Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1487 E. 2024/7307 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırılan taşınmazların bedelinin tespiti ve kamulaştırmadan arta kalan kısımlardaki değer azalışının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesince, kamulaştırmadan arta kalan alanlarda %100 değer azalışı uygulanmış olmasına rağmen bu hususun gerekçelendirilmemesi ve ayrıca kalan kısımdaki değer azalışının mükerrer hesaplanması nedeniyle, 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca bozmayı gerektirmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/239 Esas, 2023/2874 Karar

DAVA TARİHİ: 26.03.2021

KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ: Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların yol olarak terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı idare vekili yönünden esastan reddine, davalı vekili yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde; Kastamonu ili,... ilçesi, ... köyü, 139 ada 19 ve 2 parsel ile 141 ada 35 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların tapudan yol olarak terkinini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların tespit edilen bedelin düşük olduğunu, gerçek değerinin belirlenmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalıya ödenmesine, dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kaydının iptali ile tapudan yol olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; verim değerinin fazla, masrafların ve kapitalizasyon faiz oranının düşük alındığını, fazla bedel tespit edildiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazların arsa vasfında olduğunu, münavebenin hatalı olduğunu, objektif değer artışı uygulanması gerektiğini, kısmi kamulaştırma yapıldığını, kalan kısımda değer azalışı oluştuğunu, kullanılamaz hale gelen kısımların da kamulaştırılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net gelirine göre değer biçilmesinde yöntem olarak bir isabetsizlik görülmediği; ancak dava konusu taşınmazlara “buğday, macar fiği, patates, silajlık mısır” ürünleri net gelirine göre değer biçilmesi yöntem olarak ve uygulanan münavebe yönünden uygun olduğu ancak bölgeden geçen dosyalarda sulu tarım arazi niteliğindeki taşınmazlara uygulanan verim değerleri ile dosya kapsamına alınan 2021 yılı resmi tarım verilerinin ortalaması da nazara alınarak değer biçilmesi, dava konusu taşınmazların konumu, bilirkişi raporunda yazılı özellikleri ve Coğrafi Bilgi Sistemleri Parsel Sorgu Uygulamasından gözlenen konumuna göre % 50 oranında objektif değer artışı uygulanması, dava konusu taşınmazların kamulaştırma nedeniyle ifraz gördüğü ve 139 ada 1 parselin kamulaştırmadan arta kalan kısmı olan 139 ada 20 parsel sayılı taşınmazın ifraz krokisine göre yüzölçümü 1197,63 m² olup, niteliği ve geometrik durumu da gözetildiğinde bu parselde % 100 değer kaybı oluştuğu, 141 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmı olan 2899,80 m²lik 141 ada 34 parsel sayılı taşınmazın yeniden davalı idare tarafından ifraz beyannamesi verilerek 141 ada 45 ve 46 parseller olarak ifraz ettirildiği, bunlardan 141 ada 45 parsel sayılı taşınmazın 1844,58 m² yüzölçümünde tarla vasfı ile tescil edildiği, 141 ada 46 parsel sayılı 1055,22 m²lik kısmının ise yol vasfı ile tescil edildiği anlaşıldığından kalan 141 ada 45 parselde %100 değer kaybı oluştuğu anlaşıldığından kalan kısımlardaki değer azalışı ile 141 ada 46 parsel sayılı taşınmaz yol olarak tescil edilmekle birlikte açılmış bedel tespit tescil davası bulunmadığından bu kısmın da bedelinin hesaplanması, dava konusu taşınmazlardaki ağaçların değerinden enkaz bedeli düşülmemesi gerektiğinden belirtilen hususlar gözetilerek kamulaştırma bedelinin yeniden hesaplanması için raporu hükme esas alınan bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verildiği, ayrıca; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 unc maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2004/9-602 Esas, 2004/595 Karar sayılı kararı ve Yargıtay. 11. Hukuk Dairesinin 2004/4849 Esas, 2005/1452 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesinleşmeyen işlemlerde derhal uygulanacağından, kamulaştırma bedeline, dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faizin” uygulaması kabul edilmiş olup, bu nedenle, faize yönelik düzenleme usul hükümlerine ilişkin olduğundan derhal uygulanması gerektiği gerekçeleri ile davacı idare vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine, davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; kamulaştırılan taşınmazlar bedellerinin çok yüksek hesap edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararın 1-C numaralı kararında ''875.892,23 TL bedelin varsa işlemiş nemaları ile birlikte davalıya ödenmesine.'' şeklinde karar verildiğini; ancak ilgili tutar depo bedeli olarak zaten 30.10.2023 tarihinde Ziraat Bankası Kastamonu Şubesine depo edilmiş olup ilgili makbuz sayın Bölge Adliye Mahkemesine sunulduğunu, ilgili tutarın davalıya ikinci kez ödenmesi kamu zararı oluşmasına sebebiyet vereceğini, bedelin hangi veriye göre belirlendiğinin açıklanmadığını, dava konu taşınmazların kamulaştırma sonrasında arta kalan alanlarının tarımsal kullanım için yeterince büyüklüğe sahip olduğunu, arta kalanlarda %100 değer azalışı vermek yerine bu parsellerin kamulaştırılarak idaremiz adına tescil edilmesini, ağaçların enkazının taşınmaz maliklerine bırakıldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunana çam için 275 TL belirlenmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğini, objektif değer artışının çok düşük olduğunu, münavebeye esas alınan ürünlerin hatalı olduğunu, kamulaştırma dışında kalan taşınmazlarda meydana gelen değer azalışının değerlendirilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası, 11 inci ve 12 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazlara 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.

3. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirken dava tarihinden karar tarihine kadar kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanması hatalı ise de davacı idare vekilince bu husus temyize getirilmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu taşınmazların kamulaştırma nedeniyle ifraz gördüğü ve 139 ada 1 parselin kamulaştırmadan arta kalan kısmı olan 139 ada 20 parsel sayılı taşınmazın ifraz krokisine göre yüzölçümünün 1197,63 m² olup, niteliği ve geometrik durumu da gözetildiğinde bu parselde %100 değer kaybı oluştuğu, 141 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmı olan 2899,80 m²lik 141 ada 34 parsel sayılı taşınmazın yeniden davalı idare tarafından ifraz beyannamesi verilerek 141 ada 45 ve 46 parseller olarak ifraz ettirildiği, bunlardan 141 ada 45 parsel sayılı taşınmazın 1844,58 m²lik yüzölçümünde tarla vasfı ile tescil edildiği, 141 ada 46 parsel sayılı 1055,22 m²lik kısmın ise yol vasfı ile tescil edildiği, kalan 141 ada 45 parselde %100 değer kaybı oluştuğu anlaşıldığından kalan kısımlardaki değer azalışı ile 141 ada 46 parsel sayılı taşınmaz yol olarak tescil edilmekle birlikte açılmış bedel tespit tescil davası bulunmadığından bu kısmın da bedelinin hesaplanması için ek bilirkişi raporu alınmış ise de raporda kamulaştırmadan arta kalan alanlarda %100 değer azalışı uygulanmış olup bu husus gerekçelendirilmediğinden Bölge Adliye Mahkemesince bu rapor esas alınarak soyut gerekçelerle %100 değer azalışına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Buna göre; taşınmazın konumu, geometrik durumu, yüzölçümü gözetilerek bu hususları açıklayan ek bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

6. Kabule göre; kamulaştırmadan arta kalan 141 ada 46 parselin hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda %100 değer azalışı hesaplanmış olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince resen arta kalan alan için mükerrer olarak değer azalışı hesap edilerek fazla bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

7. Hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda kamulaştırmadan arta kalan 139 ada 20 parselin değer azalışının mükkerrer olarak hesap edilerek fazla bedele hükmedilmesi doğru görülmediği gibi, arta kalan taşınmazda %100 değer düşüklüğünün olacağı kabul edilmesine rağmen 139 ada 20 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmemesi doğru görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

K A R Ş I O Y

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.

Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın tespit edilen kamulaştırma bedelinin dava tarihinin 4 ay sonrasından karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiziyle birlikte davacı idareden tahsiline karar verilmiştir. Bu karar taraf vekillerince istinaf edilmiş, ancak asıl alacağın fer'isi niteliğindeki faiz alacağına ilişkin davalı vekilinin bir istinaf talebi olmamıştır. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesince Anayasa Mahkemesinin iptal kararından bahsedilerek işletilecek faize ilişkin re'sen yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, ancak faiz uygulamasına ilişkin olarak bir temyiz talebinde bulunulmamıştır.

Hâl böyle olunca;

Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi gerekmekte ise de;

Davalı taraf vekilinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen iptal kararının uygulanmasına, davacı idare vekilinin de Bölge Adliye Mahkemesinin re'sen yaptığı değerlendirme sonucunda talep olmaksızın kurduğu faize dair hükme ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir talebi söz konusu olmadığından, Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen karara sonucu itibarıyla katılmakla birlikte "Değerlendirme" bölümünün 3 No.lu bendinde yazılı olan ve Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini derdest haldeki somut olaya ilişkin değerlendiren ifadeler içeren gerekçesine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 12.06.2024