"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/217 Esas, 2023/434 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... Mahallesi, 293 ada 30 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili dilekçesinde özetle; müvekkil idareye husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 14.07.2010 tarihli ve 2009/63 Esas, 2010/230 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 14.07.2010 tarihli ve 2009/63 Esas, 2010/230 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; çekişme konusu taşınmazın davacı adına kayıtlı iken Akçaabat Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.05.2007 tarihli ve 2006/69 Esas, 2007/215 Karar sayılı ilamı ile kıyı kenar çizgisi kapsamında olduğundan tapu kaydının iptal edilerek terkin kararı verildiği, derecattan geçerek 02.04.2008 tarihinde anılan kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptalinin haksız olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Bilindiği gibi; konusu para veya para ile değerlendirilebilen bir şey (malvarlığı, mamelek hakkı) olan (yani, konusu belli bir değerle ilgili bulunan) davalarda karar ve ilam harcı nispidir. Nispi karar ve ilam harcının dörtte biri dava açarken davacıdan peşin olarak alınır. Peşin olarak ödenecek olan bu dörtte bir karar ve ilam harcı, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplanır. Somut olayda; davacı 25.03.2009 tarihli dava dilekçesinde dava değerini 600.000,00 TL göstererek aynı miktar tazminat istekli olarak eldeki davayı açmış, ancak harcı maktu olarak yatırmış, mahkemece, yargılama süresince alınması gereken dörtte bir karar ve ilam harcının tamamlanmadan hüküm tesis edildiği görülmektedir. O halde; mahkemece, dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden alınması gereken dörtte bir karar ve ilam harcının davacı taraftan alınması, eğer harcın tamamlanması yoluna gidilirse, davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev'i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiyatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin göz önüne alınmasında zorunluluk vardır. Bunun sonucu olarak, arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması; bu yönden mahkemece de re'sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulması icap eder. Davacının taşınmaz mülkiyetini yitirdiğinin kesinleştiği (iptal ve tescil davası kararının kesinleştiği) tarihten sonra açılabileceği; mülkiyetin kaybedildiği tarih itibarıyla taşınmaz değerinin tespiti ve taşınmaz üzerinde bir bina var ise, kişinin yapılanmada iyi niyetli sayılıp sayılamayacağının tespiti bakımından bu binanın ne zaman ve hangi aşamada yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Somut olaya gelince; harcın tamamlanması sağlandıktan sonra, çekişme konusu taşınmazın bedelinin ilkeler uyarınca saptanması, belirlenecek gerçek bedelin hüküm altına alınması gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de, harcı yatırılmayan değer üzerinden taraflar yararına yüksek ücreti vekâlet takdiri isabetsiz olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02.12.2016 tarihli ve 2013/223 Esas, 2016/879 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 02.12.2016 tarihli ve 2013/223 Esas, 2016/879 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; mahkemece dava dilekçesindeki değer olan 600.000,00 TL üzerinden davacı tarafça yatırılan harçlar da dikkate alınarak eksik harç tamamlatılmalı, çekişmeli taşınmazın tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihte Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilmeli, taşınmaz üzerindeki ağaçların yaşı ve çeşidi tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, davacının dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmadığı da dikkate alınarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen bozma kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
4. Dairemizce davacı vekilinin talebi üzerine yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda; davacı vekilinin 14.07.2010 tarihli duruşmada faiz yönünden davasını ıslah ettiği bu kez yapılan incelemede anlaşılmakla; davacı vekilinin karar düzeltme talebinin bu yönden kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 05.03.2020 tarihli ve 2017/8861 Esas, 2020/1206 Karar sayılı bozma ilamının 4. sayfasının 3. paragrafında yer alan "Davacının dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmamasına rağmen, mahkemece, bozmadan önce faize hükmedilmiş olması ve faizin bozma konusu yapılmaması nedeniyle usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle dava tarihinden faize karar verilmiştir. Asıl alacağın ferisi konumundaki faize ilişkin hüküm, asıl hükmün bozulması ile bozulacağından bu konuda usuli kazanılmış hak oluştuğuna ilişkin mahkeme kabulü yerinde değildir." paragrafının ve ilamın 6 sayfasında yer alan (davacının dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmadığı da dikkate alınarak cümlesinin kaldırılmasına, diğer bozma sebeplerinin aynen muhafaza edilmesine karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini, emsal alınan taşınmazın uygun olmadığını, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bedelin düşük olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat koşullarının oluşmadığını, emsalin uygun olmadığını, yapı bedelinin hatalı hesaplandığını, bedelin fahiş olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 rarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer değer biçilmesinde ve tespit edilen gerçek bedelin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacı peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
02.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.