Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1090 E. 2024/10711 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydına dayanılarak satın alınan taşınmazın alanının mükerrerlik nedeniyle azalması sonucu oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmini istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca tazminat isteminde bulunabilmek için tapuya dayalı bir aynî hakkın bulunması gerektiği, davacılar murisinin tapu kaydındaki fazlaya ilişkin bir aynî hakka sahip olmadığı ve uyulan bozma kararında bu husustaki maddi hatanın taraflar bakımından usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek, mahkemenin davayı reddetme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/585 Esas, 2023/864 Karar

DAVA TARİHİ : 06.02.2013

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu kaydına dayanılarak satın alınan taşınmazın alanının başka taşınmazlarla mükerrerlik arz etmesi nedeniyle azalması sonucu uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar ... vd. vekili ile davacılar ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl dosya davacıları vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin mirasbırakanı Eşref oğlu Tahsin Dolgun'un 02.09.1983 tarihinde Seferihisar Tapu Müdürlüğünün 08.11.1982 tarihli ve 10 sıra no, 116 cilt, 63 sahifede kayıtlı 237.880,00 m² yüzölçümlü taşınmazı, önceki maliki Özden Bakış isimli şahıstan satın aldığını, satın alma tarihinde yörede kadastro çalışmaları yapıldığını, söz konusu kaydın yine 237.880,00 m² olarak kadastronun 168 ada l parsel numarası altında sınırlandırıldığını, taşınmazın satış sırasında akde esas 237.880,00 m² alanın satıcıdan önceki malikler tarafından açılan ve Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/50 Esasına kayıtlanan miktar tezyidi davasında 14.06.1960 tarihindeki ilamla hükme ve haritaya bağlanarak tapu siciline geçirildiğini, müvekkillerinin murisinin bu şekilde yüzölçümü hükmen oluşan taşınmazı el değiştirmeler sonucu en son edinen kişiden satın aldığı halde Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu taşınmazın Kadastro Mahkemesindeki davacıların dayandığı tapu kaydı ile mükerrerlik arz etmesinden murislerinin 1983 yılında satın aldığı miktardan daha az miktarda taşınmazın tesciline karar verildiğini, müvekillerinin tapu siciline ... ilkesi içerisinde edindikleri taşınmazdan 33.630,00 m² kayba uğradıklarını belirterek müvekkillerinin zararının davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Birleştirilen 2016/473 Esas, 2016/480 Esas ve 2016/486 Esas sayılı dosya davacıları vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri payına düşen bakiye 2.008.000,00’er TL olmak üzere toplam 6.034.000,00 TL’nin ilk dava tarihi olan 06.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

