapu kaydında taşınmazın orman olduğuna dair bir şerhin bulunmadığı, orman idaresince açılmış bir tapu iptal tescil davasının da bulunmadığı davanın tümüyle reddedilmesi nedeniyle vekâlet ücretinin de maktu olması gerektiğini ileri sürerek kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurullarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dava konusu Samsun ili, Atakum ilçesi, ... Mahallesi 9318 ada 20 parsel sayılı 1.611,98 m² yüzölçümlü taşınmazın kök tapu kaydının; eski tapu kaydına dayanılarak 173 parsel sayısı ile 7.400,00 m² yüzölçümü ile 31.01.1974 tarihli arazi kadastrosu ile davacılar murisi adına kayıt ve tescil edildiği, arazi kadastrosunun kesinleşmesinden sonra da dava konusu taşınmazın 2008 yılında yapılan orman kadastrosu ile orman tahdit sınırları içerisine alındığı ve orman sınırlandırmasının da kesinleştiği, buna göre 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan kararın bozulması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, davalı Hazine Harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.