Logo

5. Hukuk Dairesi2024/2071 E. 2024/8940 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Usulsüz kamulaştırma nedeniyle idare adına tescil edilen taşınmazın bedelinin tespiti ve ödenmesi davasında, bedelin hangi tarih esas alınarak hesaplanması gerektiği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Ek Madde 3'ünün derdest davalara uygulanmasını öngören Geçici 15. maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve Yargıtay'ın yerleşik içtihadı gereği her davanın açıldığı tarihteki durumun esas alınması gerektiği gözetilerek, dava tarihi esas alınarak hesaplanan bedelin davacıya ödenmesine hükmedilmiş ve yerel mahkeme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/512 Esas, 2023/386 Karar

DAVA TARİHİ : 09.03.2016

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul ili, Küçükçekmekce ilçesi, Halkalı Mahallesi 206 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, taşınmaza usulüne uygun kamulaştırma işlemi tamamlanmadan mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırmasız şekilde el atıldığını, müvekkiline kamulaştırma bedelinin ödenmediğini ve uygun şekilde tebligat yapılmadığını ileri sürerek kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 04.05.1979 tarihli ve 575/1138 sayılı oluru ile kamulaştırıldığını, yürürlükteki kanun kapsamında davacıya ilişkin adres araştırması yapıldığını, tespit edilen adresine noter kanalı ile yapılan tebligatın muhatabın adreste tanınmadığı gerekçesiyle iade edildiğini, bunun üzerine gazete yoluyla ilanen tebligat yapıldığını, adres araştırması ve ilanen tebligatın usulüne uygun olduğunu, tebligat tarihinden itibaren 30 günlük yasal süre içinde açılmayan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmaz için tespit edilen kamulaştırma bedelinin malik adına Emlak Kredi Bankası Barbaros Şubesine bloke edildiğini, taşınmazın değerinin tespitinde kamulaştırma tarihindeki niteliklerin dikkate alınmasını, arsa vasfında olup olmadığının o günün koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacı tarafından talep edilen tazminat bedelinin yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 01.12.2017 tarihli ve 2016/124 Esas, 2017/468 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve el atma tazminatının tespiti ile davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.10.2019 tarihli ve 2019/98 Esas, 2019/150 Karar sayılı kararı ile davalı idarenin dosyaya sunduğu kamulaştırma evrakına göre davacı ile ilgili olarak kimlik bilgileri bildirilmek suretiyle ilgili kurumlardan gerekli ve zorunlu araştırmaların usule uygun şekilde yapılmadığı, tapu maliki adına noter vasıtasıyla tebligat çıkarılmadan doğrudan ilanen tebligat yapılmasının usul ve kanuna uygun olmadığı, tapu maliki adına usulüne uygun tebligat yapılmaması ve herhangi bir kamulaştırma ödemesi yapıldığı da kanıtlanamadığından ortada tamamlanmış ve geçerli bir kamulaştırma işleminden söz edilemeyeceği kanaatine varıldığı, kamulaştırmasız el atıldığı sübuta eren arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) değerlendirmeye ilişkin hükümlerine aykırılık teşkil etmediği, dava konusu taşınmazın konum ve niteliğine göre dava tarihi itibarıyla 2.500 TL/m² birim değer üzerinden belirlenen bedelin adil ve hakkaniyete uygun olduğu, böylece İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; davacı adına noter tebligatı yapıldığına dair belge dosya içinde olmadığı gibi yapılan ilanen tebligatın da yasal unsurları taşımadığından geçersiz olduğu, dava konusu taşınmazdaki davacı payının Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/266 Esas, 1983/642 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un 17 nci maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği anlaşılmakla, 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 7 nci maddesi ve 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci ve 22 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen; Ek Madde 3 ile Geçici 15 inci maddesi ile Geçici 17 nci maddesi hükümlerine uygun rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, bozmanın niteliğine göre sair yönler incelenmeksizin Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile Ek Madde 3'ün eldeki davalara uygulanacağına ilişkin hüküm Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden el atma tazminatının dava tarihi itibarıyla tespiti ile davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının adresinin ilgili kurumlardan araştırıldığını, tespit edilen adresine noter kanalıyla çıkarılan tebligatın adreste tanınmadığından iade edildiği için gazete yoluyla ilanen tebligat yapıldığını, müvekkili idare tarafından 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 17 nci maddesi uyarınca açılan tescil davası sonucunda dava konusu taşınmazın müvekkili idare adına tesciline hükmedildiğini, dolayısıyla kamulaştırma işleminin kesinleştiğini ve hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi, Ek 3 üncü, Geçici 15 inci ve Geçici 17 nci maddeleri.

3. Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2020/87 Karar sayılı kararı.

4. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

5. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Her ne kadar Dairemizce verilen karar ile 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3'ün uygulanarak değer belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuşsa da geçici 15 inci madde iptal edilmiş olup, Ek Madde 3’ün derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ortadan kalkmıştır. Bu durumda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak dava tarihi esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.

3. Temyizen incelenen kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığınaDosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.11.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı).

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,

Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih, değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği,Kanaatinde olduğumuzdan, Sayın çoğunluğun “Onama Kararı’na katılmıyoruz. 21.11.2024