Logo

5. Hukuk Dairesi2024/2038 E. 2024/7637 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırma bedelinin tespiti davasında, bedelin belirlenmesi ve uygulanacak faiz oranı ile başlangıç tarihi hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Emsal taşınmazlara göre bedel tespitinde isabetsizlik görülmediği, Anayasa Mahkemesi'nin 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 9. fıkrasını iptal etmesine rağmen davanın iptal tarihinden önce açılmış olması ve faize ilişkin temyiz itirazı bulunmaması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/367 Esas, 2023/3050 Karar

DAVA TARİHİ: 29.04.2019

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ: Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/649 Esas, 2022/502 Karar

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Eskişehir ili,...ilçesi,...Mahallesi 14021 ada 20 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; idarece düşük bedel takdir edildiğini, taşınmazın çok daha kıymetli olduğunu, mahkemece kamulaştırma bedelinin yeniden tespit edilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın arsa vasfının bulunmadığını, 14021 ada 18 parsel saylı taşınmaza, arazi olarak 19,40 TL değer biçildiğini ve kararın denetimden geçerek onandığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın m² birim bedelinin emsal taşınmazlara göre düşük belirlendiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını, 12.12.2022 tarihli ek istinaf dilekçesi ile de kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin dosyada uygulanmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile her ne kadar aynı bölge içinde yer alan 14021 ada 18 parsel için açılan davada taşınmaz arazi olarak değerlendirilmek suretiyle daha düşük metrekare birim bedeli üzerinden bedel tespit edilmiş ve bu karar Dairemiz denetiminden geçmiş ve Yargıtay tarafından da onanmış ise de söz konusu kararın davalı tarafından istinaf ve temyiz konusu yapılmadığı, kanun yolu incelemelerinin sadece davacı idarenin itirazları doğrultusunda yapıldığı göz önüne alınarak bu davadaki bedelin eldeki dava yönünden emsal oluşturmayacağı kabul edilerek davacı idare vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmediği gibi aynı amaç için kamulaştırılan aynı yerde bulunan başka taşınmazlar için açılan davada 105,00 TL metrekare birim bedeli üzerinden değer biçilmişse de eldeki davanın değerlendirme tarihinin söz konusu davalardan daha önce oluşu ve dava konusu taşınmazın konumuna göre uygun olduğundan davalı vekilinin de bu yöndeki istinaf itirazı yerinde görülmediğini, bu itibarla, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal incelemesi yapılarak dava konusu taşınmazın merkeze olan uzaklığına ve davanın açıldığı tarihe göre bedel tespit edilmesinde bloke edilen bedelin davalı tarafa ödenmesine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmediğini; ancak kaldırma kararı sonrasında ilk karar tamamen ortadan kalktığından, bedeline hükmedilen taşınmazın tapusunun iptali ve davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiğini,Yüksek mahkemenin iptal gerekçesinde özet olarak; belirlenen kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi halinde, mal sahibinin zararının karşılanması için uygulanan yasal faizin enflasyonun altında kalması halinde hak sahibinin kamulaştırılan taşınmaz bedeline gerçek karşılık ölçütüne uygun olarak aldığından söz edilemeyeceğini, ayrıca değerlendirme tarihi olan dava tarihinden dört ay sonrasından faiz başlatılması halinde bedelin belirlendiği tarihle faizin başlangıç tarihi arasındaki dört aylık bir sürede hak sahibinin enflasyon etkisiyle makul olanın ötesinde bir ekonomik kaybının oluşabileceğini belirtmek suretiyle anayasal ögeleri dikkate almayan ve gerçek karşılık anayasal ölçütünü karşılamayan söz konusu fıkranın Anayasa’nın 13. , 35. ve 46. maddelerine aykırı olduğunun kabul edildiğini, 2942 sayılı Kanun'un 15/son, Anayasa’nın 153 üncü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 1 inci maddeleri gereğince Anayasa Mahkemesinin iptal karının gereğinin yerine getirilmesi açısından yapılması gereken, taraflar arasında kararlaştırılmış daha yüksek akdi faiz oranı da bulunmadığına göre dava tarihi esas alınarak belirlenen kamulaştırma bedeline dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için Anayasa'nın 46 ncı maddesinde belirtilen en yüksek faiz olan “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faiz” oranının uygulaması gerektiği kabul edilerek, ayrıca; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/9-602 Esas, 2004/595 Karar sayılı kararı ve Yargıtay. 11. Hukuk Dairesinin 2004/4849 Esas, 2005/1452 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesinleşmeyen işlemlerde derhal uygulanacağından, kamulaştırma bedeline, dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faizin” uygulaması kabul edildiğinden, faize yönelik düzenleme usul hükümlerine ilişkin olduğundan derhal uygulanması gerektiği de gözetildiğinde, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, istinaf başvurularının bu yönlerden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak davacı idare ile davalı tapu maliki arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arsa niteliğindeki taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde, aynı bölgeden Dairemize intikal eden denetimden geçen dosyalar dikkate alındığında bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında, kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere karar tarihine kadar yasal faiz uygulanması gerekmekte ise de faize ilişkin olarak açık temyiz bulunmadığından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacı idareden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

K A R Ş I O Y

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.

Bu nedenle somut olayda kanatimce; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasına yönelik Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir talebinin (davalı taraf vekilinin 12.12.2022 tarihli ek istinaf dilekçesindeki; “Kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanmasına” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle; Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmesi (aynen temyiz incelememize konu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14 üncü Hukuk Dairesinin; “dava tarihinden itibaren ilk derece mahkemesinin karar tarihlerine kadar kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanmasına ilişkin” kararında olduğu gibi)” gerekmektedir.

Hâl böyle iken, Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen ve sonucu itibarıyla katıldığım, “Onama Kararı”nın, “Değerlendirme” bölümünün 3 No’lu bendinde yazılı olan gerekçelere (hususen de bu bentte yazılı olan; “davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere ... yasal faiz uygulanması gerektiği”ne ilişkin eleştirel gerekçesine) “faizin başlangıç tarihi” ve “faizin türü” yönünden, açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 25.06.2024