Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1120 E. 2024/6910 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada, Hazine'nin sorumluluğunun kapsamı ve tazminat miktarının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Parselasyon planında dağıtımı yapılmayan 276 m²'lik kısmın kaybından belediyenin sorumlu olduğu, Hazine'nin ise tapuda tescili yapılmayan 116 m²'lik kısımdan sorumlu olması gerektiği, ayrıca taşınmazın değerinin belirlenmesinde dava tarihindeki emsal satışların ve arsa metre kare rayiç bedeli takdir komisyonu tarafından belirlenen değerlerin gözetilmesi gerektiği ve davacı vekilinin vekâletnamesinin dosyada bulunmaması nedeniyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/502 Esas, 2021/645 Karar

DAVA TARİHİ: 27.10.2014

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; muris adına kayıtlı Ankara ili, ..., ... Mahallesi 1697 ada 9 parsel sayılı taşınmazın İmar İdare Heyetinin 04.06.1956 tarihli ve 717 sayılı kararı ile imar düzenlemesine tabii tutulduğunu, bakiye 392,00 m²nin tapu kayıtlarında görünmediğini, 276,00 m²sinin imar kayıtlarında diğer ada olarak işaretlendiğini, 116,00 m²sinin ise çocuk bahçesi olarak hisselendirilmesi gerekirken bunun da yapılmadığını, zarara uğramaları nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca belirlenecek tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; idari yargının görevli olduğunu, husumetin kendilerine düşmediğini, zamaşımının sona ermiş olduğunu, davanın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 26.12.2014 tarihli ve 2014/816 Esas, 2014/877 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay ( Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; dava, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, tapu Sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile ... duymalarını sağlamak bakımından 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir. Sicil tutma işleminden ya da bir işlemin yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun haksız eylemden doğan sorumluluğa ilişkin kurallarının uygulanacağı da kuşkusuz olduğu, öte yandan; imar uygulamasının sicile yansıtılmasının Tapu Müdürlüğü tarafından yapılacağı tartışmasızdır. Tapu kütüğünün oluşturulması aşamasında kayıtlarda oluşan hatalardan da Devlet, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince kusursuz olarak sorumludur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile ... ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukuki duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür. Somut olayda, imar uygulaması işleminin iptaline yönelik bir istemde bulunulmamıştır. Kaldı ki ileri sürülen hatanın varlığı ve neden kaynaklandığı, farklı bir deyişle bu hatanın imar işleminin yapılmasından mı yoksa sicile hatalı yansıtılmasından mı meydana geldiği de tespit edilmemiştir. Davada, taşınmazın kayden mevcut olmasına rağmen, fiilen mevcut olmadığı iddia edilmek suretiyle, devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talep edilmiştir. O halde, imar işlemleri sırasında tapu elemanlarının ihmalinden kaynaklanan devlet sorumluluğunun da 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında olacağı dikkate alındığında, eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği açık olduğu gibi böyle bir davada husumetin davalı Hazineye yöneltilmesi gerektiği de tartışmasızdır. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca açılan bu davada adli yargının görevli olduğu ve husumetin de doğru yöneltildiği gözetilerek, Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulduğundan kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; imar dağıtım cetvelinin tapuya gönderildiği ve tapuya tescil işlemlerinin bu belgelere istinaden yapıldığını, imar uygulamasına bir itirazın bulunmadığını, zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığını, husumetin kendilerine düşmediğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, 276,00 m²lik alanın ayırma çapının düzenlenmemiş olduğunu, ıslah edilen miktara ıslahtan itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanunun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3 . Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı da gözetilerek davalı idare vekilinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Bilirkişi kurulunun 24.11.2019 tarihli raporunda; 1956 tarihli ve 31120 nolu parselasyon planında 392,00 m²lik kısımdan, 276,00 m²lik bölümün diğer adalarda denilerek ayrıldığı ve başkaca bir plana dahil edilmediği, 05.04.2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise 116,00 m²lik kısmın ise 31120 nolu parselasyon planı kapsamında 5213 ada 11 nolu parsele tescilinin yapılması gerekirken unutulduğunun belirtilmiş olması karşısında, dosya kapsamına göre 276,00 m²lik kısma ilişkin sorumluluğun, parselasyon planında parsel bazında dağıtımının yapılmayarak, bu alanın zeminde kaybedilmiş olması nedeniyle dava dışı ilgili Belediye Başkanlığına ait olup, davalı Hazinenin 392,00 m²lik bölümün tapuda tescili yapılmayan 116,00 m²lik kısmından sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme yapılması suretiyle davalı Hazinenin 276,00 m²lik kısımdan sorumlu olduğunun kabulü ile bedele hükmedilmesi hatalıdır.

4. Dosyada bilgi ve belgelere göre; dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olup, dava tarihindeki metrekare birim bedelinin emsal karşılaştırması yapılması suretiyle belirlenmesi gerekirken, soyut ifadeler ve soyut verilere dayanılarak metrekare birim bedeli tespit edilmiş olduğundan, arsa niteliğindeki taşınmaza özel amacı olmayan, değerlendirme tarihine (dava tarihi) yakın (dava tarihinden eski) tarihte satışı yapılan emsallerle mukayese yapılarak, emsal ile dava konusu taşınmazın üstün ve eksik yönleri belirtilmek suretiyle dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazın, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen 2014 yılı emlak vergisine esas olan metrekare değerleri de ilgili Belediye Başkanlığından emsal taşınmazların, bilirkişi raporunda belirtilen tarihteki satışına ilişkin alıcı, satıcı, satış tarihi, satış bedeli ve yüzölçümünü gösterir şekilde tapu kayıtları Tapu Müdürlüğünden istenip, Şehir Hali Hazır Haritası üzerinde dava konusu taşınmaz ile emsal kabul edilen taşınmazların birbirlerine olan mesafeleri ve bu taşınmazların merkezi yerlere (Adliye, Hükümet Konağı, Belediye Binası, ticari nitelikte olan yerler gibi) olan uzaklıkları fen bilirkişisine işaretlettirilip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden değerlendirme yapılarak değer biçilmesi gerektiğinden, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde mahallinde keşif yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.

5. Davacılar vekilinin, davacı ...'den alınmış vekâletnamesinin denetime olanak sağlayacak şekilde dosya içerisinde bulundurulmaması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,

04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.