Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1008 E. 2024/7058 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların yol olarak terkini davasında, bedelin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı ve arta kalan kısmın değer kaybının nasıl değerlendirilmesi gerektiği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesinin, kamulaştırılan taşınmaz bedellerinin hesabında eksiklikler bulunması ve arta kalan kısma soyut gerekçelerle değer azalışı verilmesi, ayrıca taşınmazların tapuda sadece yol olarak terkinine karar verilmesinin hatalı olması gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2014 Esas, 2023/2888 Karar

DAVA TARİHİ: 28.07.2021

KARAR : Esastan ret/ Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ: Kastamonu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/300 Esas, 2022/295 Karar

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların yol olarak terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı idare yönünden esastan reddine, davalı yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Kastamonu ili,... ilçesi, ...köyü,144 ada 18 parsel ile 145 ada 10 ve 29 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların tapudan yol olarak terkinini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın tespit edilen bedelin düşük olduğunu, gerçek değerinin belirlenmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalıya ödenmesine, dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kaydının iptali ile tapudan yol olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; verim değerinin fazla, masrafların ve kapitalizasyon faiz oranının düşük alındığını, fazla bedel tespit edildiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın arsa vasfında olduğunu, objektif değer artışı uygulanması gerektiğini, ağaç bedellerinin hatalı olduğunu, kısmi kamulaştırma yapıldığını, kalan kısımda değer azalışı oluştuğunu, kullanılamaz hale gelen kısımların da kamulaştırılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazlara net gelirine göre değer biçilmesinde yöntem olarak bir isabetsizlik görülmediği; ancak aynı bölgeden gelen Daire denetiminden geçen dosyalarda yaygın münavebe şeklinin buğday, macar fiği, patates ve silajlık mısır olduğu, dava konusu taşınmaz için de bu münavebe esas alınıp, 2021 yılı ilçe tarım verileri dikkate alınarak 250 TL sulama giderleri de düşülmek suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden dava konusu taşınmazların konumu, bilirkişi raporunda yazılı özellikleri ve Coğrafi Bilgi Sistemleri Parsel sorgulama ekranından Dairece yapılan gözleme göre çıplak değerine % 50 oranında objektif değer artışı uygulanarak, kamulaştırmadan arta kalan kısımların yüzölçümü, geometrik durumu ve niteliği nazara alındığında 145 ada 30 parsel sayılı taşınmaz yönünden % 50’den az olmamak üzere değer kaybı hesaplanması, kamulaştırılan taşınmazlardaki ağaçların idarenin kıymet takdir raporunda belirtilen yaş, cins ve sayıları ile bilirkişi raporundaki yaş ve sayılarının neden farklı olduğu açıklanarak çelişkinin giderilmesi, ağaçlara yaş, cins, verim durumu gözetilerek 2021 yılı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünün maktu ağaç verileri esas alınarak enkaz düşülmeksizin bedel hesaplanması için bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verildiği, ayrıca; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/9-602 Esas, 2004/595 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2004/4849 Esas, 2005/1452 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesinleşmeyen işlemlerde derhal uygulanacağından, kamulaştırma bedeline, dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faizin” uygulaması kabul edilmiş olup, bu nedenle, faize yönelik düzenleme usul hükümlerine ilişkin olduğundan derhal uygulanması gerektiği de gözetildiği gerekçesi ile davacı idarenin istinaf başvurusunun esastan reddi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; tescil hükmünün kurulmadığını, dava konusu taşınmazların bedelinin gerekenin çok üzerinde belirlendiğini, hükme esas alınan raporun hangi veriye göre belirlendiğinin açıklanmadığını, benzer nitelikli tapu satışlarının rapora eklenmediğini, bilirkişi raporunda objektif hiçbir verinin bulunmadığını, arta kalan 145 ada 9 parselin tarımsal kullanım için yeterince büyüklüğe sahip olduğunu, %50 değer azalışı vermek yerine bu parselin tamamının tarla vasfıyla kamulaştırılması ve davacı idare adına tescil edilmesinin, idare ve devlet menfaati açısından daha uygun olacağını, tarımsal üretimin zorlaşacağı gibi nedenlerle değer azalışı olacağının aksine, önceden ulaşımı zor olan bir arazi için yeni yapılan karayolunun getireceği imkanlar sebebiyle değer artışı olacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası, 11 inci maddesi

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.

3. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirken dava tarihinden karar tarihine kadar kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanmasının hatalı olduğu; ancak davacı idare vekilince bu husus temyiz nedeni yapılmadığından eleştirilmekle yetinilmiştir.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı idare vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Davacı idarenin dava konusu taşınmazların, davacı idare adına tescili ve yol olarak terkinine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmış olup yazılı şekilde taşınmazların sadece yol olarak terkinine karar verilmesi hatalıdır.

6. Dava konusu 145 ada 9 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen oluşan 145 ada 29 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısımına soyut gerekçelerle %50 değer azalışı verilmesi doğru görülmemiştir. Buna göre; taşınmazın konumu, geometrik durumu, yüzölçümü gözetilerek değer azalışı verilmesini gerektirir bir durum olup olmadığını açıklayan bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2.Davacı idare vekilinin temyiz itirazlarının kısmen ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.

Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın tespit edilen kamulaştırma bedelinin dava tarihinin 4 ay sonrasından karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiziyle birlikte davacı idareden tahsiline karar verilmiştir. Bu karar taraf vekillerince istinaf edilmiş, ancak asıl alacağın fer'isi niteliğindeki faiz alacağına ilişkin davalı vekilinin bir istinaf talebi olmamıştır. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesince Anayasa Mahkemesinin iptal kararından bahsedilerek işletilecek faize ilişkin re'sen yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı faiz uygulamasına ilişkin olarak bu kez taraf vekillerince temyiz edilmiş ancak Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinden önce yürürlüğe girmiş olan Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince bu konuda istinaf sebepleri arasında bir talepte bulunulmadığından bu yöndeki temyiz sebepleri temyiz incelemesinde ele alınamayacaktır.

Hâl böyle olunca;

Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi gerekmekte ise de;

Davalı taraf vekilinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen iptal kararının uygulanmasına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir talebi söz konusu olmadığından, Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen karara sonucu itibarıyla katılmakla birlikte "Değerlendirme" bölümünün 3 No.lu bendinde yazılı olan ve Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini derdest haldeki somut olaya ilişkin yorumlayan gerekçesine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 05.06.2024