"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/479 Esas, 2024/46 Karar
DAVA TARİHİ: 28.04.2022
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/175 Esas, 2022/254 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya ili, ..., Denizköy köyü 1463 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması nedeniyle Hazine tarafından açılan dava sonucu tapu kaydının iptal edildiğini, uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve yolsuz olduğunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, Kıyı Kenar çizgisinin tespitinin bu Kanun'un 9 uncu maddesi hükümlerine yapıldığını ve sonrasında taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazinenin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddinin gerektiğini, davacının idare ile uzlaşmaya ilişkin başvuruda bulunmadığını, adli yargının görevsiz olduğunu ve bu sebeple görevsizlik kararı verilmesini, taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle tazminat talebinden bahsedilebilmesi için taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek tapudan terkin edilmesi ve hak sahibinin mülkiyet hakkını tamamen yitirmiş olması gerektiğini, sonuç olarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilmediği, tapu kaydının halen davacı adına kayıtlı olduğu, hal böyle iken davacının mal varlığında herhangi bir azalma olmadığı ve bu nedenle zarar meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafın davasının usul ve esastan reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların murisinin tapusunun bedel ödenmeksizin kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmış olması nedeniyle iptal edildiğini, davacıların zarara uğradığını, Mahkemenin verdiği kararın hukuka aykırı olduğunu, mülkiyet hakkının Anayasa'nın 35 ve 90 ıncı maddeleri gereği güvence altına alındığını, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği gibi tapu kaydının oluşumu aşamalarında yapılan yanlışlıkların Devletin sorumluluğunu doğurduğunu, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu, miras yoluyla ya da başka bir şekilde temlik edilemeyeceğini, özel mülkiyete konu olmaması gereken taşınmazın özel mülkiyete tabi tutulması, devir ve temliklere müsaade edilmesi ve daha sonra da tapu kayıtlarında hata yapıldığı gerekçesiyle taşınmazın tapusunun iptal edilmesinden dolayı doğan zararlardan da Devletin sorumlu olduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi düzenlenmesinde herhangi bir zaman aşımı üresinden söz edilmediğini, her ne kadar muvazaalı bir işlem olmasa da bu tür davaların muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davaları ile zaman aşımına tabi tutulmaması gerektiğini, yargılama sırasında davalı tarafça zaman aşımı itirazında bulunulmuş ve tapu kaydının iptal edildiği bildirilen Karasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/250 Esas, 1992/41 Karar sayılı kararının 30.09.1994 tarihinde kesinleşmiş olduğu ileri sürdüğünü; ancak dosyada yapılan incelemede davalıları arasında tapu maliki ...... ismine rastlanılmadığını, dava konusu taşınmazın anılan karar ile iptal edildiği ileri sürülse dahi tapu maliki davalılar arasında bulunmadığından zamanaşımı itirazının reddine karar verilmesi taleplerinin tartışılmadığını ve gerekçelendirilmediğini, yerel mahkeme kararının usule, kanuna ve yerleşik yüksek mahkeme içtihatlarına aykırı olduğundan kaldırılmasına, tehiri icra kararı verilerek icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Karasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.02.1992 tarihli ve 1988/250 Esas, 1992/41 Karar sayılı davasının kesinleşme tarihi 30.09.1994 olup, 10 yıllık dava açma süresi 30.09.1994 tarihinde dolan davacılar, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında tazminat taleplerinin mahkemelerce incelenmeye başlandığı 18.11.2009 tarihinden sonra makul bir sürede de dava açmadığından İlk Derece Mahkemesinin zamanaşımı nedeniyle ret kararı usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun )146 ncı maddesine (eski 125 inci md.)
7. Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Sakarya ili, ..., ...Kışlası Mevkiinde 19 pafta 1463 parsel sayılı taşınmaz davacılar murisi adına kayıtlı iken, ... tarafından tapu kaydının iptali istemi ile Karasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.02.1992 tarihli ve 1988/250 Esas, 1992/41 Karar sayılı dosyasında dava açıldığı, yapılan yargılama sonucu dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, söz konusu kararın 30.09.1994 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 28.04.2022 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.
4. Buna göre, yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru Nolu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki dava 28.04.2022 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekili süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir.
5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.