"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2871 Esas, 2023/2468 Karar
DAVA TARİHİ: 02.11.2018
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: Çorum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/185 Esas, 2022/292 Karar
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekilleri dava dilekçelerinde özetle; müvekkillerine ait kamulaştırmasız el atılan 11 dönüm 2 evleklik arazinin tapu kayıtları üzerinde buharlaştırılarak yok edildiğini, müvekkillerinin tescil işlemleri neticesinde uğradığı mağduriyetin tazminat yolu ile giderilerek bedelsiz kullanılan arazinin dava tarihindeki rayiç bedelinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında uzlaşma talebine rağmen kabul edilmemesi nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile her bir müvekkili için ayrı ayrı 2.000,00 TL olmak üzere toplamda şimdilik 28.000,00 TL tazminatın davalıdan alınarak müvekkillerine ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; ... Mahallesinde bulunan Bakanlığa tahsisli taşınmazların 16.09.2010 tarihinde Bakanlığa olan tahsisin kaldırılarak İçişleri Bakanlığına tahsis edildiği ve anılan taşınmazların Bakanlık bağlısı herhangi bir askeri birlik tarafından kullanılmadığının anlaşıldığını, anılan bölgede 1959 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda Hazine adına tespit yapıldığı ve yapılan tespitin 1963 yılında kesinleşmiş olduğu hususları dikkate alındığında dava konusu taşınmazların 221 sayılı Kanun'un 1 inci Maddesinde belirtilen hüküm kapsamında kaldığını, kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağını, davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kamulaştırmasız el atma talebinde bulunabilmek için idarenin taşınmaza hukuken veya fiilen el atması ve sahibinin tasarrufunu engellemesi gerektiği ve davaya konu taşınmazın kamulaştırılmasını gerektirecek bir durum oluşmadığı anlaşılmakla asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar ... ve ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalarının kabul edilmesi gerekirken karar yerindeki yanılgılı gerekçeyle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, idarece usulüne uygun kamulaştırma işlemi yapılmadığını ileri sürmüştür.
2. Davacılar ... vd. vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, yapılan araştırmalar sonucu gerçek taşınmaz boyutunun en az 87 dönüm olması ve bu şekilde tapu kayıtlarına tescil edilmesi gerekirken, görevlilerin yapmış olduğu hatalı işlemler sonucu ......ait olan taşınmazın minimum 11 dönümlük kısmının, kamu görevlilerinin keşif sırasındaki hatalı işlemleri sebebiyle buharlaştırıldığını, eksik inceleme ile bilirkişi raporunun düzenlendiğini, kadastro işlemi sonrasında davacılara ödeme yapılmadığını, davacıların 87 yıl sonrasında talepte bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı belirtilmiş ise de davacıların kadastro işleminden haberdar olmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmaza 09.10.1956 tarihinden önce el atıldığı, Dairenin iade kararında belirtildiği gibi dava konusu taşınmazla ilgili kamulaştırma işleminin 1931 yılında gerçekleştiği anlaşılmakla, somut olayda davaya konu taşınmazların, 221 sayılı Kanun'un 1 ve 4 üncü maddeleri uyarınca hak düşürücü sürenin dolmuş olması sebebiyle dava şartı eksikliği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, karar yerindeki gerekçeyle asıl ve birleştirilen dava ile ilgili taleplerinin reddine karar verilmiş ise de, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi netice itibarıyla doğru olduğundan davacılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
2. Davacılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre; uyuşmazlık konusu tapu kaydı miktar fazlası olan bölüm yönünden kadastro tespitinin 06.10.1963 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, davacı tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenleme gereği, bu tespitte belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutunakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağından, davacı tarafından mülkiyet hakkını elde etmek amacıyla dava açılmadığı, kayden ve mahkeme kararıyla tespit edilmeyen mülkiyet hakkına dayalı kamulaştırmasız el atma tazminatı istenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğru olduğundan bozma konusu yapılmamıştır.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.