Logo

5. Hukuk Dairesi2024/2369 E. 2024/10511 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasında, zamanaşımı, taşınmazın vasfı ve tazminat miktarının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların ıslah harcını yatırmaması, taşınmazların tapu kayıtlarının tespiti ve zamanaşımı hususunun değerlendirilmesindeki eksiklik, taşınmazın vasfının ve değerinin belirlenmesindeki eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3224 Esas, 2023/3522 Karar

DAVA TARİHİ : 19.02.2010

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2010/108 Esas, 2022/419 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalı Hazine yönünden kabulüne, davalı Orman Genel Müdürlüğü yönünden reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek, Tekik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu İstanbul ili, Sancaktepe ilçesi, Samandıra Mahallesi 1148 ve 1149 parsel sayılı taşınmazların tamamının ile İstanbul ili, Sultanbeyli ilçesi, Sultanbeyli Mahallesi 1153,1154,1155 ve 1156 parsel sayılı taşınmazların ise kısmen Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.1984 tarihli ve 1981/650 Esas, 1984/645 Karar sayılı kararı 2/B kapsamında orman vasfı ile Hazine adına tescil edilmiş olduğundan, uğranılan zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; taşınmazların 2/B kapsamında Hazine adına tesciline karar verildiğini, Hazinenin mülkiyet hakkının tapulama itiraz davası sonucu oluştuğunu, talebin haksız ve dayanaksız olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın davanın davalı Hazine yönünden kabulüne, davalı Orman Genel Müdürlüğü yönünden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava zamanaşımının sona erdiğini, taşınmazların evveliyatının orman olduğundan Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmazlardan olduklarını, özel mülkiyete konu edilemeyeceklerini, taşınmazların orman sınırları içinde iken 1954 tarihi itibarıyla tapuya tescil edilmiş olduklarını, tazminat miktarının fahiş olduğunu, bedelin kabul edilmesinin mümkün olmadığını zararın 1987 yılına göre hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu eski Temmuz 1327 tarihli ve 12,14, 21, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 42, 47, 48, 49, 50, 52, 53, 55, 56, 58, 59, 62, 63, 64, 65, 71, 76, 78, 79, 82, 83, 84, 86, 88 sıra sayılı tapular ile Nisan 1328 tarihli ve 58, 59, 61, 62 sıra sayılı tapuların ve Şubat 1329 tarihli ve 136 sıra sayılı tapuların Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.03.1954 tarihli ve 1954/187 Esas, 1954/144 Karar sayılı kararı ile davacıların murisi Osman Tanınmış ile diğer müşterek malikler lehine satış vaadi sözleşmesi uyarınca hisseli olarak tesciline karar verildiği, taşınmazların bulunduğu çalışma alanı içinde 1959 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tapuların kapsamında kalan yerlerin bir kısmının orman olarak tespit edildiği, yapılan bu tespitlere davacıların murisi ile diğer müşterek malikler tarafından itiraz edildiği, Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/400 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu 04.10.1984 tarihli ve 1981/650 Esas 1984/465 Karar sayılı kararı ile tapu kayıtlarının revizyon gördüğü, 1157 parselin özel orman vasfıyla, 1150 ve 1151 parselin arazi vasfıyla, 1152 parselin bir kısmının özel orman ve kalan kısmının arazi vasfıyla, 1153, 1154, 1155, 1156 parsellerin ise devlet ormanı olarak belirlenen kısmı dışında kalan yerlerin arazi vasfıyla malikler adına tesciline karar verildiği, hükmün Yargıtay denetiminden geçerek 15.01.1987 tarihinde kesinleştiği, mahkeme kararıyla orman olarak belirlenen alanlarda 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesi uyarınca yapılan uygulama sonucunda orman niteliğini kaybettiği tespit edilen yerler ifraz edilerek 1161, 1642, 1643, 1644 ve 1645 parseller Hazine adına 2/B arazisi vasfıyla tescil edilmiş ise de davacıların 6292 sayılı Kanun kapsamında yapmış oldukları iade başvurusunun Milli Emlak Müdürlüğünce reddedildiği, davacılar tarafından tapunun bedelsiz olarak iptal edilmesi sebebiyle 19.02.2010 tarihinde tazminat talebiyle eldeki davanın açıldığı, her ne kadar tapu iptal hükmünün kesinleştiği 1987 yılından itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık zaman aşımı süresi geçmiş ise de Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru nolu kararı uyarınca 19.11.2009 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı ile oluşan iç hukuk yolu itibarıyla bu süreden yaklaşık 3 ay sonra açılan eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulü gerektiği, mahkemece dava konusu taşınmazların dava tarihi itibarıyla usulüne uygun olarak yapılan araştırma sonucu arsa vasfında olduğu tespit edilerek bilirkişi heyetince emsal satış yöntemiyle 450.00 TL/m² üzerinden takdir edilen değerin, taşınmazların bulunduğu konum ve çevresel faktörlere göre adil ve hakkaniyete uygun olduğu, Mahkemece verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmakla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4- 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Davacılar vekili üzerinde havale bulunmayan 21.03.2022 tarihli ıslah dilekçesinde adli yardım talebinde bulunarak ıslah harcını yatırmadığı anlaşılmış olup, 6100 sayılı Kanun’un 336 ve 337' inci maddeleri uyarınca Mahkemece Adli Yardım talebine ilişkin olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden, harcı yatırılmamış olan ıslah dilekçesine göre davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