3. Birleştirilen 2021/732 Esas, 2021/733 Esas, 2021/734 Esas ve 2021/744 Esas sayılı dosya davacıları vekili dava dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıların murisinden intikalen davalı sorumluluğunda doğmuş zarardan bugüne kadar dava konusu edilmeyen alacağın miras hisseleri doğrultusunda dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ve tüm zarar yönünden karara bağlanmamış faizleri ile birlikte toplam 2.866.173,07 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 07.04.2015 tarihli ve 2013/32 Esas, 2015/134 Karar sayılı kararı ile taleple bağlı kalınarak asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; davacıların satın aldıkları taşınmazların bir kısmının mükerrer tapu kaydı olması nedeni ile iptal edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de davacıların zararının oluştuğu tarih olarak esas alınması gereken değerlendirme tarihi ve davacıların zararının kapsamı ile zararın belirlenmesinde kullanılacak yöntem konusunda eksik inceleme ile karar verildiği, davacının zararı Seferihisar Kadastro Mahkemesinin 23.11.2007 tarihli ve 2005/4 Esas, 2007/2 Karar sayılı kararının kesinleştiği tarihte oluşmuş olup Mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerektiği, hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda çekişmeli taşınmazların dava tarihindeki değeri emsal metodu kullanılmadan afaki bir şekilde belirlenerek davacılara ait tapu kapsamında kaldığı halde davacıların 3. kişilere sattığı bu sebeple 3. kişiler adına tesciline karar verilen parseller de dikkate alınmadan değer biçildiği, kadastro dosyasında davacılar adına ve davacıların sattığı üçüncü kişiler adına tescil edilen taşınmazların miktarı, taşınmazların imar çalışması ile yol ve ... alana terk edilen miktarı da dikkate alınarak davacıların zararının kapsamının kesin olarak belirlenmesi, arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza yönelik olarak emsal karşılaştırması yapılmak üzere konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak denetime elverişli rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 16.12.2021 tarihli ve 2018/157 Esas, 2021/628 Karar sayılı kararı ile asıl davanın kabulü ile 10.000,00 TL’nin dava tarihi olan 13.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacılara ödenmesine, birleştirilen 2016/473 Esas, 2016/480 Esas ve 2016/486 Esas sayılı davaların kabulü ile ayrı ayrı 2.008.000,00 TL’nin dava tarihi olan 30.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacılara payları oranında ödenmesine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 16.12.2021 tarihli ve 2018/157 Esas, 2021/628 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmaz T. sani 1339 tarih ve 10 sırada kayıtlı 48.750,00 m² yüzölçümlü iken, sahih esasa dayanmayan Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/50 Esas, 1960/54 Karar sayılı yüzölçümünün artırılması davası sonucu yüzölçümünün 237.880,00 m²ye çıkartıldığı, hem Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan yüzölçümünün artırılması davasında hem de Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz dava dosyasında davalı olan Kasım Sayarer ve Mehmet Kutlumuş’un Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/50 Esas sayılı dosyanın yargılaması sırasında davaya bir diyeceklerinin olmadığını belirttikleri, yüzölçümünün artırılması davası sonucu verilen kararın bu dosyada taraf olan komşu parsel malikleri Kasım Sayarer ve Mehmet Kutlumuş yönünden kesin hüküm teşkil edeceği, Hazine ve başkaca bir idareyi bağlamayacağı, davacılar murislerinin 48.750,00 m²lik kayıt nedeniyle 189.130,00 m²lik yeri mülk edindiği, 33.630,00 m²lik kısmın adına tescil edilmediğinden bahisle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat davası açılmış ise de tapuya dayalı herhangi bir ayni hakkı bulunmadığından davanın reddi gerekirken 06.04.2017 tarihli bozma kararında bu hususun tartışılmadığı bu kez yapılan incelemede anlaşılmakla; uyulan bozma kararında maddi hataya dayandığı ve maddi hataya dayalı bozma kararının taraflar bakımından usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek, 1007 nci madde uyarınca şartları oluşmadığından tazminat talebinde bulunulamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin 05.10.2023 tarihli ve 2023/585 Esas, 2023/864 Karar sayılı kararı ile asıl davanın ve 2016/473 Esas, 2016/480 Esas, 2016/486 Esas, 2021/732 Esas, 2021/733 Esas, 2021/734 Esas, 2021/744 Esas sayılı birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ... vd. vekili ile davacılar ..., ..., ... ve ... temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; önceki bozmayı maddi hata nedeniyle ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozma kararının Hukuk Genel Kurulunca verilmesi gerektiğini, ilk bozma ile kesin hüküm oluştuğunu, tapu siciline ... ilkesinin göz ardı edildiğini, 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinde düzenlenen tescil davası ile somut olaya konu sicil düzeltim davasının birbirine karıştırıldığını, dava konusu taşınmazın Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/50 Esas, 1960/54 Karar sayılı dosyasında artırılan miktar ile zeminde fiilen 23 yıldır kullanılmakta olup 4721 sayılı Kanun'un 712 nci ve 713 üncü maddelerine dayalı kazanım koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilemediğini, bilirkişi raporunda belirlenen bedel dikkate alınarak alacağın zamanaşımına uğramaması için 2021/732 Esas, 2021/733 Esas ve 2021/734 Esas sayılı her biri 2.750.000,00 TL tutarlı ek davalar açılmış olup davanın reddi nedeniyle müvekkilleri aleyhine fahiş vekâlet ücretine hükmedildiğini, zamanaşımı ve belirsiz alacak davasına ilişkin hukuki belirsizlikler ve boşluklar nedeniyle maddi külfetle karşı karşıya kaldıklarını ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

