"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1117 Esas, 2023/3076 Karar
DAVA TARİHİ: 07.06.2021
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ: Eskişehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/350 Esas, 2022/267 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların tapudan yol olarak terkini davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı idare yönünden esastan reddine, davalı yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle;... Mahallesi 16509 ada 6 parsel, Çavlum Mahallesi 16256 ada 70 parsel, 16244 ada 41 parsel, 16264 ada 27 parsel, 16264 ada 29 parsel, 16262 ada 32 parsel ve 16262 ada 34 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazların tapudan yol olarak terkinini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı idarece belirlenen bedelin düşük olduğunu belirterek güncel değerin altında kalmayacak şekilde değer tespit edilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; bedelin yüksek belirlendiğini, objektif artış uygulanmaması gerektiğini, belirlenen bedelin Üretici Fiyat Endeksi endeksi ile artırılmasının doğru olmadığını ileri sürmüştür.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazların bedelinin düşük belirlendiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf incelemesi aşamasında aldırılan bilirkişi kurulu ek raporu doğrultusunda idare vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilerek, davalılar vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçelerinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesinin bilirkişi kuruluna telkinde bulunarak rapor düzenletmesinin doğru olmadığını, taşınmazların önce idare adına tesciline sonrasında terkinine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek enflasyon karşısında hükmedilen bedelin yetersiz kaldığını, mütemmim cüz bedellerinin de düşük olduğunu, taşınmaz bedellerinin rayicin altında kaldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı idare ile davalı tapu maliki arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası, 11 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 12 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazlara 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca gelir metodu esas alınarak; yenileme sonrası güncel alanları gözetilerek, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen çıplak birim değerine %75 oranında objektif değer artışı uygulanarak tespit edilen bedelin, maktuen belirlenen ağaç bedelinin davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
3. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemişse de, davacı idare vekili tarafından bu hususun temyize getirilmediği gözetilerek bozma nedeni yapılmamıştır.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin tümdavacı idare vekilinin aşağıdaki parağrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
5. Kamulaştırılan taşınmazların davacı idare adına tesciline karar verildikten sonra terkinine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin tüm, davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı idare vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde "999. maddesi gereğince'' ibaresinden sonra gelmek üzere "davacı idare adına tesciline ve akabinde" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.05.2024 tarihinde oy cokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın tespit edilen kamulaştırma bedelinin dava tarihinin 4 ay sonrasından karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiziyle birlikte davacı idareden tahsiline karar verilmiştir. Bu karar taraf vekillerince istinaf edilmiş, ancak asıl alacağın fer'isi niteliğindeki faiz alacağına ilişkin davalı vekilinin bir istinaf talebi olmamıştır. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesince Anayasa Mahkemesinin iptal kararından bahsedilerek işletilecek faize ilişkin re'sen yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş ancak faiz uygulamasına ilişkin olarak bir temyiz talebinde bulunulmamıştır.
Hâl böyle olunca;
Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi gerekmekte ise de;
Davalı taraf vekilinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen iptal kararının uygulanmasına, davacı idare vekilinin de Bölge Adliye Mahkemesinin re'sen yaptığı değerlendirme sonucunda talep olmaksızın dava tarihinden itibaren Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası gereğince faiz hükmüne ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında taraf vekillerinin değerlendirilebilecek bir istinaf ve temyiz talebi söz konusu olmadığından, Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen karara sonucu itibarıyla katılmakla birlikte "Değerlendirme" bölümünün 3 No.lu bendinde yazılı olan ve Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini derdest haldeki somut olaya ilişkin değerlendiren ifadeler içeren gerekçesine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 28.05.2024