"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/666 Esas, 2023/2534 Karar
DAVA TARİHİ: 12.11.2019
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: ...5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/252 Esas, 2021/174 Karar
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerin miras bırakanlarının Lozan Antlaşması gereğince zorla göçe tabi tutulduklarını, göç sonucunda Yunanistanda terk ettikleri taşınmaz mal varlığına karşılık ülkemizde 5 adet taşınmaz tahsis ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın da bu taşınmazlardan biri olduğunu, diğer dört taşınmazın tapulama işlemleri neticesi müvekkil miras bırakanları adına tespit edildiğini, ancak 1975'li yıllarda geçen tapulama işlemlerinde dava konusu taşınmazın revizyon görmediğini, tapulama yapıldığı yıllarda ailenin tek erkek çocuğunun vefatı nedeniyle süresinde itiraz edilemediğini, Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 numaralı başvuruya verdiği karar gözetilerek 18.11.2019 tarihinden itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağını belirterek, bu nedenle tespit dışı bırakılarak hukuken ve fiilen yitirilen Tekirdağ ili, ...ilçesi, ...mahallesi 43 cilt, 59 sahife, sıra no 5'te kayıtlı taşınmaz için 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tazminini talep ve dava etmiştir
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların taleplerinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davanın her türlü zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra açıldığını, davacıların Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda on yıllık zamanaşımının 18.11.2009 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği ve davanın süresinde açıldığı iddialarının hukuken mesnetsiz olduğunu, ayrıca kadastro ve tapulama işlemlerinin yapılması sırasında meydana gelen hatalı işlemden sorumlu gösterilen Tapu Sicil Müdürlüğünün bir kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin sorumluluğunun olacağını, 1, 2, 3, 4 sıra numaralı taşınmazların tapulama kadastro çalışmaları sonucu sırasında davacılar adına tespit gördüğünü, ancak 5. sıradaki kayıtlı taşınmazın yok olduğunu, makul sürenin bir tanımı olmadığını ve hakların kullanılmasına ilişkin sürelerin kanunda belirlendiğini, Mahkeme ile Anayasa Mahkemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının uyuşmadığını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda hak düşürücü sürenin 10 yıl olduğunu, davalarının süresinde açıldığını belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların murislerine ait Tekirdağ ili, ...ilçeli, ...Mahallesi 43 cilt, 59 sahife, sıra no 5'te kayıtlı taşınmazın 1975 yılında yörede yapılan arazi kadastrosu çalışmaları sırasında revizyon görmediği gerekçesiyle 4721 sayılı sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince tazminat talebinde bulundukları, Tapu Müdürlüğünce 5 numaralı parsele ilişkin zabıt kayıt suretlerinin bulunmadığının bildirildiği davacıların murisine ait eski zabıt kayıtlarına dayalı olarak tazminat talebinde bulunmuş olup 1975 yılında yörede yapılan arazi kadastrosu çalışmaları sırasında söz konusu zabıt kaydının herhangi bir parsele revizyon görmediği, arazi kadastrosu sırasında revizyon görmeyen tapunun hukuki değerini yitirdiği, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresinin çoktan dolduğu; ancak Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru numaralı 25.07.2017 tarihli kararı gereği 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden makul süre içinde dava açılma imkânı bulunmakta ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 10 yıl sonra 12.11.2019 tarihinde dava açıldığından 18.11.2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibarıyla davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin 3 üncü ve 4 üncü fıkraları.
7. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesi (eski 125 inci maddesi.)
8. Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.