2. Davacılar ..., ..., ... ve ... temyiz dilekçesinde özetle; önceki bozmayı maddi hata nedeniyle ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozma kararının Hukuk Genel Kurulunca verilmesi gerektiğini, ilk bozma ile kesin hüküm oluştuğunu, tapu siciline ... ilkesinin göz ardı edildiğini, 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinde düzenlenen tescil davası ile somut olaya konu sicil düzeltim davasının birbirine karıştırıldığını, dava konusu taşınmazın Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/50 Esas, 1960/54 Karar sayılı dosyasında artırılan miktar ile zeminde fiilen 23 yıldır kullanılmakta olup 4721 sayılı Kanun'un 712 nci ve 713 üncü maddelerine dayalı kazanım koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilemediğini, bilirkişi raporunda belirlenen bedel dikkate alınarak alacağın zamanaşımına uğramaması için 2021/732 Esas, 2021/733 Esas ve 2021/734 Esas sayılı her biri 2.750.000,00 TL tutarlı ek davalar açılmış olup davanın reddi nedeniyle aleyhlerine fahiş vekâlet ücretine hükmedildiğini, zamanaşımı ve belirsiz alacak davasına ilişkin hukuki belirsizlikler ve boşluklar nedeniyle maddi külfetle karşı karşıya kaldıklarını ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 439 uncu maddeleri

