"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3101 Esas, 2023/2981 Karar
DAVA TARİHİ : 02.09.2019
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/259 Esas, 2022/271 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, ...,... Mahallesi 74 ada 28 parsel numarasında kayıtlı 9.055,00 m² miktarlı taşınmazın 28.04.1953 tarih, 99 cilt, 7 sayfa, 76 sıra numarasında kayıtlı taşınmazın müvekkillerinin murisleri ... Kaya'ya ait olduğunu, taşınmazın 1977 yılında yapılan kadastro çalışmasında ... Kaya yerine ... adına kayıt edildiğini, taşınmazın 1994 yılına kadar ... Kaya ve varisleri tarafından kullanıldığını, taşınmazın 23.01.1985 tarihinde Milli Savunma Bakanlığına tahsis edildiğini, 1994 yılında varislerin zilyetliğine idare tarafından son verildiğini, daha sonra taşınmaza Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okul yapıldığını, yapılan tüm bu iş ve işlemlerin Anayasa'ya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun olmadığını, uğradıkları zararın belirlenerek tespit edilecek tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı, hak düşürücü süre ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararlarına aykırı olduğunu, zamanaşımı süresinin 29.09.2017 tarihli Anayasa Mahkemesi kararından başlaması gerektiğini davalı yararına hükmolunan vekâlet ücretinin hatalı olduğunu, Mahkeme kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 1977 yılında yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiği, davacılar tarafından tapu kaydına dayalı olarak açılan tapu iptal davasının hak düşürücü süre yönünden reddine karar verildiği, arazi kadastrosu çalışmaları sırasında davacıların murisi lehine herhangi bir tapu kaydının oluşmadığı, davacıların tutulduğu eski zabıt kaydının işleme tabi kayıt niteliğini yitirdiği, tapunun hukuki niteliği yitirdiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Hazine vekili tarafından süresinde zamanaşımı itirazında bulunulduğu, 18.11.2009 tarihinde oluşan iç hukuk yolu itibarıyla davanın makul süre içerisinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı gözetildiğinde Mahkemece davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmakla davacılar vekilinin davanın esasına yönelik istinaf itirazlarının reddine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesi uyarınca maddi tazminat isteminin reddine ilişkin davalarda maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken Mahkemece nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından hüküm bu husustan düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Hazine lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu İstanbul ili, ...,... Mahallesi 74 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 1977 yılında yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında ... adına tespit ve tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydına "... Kaya adlı bir şahsın zilyetliğindedir şeklinde şerh konulduğu, taşınmazın 1984 yılında Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilmesi üzerine davacıların kullanımına son verildiği ve davacılar tarafından tapu kaydına dayalı olarak Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/486 Esas, 1999/78 Karar sayılı dosyası ile tapu iptal tescil davası açıldığı, iş bu davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verildiği ve kararın 21.01.2000 tarihinde kesinleşmesi üzerine 02.09.2019 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesine (eski 125 inci madde) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru numaralı 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.
4. Buna göre yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru numaralı 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki 02.09.2019 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşıldığından tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmamıştır.
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin üçüncü bendi uyarınca davalı Hazine lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi yerindedir.
6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.