Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1007 E. 2024/6547 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırma bedelinin tespiti davasında, Anayasa Mahkemesi'nin kamulaştırma faizine ilişkin hükmü iptal etmesinin ardından, davaya hangi faiz oranının uygulanacağı hususunda ihtilaf.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının derdest davalarda da uygulanması gerektiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan kanun hükmü uyarınca faizin hesaplanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1708 Esas, 2023/2104 Karar

DAVA TARİHİ : 22.10.2021

KARAR : Esastan reddine/Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ: Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/649 Esas, 2022/479 Karar

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun, davacı idare vekili yönünden esastan reddine, davalı vekili yönünden kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle;...Mahallesi 726 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından tespit edilen bedelin düşük olduğunu ve gerçek değerin Mahkemece belirlenmesi gerektiğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın kamulaştırmadan hemen önce imar planı içine alındığını, tarla olarak değerlendirilmesi gerektiğini, lehe vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hakkaniyetli emsal araştırması yapılmadığı için bedelin düşük kaldığını, emsal taşınmazın uygun seçilmediğini, emsal karşılaştırmasının doğru yapılmadığını, taşınmazın ticari vasfının bulunduğunu, objektif unsurların gözardı edilmiş olduğunu, bedelin reel bedelden çok düşük olduğunu, emsal olarak sundukları taşınmazın dikkate alınarak bedel belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planı içinde kaldığı ve fiilen de organize sanayi bölgesinin yakınında olup kısmen de olsa belediye hizmetlerinden yararlandığından arsa niteliğinde olup taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeksizin davalı tarafa ödenmesine, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davacı idare adına tapuya tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, taraf vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazlarının yerinde görülmediğini; ancak 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83-2023/69 sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmünün Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiğini, Yüksek Mahkemenin iptal gerekçesi, 2942 sayılı Kanun'un 15/son maddesi ve Anayasa’nın 153 üncü maddesi gereğince Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararında Anayasa'nın 153 üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince iptal hükmünün belirli bir süre erteleneceği yönünde de bir hüküm bulunmadığı gibi, Anayasa'nın 153 üncü maddesinde “iptal kararları geriye yürümez” hükmü iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup, elde bulunan uyuşmazlığın sürdüğü davalarda “geriye yürümeme” kuralı uygulanamayacağını, bu durumda, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 1 inci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesinin iptal karının gereğinin yerine getirilmesi açısından yapılması gereken, taraflar arasında kararlaştırılmış daha yüksek akdi faiz oranı da bulunmadığına göre dava tarihi esas alınarak belirlenen kamulaştırma bedeline dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için Anayasa'nın 46 ncı maddesinde belirtilen en yüksek faiz olan “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faiz” oranının uygulaması gerektiği kabul edilmek suretiyle, istinaf başvurularının davacı vekili yönünden reddine, davalı vekili yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; önceki dilekçelerindeki itiraz sebeplerini tekrar ederek bedel yönünden karara itiraz ettiklerini, davanın açıldığı tarihte Anayasa Mahkemesinin bir kararı bulunmadığını, dolayısı ile işletilecek faizin dava açıldıktan dört ay sonrasından itibaren karar tarihine kadar faiz işletilmesi gerektiğini, faiz oranına da itiraz ettiklerini, bugüne kadar yapılan onlarca kamulaştırma davasında işletilen faiz oranı konusunda Bölge Adliye Mahkemesince farklı bir değerlendirmeye gidilmiş olduğunu, vekâlet ücreti yönünden de kararın bozulması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre arsa niteliğindeki taşınmaza, 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi, aynı bölgeden Dairemize intikal eden dosyalar dikkate alındığında yerinde bulunmuştur.

3. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 tarihli ve 30791 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan kararı göz önüne alındığında davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre; davalı vekilinin tüm, davacı idare vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak değerlendirme yapılması gerekir, bu itibarla; faize ilişkin olarak davalı vekilinin istinafının bulunmadığı ve faizin kamu düzeni gereğince resen gözetilecek hususlardan da olmadığı dikkate alındığında, Bölge Adliye Mahkemesince, faize ilişkin olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere karar tarihine kadar yasal faiz uygulanması gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme yapılmak suretiyle faize ilişkin olarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin tüm, davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı idare vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faizin uygulanmasına,” ibaresinin çıkartılmasına, yerine “davanın açıldığı tarihten 4 ay sonraki tarih olan 23.02.2022 tarihinden İlk Derece Mahkemesinin karar tarihi olan 07.07.2022 tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davacıdan istek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine, davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

K A R ŞI O Y

Davalı tarafın talebi olmaksızın faize ilişkin re'sen kurulan Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilmesi taleple bağlılık ilkesi gereğince doğru olduğundan sonucu itibarıyla katıldığım Dairemiz çoğunluğu tarafından verilen düzeltilerek onama kararının "Değerlendirme" bölümünün 5 No.lu bendinde yazılı olan ve Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliğinden bahsedilerek eldeki derdest davada uygulanamayacağının da kabulü kanaatimce hatalı olmuştur.

Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve aynı yöndeki müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Çünkü Anayasa Mahkemesi iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istinasını teşkil ederler.

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi iptal kararının derdest hâldeki somut olayda uygulanmayacağı kabulüne de dayandırılan çoğunluk görüşünün bu gerekçesine katılmıyorum. 28.05.2024