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre; davacılar mirasbırakanı Eşref oğlu Tahsin Dolgun'un 02.09.1983 tarihinde Seferihisar Tapu Müdürlüğünün 08.11.1982 tarihli ve 10 sıra no, 116 cilt, 63 sahifede kayıtlı 237.880,00 m² miktarındaki taşınmazı, önceki maliki Özden Bakış’tan satın aldığı, satın alma tarihinde yörede kadastro çalışmaları yapıldığı, söz konusu kaydın yine 237.880,00 m² miktarıyla, kadastronun 168 ada l parsel numarası altında sınırlandırıldığı, taşınmazın satış sırasında akde esas 237.880,00 m² miktarındaki yüzölçümü satıcıdan önceki malikler tarafından açılan ve Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/50 Esasına kayıtlanan miktar tezyidi dava dosyasından 14.6.1960 tarihinde 1960/54 Karar sayılı ilamla hükme ve haritaya bağlanarak tapu siciline geçirildiği, davacılar murisinin bu şekilde yüzölçümü hükmen oluşan tapuya kayıtlı taşınmazı el değiştirmeler sonucu en son edinen kişiden satın aldığı, yörede yapılan kadastro sırasında 168 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, 08.11.1982 tarih 10 sıra numaralı tapu kaydına istinaden Özden Bakış adına 1982 yılında tespit edilmiş, tutanağın kesinleşmesinden önce tapu kaydında yapılan satışa istinaden, Özden Bakış adına yapılan tespitin üstü çizilerek Özden Bakış’ın satışı ile oluşan 02.09.1983 tarih 5 sıra nolu tapu kaydına dayanarak tespit Tahsin Dolgun adına değiştirilmiş, komisyona itirazda bulunulması üzerine bilahare 23.02.1984 tarihli komisyon kararı ile Tahsin Dolgun adına olan tapu kaydının bir kısmını uhdesinde bırakıp bir kısmının mirasçılarına intikalini yaptırdıklarından bahisle 02.10.1985 tarih 1 sıra nolu tapu kaydına istinaden, 18.799,00 m² yüzölçümü ve tarla vasfı ile 4 hisse olarak ..., ..., Halis Dolgun ve Tahsin Dolgun adına tespit yapılmış ancak daha sonra adı geçenlerin yaptırdığı ve Seferihisar Belediye Encümeninin 12.12.1985 tarihli ve 778 sayılı kararı ile onanan parselizasyon planına göre davalı taşınmazın 22 adada 253 adet parsele ifraz gördüğü ve 27.01.1986 tarihli ve 30-291 sıra numaralı tapulara intikal ettiği, komisyonun 14.04.1986 tarihli ve 370 sayılı kararı ile 23.02.1984 tarihli komisyon kararının iptaline, miktarın 220.819,00 m² olarak cinsinin arsa olarak tashihine, 92.566,00 m² kısmın yol, ... alan ve otopark olarak terkinine, kalan kısmın 168 ada muhafaza edilmek sureti ile 22 adada 253 ayrı parsele ayrılmasına, taşınmaz asliye hukuk mahkemesinde davalı olduğundan davanın neticelenmesine kadar tescil edilmemesine karar verilerek kadastro beyannameleri malikleri tespit edilmek üzere kadastro mahkemesine devredilmiş olup Seferihisar Kadastro Mahkemesinin 2005/4 Esas, 2007/2 Karar sayılı dosyasında yapılan incelemede; davacıları Kasım Sayarer ve müşterekleri tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinde davalılar Tahsin Dolgun ve arkadaşlarına karşı açtıkları davada 29.08.1972 tarih, sıra no 116 ve 125’de kayıtlı taşınmazlarının tapu ile kendi adlarına kayıtlı olmasına ve bu tapu kayıtlarının batı ve kuzey hududunun davalıların (davalılar ... ve arkadaşları olup, bir kısmı tazminat davası açan kişilerdir) arazisini okumasına rağmen taşınmazlarının davalılara ait 08.11.1982 tarihli ve 10 sayılı tapu kapsamında kaldığını belirterek davalıların müdahalesinin men'ini, yapılan kadastro tespitinin iptalini talep ettikleri, asliye hukuk mahkemesince dava konusu taşınmaz için 168 ada 1 parsel sayısı altında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği, kadastro mahkemesince yapılan yargılama sonucu davacı ve davalıların dayandıkları tapunun ortak sınırı belirlenmek sureti ile davacıların davasının kısmen kabulüne ilişkin hüküm kurulduğu, 168 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro komisyonunca farklı ada ve parsellere bölündüğü, ifrazen oluşan bir kısım parsellerin ihtilafsız olması nedeni ile tefrikine ve kesinleştirilerek kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar verildiği, ihtilaf olmayan parsellerin kesinleşerek tapuya tescil edildiği gözetilerek ihtilaflı olan ve 168 ada 1 parselin ifrazı ile oluşan diğer parseller hakkında tescil hükmü kurulduğu anlaşılmakla tescil hükmüne bakıldığında davacıların murisinin 1983 yılında satın aldıkları tapu miktarından daha az yüzölçümde taşınmazın adlarına tescil kararı verildiği, ne var ki bir kısım ifraz parsellerinin davalılar (muris Tahsin Dolgun mirasçıları) tarafından yargılamanın devamı sırasında üçüncü kişilere satıldığı belirlenmiş olup kadastro mahkemesi gerekçesinde dava konusu olup da satılan taşınmazların satışlar dikkate alınmadan tespit malikleri adına tesciline karar verildiği belirtilmişse de, tescil hükmü incelendiğinde bir kısım parseller açısından taşınmazları satın alan kişiler adına tescil hükmü kurulduğu görülmüş olup Kadastro mahkemesi kararının temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek 29.12.2011 tarihinde kesinleştiği, davacıların ise eldeki asıl davayı 06.02.2013 tarihinde, birleştirilen davaları 30.11.2016 ve 01.12.2016 tarihlerinde açtıkları anlaşılmıştır.

3. Uyulan bozma ilamı uyarınca 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakta olup Davacılar ... vd. vekili ile davacılar ..., ..., ... ve ...’un aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

5. Asıl dava ile birleştirilen ek davalar aynı hukuki nedene dayalı olarak açıldığından, davalı Hazine lehine tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacılar ... vd. vekili ile davacılar ..., ..., ... ve ...’un diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacılar ... vd. vekili ile davacılar ..., ..., ... ve ...’un mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (A) bendinin 4 numaralı alt bendi, (B) bendinin 4 numaralı alt bendi ,(C) bendinin 4 numaralı alt bendi, (D) bendinin 4 numaralı alt bendi, (E) bendinin 4 numaralı alt bendi, (F) bendinin 4 numaralı alt bendi, (G) bendinin 4 numaralı alt bendi ve (H) bendinin 4 numaralı alt bendi hükümden tümüyle çıkartılıp, hüküm fıkrasının ayrı bir bendi olarak “Davalı Hazine kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,” cümlesinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,Temyiz eden bir kısım davalılardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine,26.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.