4. Tescile ilişkin Mahkeme kararında, dava konusu taşınmazların orman olarak tahdidinin 1942 yılında kesinleşmiş olduğu yazılı olup, dosyada mevcut 24.07.2017 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre; dava konusu taşınmazların geldisi taşınmazların, satış vaadi nedeniyle açılan cebri tescil davasının Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesinin 1954/254 Esas sayılı dosyasında kabulü ile mahkeme kararı gereği 1954 yılında zabıt defterine (tapuya) kayıt edildiği, satış vaadi öncesinde tapularının oluşmamış olduğunun belirtildiği, yukarıda belirtilen mahkeme dosyasına ilişkin kararda ise satış vaadine konu taşınmazların 1327, 1328 ve 1329 tarihli eski kayıtlarının mevcut olduğunun yazılı olduğu anlaşılmış olup, bu itibarla; dava konusu taşınmazların tapu kayıtları tüm tedavülleri ile birlikte dosya arasına alınarak, dava konusu edilen ve orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiş olan taşınmazların geldilerinin, yukarıda belirtilen mahkeme kararı ile satış vaadi nedeniyle muris Osman Tanınmış’ın da aralarında bulunduğu davacılar adına tescil kararı verilen taşınmazlar olup olmadığı, krokilere de bağlanarak tespit edilmesi ve dava konusu taşınmazların, satış vaadine dayalı cebri tescil davası öncesinde de eski tapu (zabıt) kayıtları olan taşınmazlar olup olmadıklarının, dava konusu taşınmazların tapulama çalışmaları öncesinde, ilk kez miladi takvime göre hangi tarihte eski tapu kayıtlarının (zabıt kayıtlarının) oluşmuş olduğunun ve orman olarak Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazların hangi tarihte kesinleşen orman kadastrosu çalışmaları neticesi Devlet ormanı içerisinde kaldıklarının, denetime olanak verecek şekilde düzenlenecek olan bilirkişi kurulu raporu ve eki krokilerle tespit edildikten sonra zamanaşımı hususun değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.

6. Kabule göre de dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarına göre il, ilçe, Mahalle adları ile parsel numaraları açıkça yazılarak ilgili Sancaktepe ve Sultanbeyli Belediye Başkanlıklarından, taşınmazların dava tarihi itibarıyla 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli ... planı kapsamında olup olmadığı, etrafının meskun olup olmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadıkları, belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde bulunup bulunmadıkları araştırılarak, arsa veya tarla olarak nitelikleri tespit edildikten sonra dava tarihi itibarıyla değer biçilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma ile yetersiz bilirkişi raporları hükme esas alınarak taşınmazların arsa vasfında kabul edilerek değer biçilmesi doğru olmadığı gibi dosyadaki bilgi ve belgelere göre, dosyada, taşınmazlara farklı emsallerle dava tarihi itibarıyla arsa olarak 450,00 TL m² birim bedeli belirleyen 16.12.2010 ve 19.12.2013 havale tarihli raporlardan hangisinin hükme esas alındığı tam olarak anlaşılamamış olup, Mahkemece 19.12.2013 havale tarihli rapordaki emsale ilişkin araştırmaların yapılmış olması nedeniyle işbu raporun hükme esas alındığı değerlendirilmiş olup, belirtilen rapordaki emsaller yola terk sonucu oluşmuş olduklarından imar parseli, dava konusu taşınmazlar ise dosya kapsamına göre kadastro parselleri oldukları halde düzenleme ortaklık payı düşülmeden, soyut ifadelerle karşılaştırma yapılarak m² birim bedeli belirlenmiş olduğundan rapor inandırıcı bulunmadığı gibi, 16.12.2010 havale tarihli raporda emsal alınan taşınmazlara ilişkin olarak araştırma yapılarak, rapor denetlenmediği gibi emsal taşınmazların değerlendirme tarihinden 10 ve 12 yıl öncesine ait eski satışlar olmaları nedeniyle bu rapora göre de hüküm kurulamayacağından, bu durumda, taraflara, dava konusu taşınmazlara yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkân tanınması, lüzumu hâlinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi (dava tarihi) itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ve dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede uygulanan düzenleme ortaklık payı oranının ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,24.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.