"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3640 Esas, 2023/3070 Karar
DAVA TARİHİ : 14.02.2022
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/347 Esas, 2023/366 Karar
Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dava konusu İzmir ili, Bornova ilçesi, Kazımdirik Mahallesi 60 ada 1 ve 2 parsel taşınmazların maliki olduğunu, davalı idare tarafından kamulaştırma kararı verildiğini, tarafların uzlaşamaması üzerine kamulaştırma bedel tespit ve tescili davasının açıldığını, dosyanın karara çıktığını ve kesinleştiğini, davacıların mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 429.440,93TL tutarındaki alacağının değer kaybının telafi edecek fark miktarının 50.826,57TL olduğunu, davacılara herhangi bir faiz ödemesi de yapılmadığını, bu durumda davacıların alacağında meydana gelen değer kaybının %11,84 olduğunu, Anayasa Mahkemesine yapılan 2018/26618 Bireysel Başvuru numaralı dosyada 07.09.2021 tarihinde başvurunun kabul edildiğini, bu şekilde davacıların mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olduğunun da netlik kazandığını, davalı Belediyeye yapılan başvurunun da reddedildiğini ve taraflarına 12.01.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde sonuçlanan davada yargılama süreci boyunca davacılar lehine hükmedilen kamulaştırma bedelinin %11,84 oranında değer kaybettiği ve bu değer kaybının 05.05.2010 tarihinde, yani kamulaştırma bedelinin ödenmesi gereken tarihte davacılara ödenmesi gerektiği açık olduğundan davalı tarafın 05.05.2010 tarihinde temerrüde düştüğünden müvekkillerinin munzam zararının oluştuğunu ileri sürerek şimdilik 20.000,00 TL munzam zarar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; kesin hüküm yönünden itirazları bulunduğunu, taraflarınca kamulaştırma işlemlerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) uygun şekilde yürütüldüğünü, mevzuata uygun hareket edildiğini, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen kamulaştırma bedel tespiti ve tescile ilişkin davada kararın 13.06.2011 tarihinde kesinleştiğini, o tarihte kamulaştırma bedellerine, davanın 4 ay içerisinde sonuçlandırılmaması halinde faiz yürütüleceğine ilişkin 2942 sayılı Kanun'un 10 ncu maddesine eklenen fıkranın henüz yürürlükte olmadığını, bu ek fıkranın 11.04.2013 tarihinde yürürlüğe girdiğini, davacıların yargılama safhasında taşınmazı kullanmaya devam ettiklerini, gerçek bir zararlarının söz konusu olamayacağını, yargılamanın uzaması nedeniyle zarara uğradıkları kabul edilse dahi bu zararın talep edilebileceği muhatabın Maliye Hazinesi olduğunu, davacıların dayandıkları Anayasa Mahkemesi kararına göre net 50.826,57 TL ödenmesi gerektiğini, ancak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen tazminatlarda ödemenin Maliye Hazinesi tarafından yapıldığını, esasen davacıların başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından yerel mahkemede dava açılması yolunun gösterilmediğini, doğrudan Anayasa Mahkemesi tarafından tazminata hükmedildiğini, öte yandan, Anayasa Mahkemesi kararında ihlalin mahkemeden kaynaklandığının açıkça belirtildiğini, bu durumda müvekkilinin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, husumetin Maliye Hazinesine yöneltilmesi gerektiğini, keza davacı tarafın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davası açmasının da usule aykırı olduğunu, öte yandan davacı tarafın faizin başlangıcına ilişkin talep tarihinin belirsiz olduğunu, faize faiz işletilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesi kararlarına göre tazminat sorumluluğunun Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirildiği, bu sebeple davalının ... olamayacağı hususu açıklama konusu edilerek davamızda ret kararının verilmiş olduğu; ancak Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş kararda çok net bir şekilde; “Mülkiyet hakkının ihlal edilmesi sebebiyle yapılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna…” hükmedildiğini, burada mevzu bahis hakkın, mülkiyet hakkı olduğunu, mevcut yargılamada davalının İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin davacısı olduğu için işbu davanın davalısı olduğunu, Anayasa Mahkemesinde yapılan hesaplamada da İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/438 Esas sayılı davasında da kamulaştırma kararının alındığı tarihten davanın karar süreci olan 1 yıl 5 ay ve 18 gün boyunca %11,84 oranında değer kaybının olduğunu belirttiklerini, bu hâlde asıl sorumluluğun o tarihte kamulaştırma bedelinin tespiti davasını açan davalı belediyede olması gerektiğini, buna göre; ödemeyi yapan Maliye Hazinesinin yapmış olduğu ödemeye ilişkin olarak rücu davası açabileceğini, bu konuda kanaatimizce kurumun yasal hakları saklı olduğunu; ancak aralarındaki hukuki ilişkinin mevcut aşkın zararımızın tazmininde etkili olmadığını, zira Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş karar da kamulaştırma kararından kamulaştırma bedelinin ödendiği tarihe kadar geçen 1 yıl, 5 ay ve 18 günlük sürede %11.84 oranında taşınmazda değer kaybı yaşanmışsa ve kamulaştırma bedelinin ödendiği tarih olan 05.05.2010 tarihinde müvekkilin 50.826,57 TL bedelinin tahsil edilemeyip bu bedelin ödemesini 27.12.2022 tarihinde yapılması durumu tarafımıza yaşatılıyor ise arada gelen 12 yıl, 7 ay ve 12 günlük süre içerisinde geçen değer kaybının müvekkile ödenmesi konusunda davalı belediyenin zararı gidermesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 122 nci maddesi uyarınca alacaklının uğradığı zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi karşılamakla yükümlüdür. Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi ya da ödenmemesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. Davacı para alacağını zamanında tahsil etmesi halinde ne şekilde kullanacağını, paranın zamanında verilmemesi nedeniyle faiz dışında ne gibi maddi zararının oluştuğunu, başka bir deyişle temerrüt faizini aşan bir zararının mevcut olduğunu somut delillerle ispat etmelidir. Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat külfetinden kurtarmaz. (Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2017/17121 Esas, 2019/604 Karar, 2010/2413 Esas, 7013 Karar 2008/4597 Esas, 6370 Karar sayılı kararları) Tüm dosya kapsamına ve kararın dayandığı gerekçelere göre davacı tarafça temerrüt faizi aşan somut bir zarar olduğu ispat edilemediğinden İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde ve karar tarihinde yürüklükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki "Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirleneceği" düzenlemesi karşısında reddedilen davada davalı taraf lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmişitr.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,
2. 6098 sayılı Kanun'un 122 nci maddesi
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,Davacılardan peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,25.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.