"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI :2021/446 Esas, 2022/540 Karar (Birleştirilen Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/18 Esas Sayılı Dosyası)
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığının artırılması istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davada davacı ...'nın davasının feragat nedeni ile reddine, diğer davacılar yönünden davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl ve birleştirilen dosyalara ilişkin dava dilekçelerinde; dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... köyü 1647 parsel sayılı taşınmazda davacılar murisi malik iken ... Belediye
Başkanlığı tarafından yapılan imar uygulaması sonucunda, taşınmazda bulunan muris hissesinin bedele dönüştürüldüğünü, bedele dönüştürülen kısma idarece yaptırılan kıymet takdirinin düşük olduğunu, bedele dönüştürülen hisse için takdir edilen bedelin artırılmasını, belirlenecek bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili asıl ve birleştirilen dosyalarda ilişkin cevap dilekçelerinde; davacıların murisleri tarafından taşınmaz bedelinin alındığını, imar işlemine itiraz edilmediğini, bu nedenle dava şartının oluşmadığını, istenilen bedelin fahiş olduğunu belirterek davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 08.01.2013 tarihli ve 2010/202 Esas, 2012/499 Karar sayılı ilamı ile asıl davada davacı ...'nın davasının feragat nedeni ile reddine, diğer davacılar yönünden davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) geçici 6 ncı maddesinde değişiklik yapan ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun'un 21 nci maddesi ile “24.2.1984 tarihli ve 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlar da dâhil olmak üzere her türlü alacak ve bedeller, borçlu idarelerce, ipotek veya uygulama tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunda belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle güncellenerek ilgililerine ödenir. Bu hüküm devam eden davalarda da uygulanır” hükmü getirilmiş olup Bu değişiklik uyarınca taşınmazın ipotek veya uygulama tarihindeki niteliği esas alınmak suretiyle bedele dönüştürülen davacılar payının o tarihteki karşılığı tespit edildikten sonra, bu bedele 3095 sayılı Kanun'da belirtilen kanuni faiz oranı uygulanmak suretiyle dava tarihine güncellenerek bedel tespiti için bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gibi,aynı düzenleme ile; "Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." hükmünün getirilmiş olduğu gözetildiğinde, harç ve vekâlet ücretinin maktu olarak hüküm altına alınması gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 05.05.2015 tarihli ve 2014/63 Esas, 2015/188 Karar sayılı ilamı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; hükmün onanmasına karar verildiği, davalı idare vekilinin karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine, onama ilamı kaldırılarak, davacılar vekilinin 31.01.2017 tarihli dilekçesi ile karar verildikten sonra 01.03.2016 tarihli ibraname uyarınca tarafların sulh olduğunu bildirdikleri, ‘Sulh görülmekte olan bir davada, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme olup, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Karar kesinleşinceye kadar yapılan her türlü sulh anlaşması mahkeme huzurunda yapılmış sulh olarak kabul edilir. Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi sonuç doğurur.’Bu itibarla, davacılar ile davalı idare arasında sulh sözleşmesi yapıldığı gözetilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 315 nci maddesi uyarınca işlem yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmadığı gibi ibra geçerli değil ise 20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 12 nci maddesi ile; "24.02.1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir" hükmü getirilmiş olup bu hususta rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden,bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin 03.04.2018 tarihli ve 2017/570 Esas, 2018/159 Karar sayılı ilamı ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Sulh, 6100 sayılı Kanun’un 313 ncü vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Sulh görülmekte olan bir davada tarafların uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme olup, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Karar kesinleşinceye kadar yapılan her türlü sulh anlaşması mahkeme huzurunda yapılmış sulh olarak kabul edilir. Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Ancak; 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 18 nci maddesinin "h" bendi uyarınca; vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beşbin YTL'den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarının sulh ile tasfiyeye kabul ve feragate karar verme yetkisinin Belediye Meclisinde olduğu, dosya içerisinde taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin olarak Belediye Meclisinden alınmış bir sulh ve kabul kararı bulunmadığı anlaşıldığından işin esasına girilerek bozma kararı uyarınca işlem ve inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğundan ve davacı ...'nın asıl davadaki istemi yönünden vaki feragati dikkat alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin 21.12.2022 tarihli ve 2021/446 Esas, 2022/540 Karar sayılı ilamı ile asıl davada davacı ...'nın davasının feragat nedeni ile reddine, diğer davacılar yönünden davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde; bedelin fahiş olduğunu, emsal kıyaslamasının uygun olmadığını, vekâlet ücretinin maktu hesaplanması gerektiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payı nedeniyle tesis edilen ipotek karşılığının artırılması istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 3194 sayılı İmar Kanun'un 17/son maddesi.
3. 6745 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 12 nci maddesi.
4. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu arsa niteliğindeki İstanbul ili ... ilçesi, ... köyü 1647 parsel sayılı taşınmazın,bozma ilamı sonrası alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedelinin, mahkemece verilen ilk kararda belirlenen bedelden fazla olduğu ve mahkemece verilen ilk kararın davacı tarafça temyiz edilmediği hususları gözetilerek davalı idare lehine oluşan usuli müktesep hak ilkesi doğrultusunda ilk kararda belirlenen bedel üzerinden karar verilmesi yerindedir.
3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakta olup davalı idare vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
4. 20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 12 nci maddesinin ikinci fıkrası ile getirilen hüküm uyarınca vekâlet ücretinin maktu olarak hesaplanmaması hatalıdır.
5. Dava konusu taşınmaz tek olup asıl dava ile birleştirilen dava tek bir hukukî nedene dayalı olarak açıldığından, davalılar lehine tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bakırköy 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.12.2022 tarihli ve 2021/446 Esas, 2022/540 Karar sayılı ilamının, asıl dosyaya ilişkin 6 nolu bendi ile birleştirilen dosyaya ilişkin 5 nolu bendinin tümüyle çıkartılmasına, yerine "Asıl ve birleştirilen davada kendisini vekille temsil ettiren davacı taraf lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan 9.200.00 TL ücreti vekâletin davalı idareden alınarak davacı tarafa verilmesine" cümlesinin yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davalı idareden peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.