"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/423 Esas, 2023/321 Karar
DAVA TARİHİ : 01.11.2016
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen mülkiyeti davacılara ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırı içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin dava ile ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu Sakarya ili, Serdivan ilçesi, Kuruçeşme köyü 2389 ada 19 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanda yapılan orman kadastrosu sonucunda dava konusu taşınmazın kısmen orman sınırları içine alındığını ve tapu kaydına şerh konulduğunu, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini, orman olarak tahdit edilen kısmın tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kısmi dava olarak açılamayacağını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesini, dava konusu taşınmazın tapu kaydına orman şerhi konulmasında takdir ve sorumluluğun Orman İdaresine ait olduğunu, müvekkili Hazine yönünden husumet yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesi gerektiğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi şartlarının oluşmadığını, süresinde açılmayan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacıların halen malik olarak gözüktüğünü, bu davanın açılabilmesi için zararın hukuken oluşması gerektiğini ancak tapu kaydında davacı malik gözüktüğü için zararın henüz oluşmadığını ileri sürmüştür.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanan davalarda müvekkili idarenin yasal hasım olamayacağını, bu tür davalarda müvekkili idarenin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili idare yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, süresinde açılmayan davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, ormanların özel mülkiyete konu olamayacağını, her nasılsa tapuya tescil edilmişse bile tescil işleminin yok hükmünde olduğunu ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 24.12.2020 tarihli ve 2018/208 Esas, 2020/127 Karar sayılı kararı ile davalı Hazine yönünden davanın kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.09.2021 tarihli ve 2021/791 Esas, 2021/1382 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden gerekli kayıt ve belgeler celbedilerek mahallinde yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile kaldırma nedenlerinin karşılanmış olmasına, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman kadastro haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (19/b) ile gösterilen 10.081,19 m²lik kısmının kesinleşen harita ve tutanaklara göre kesinleşen tahdit içinde kalan yerlerden olduğunun anlaşılmasına, yine dava tarihi itibarıyla vasfı arazi olarak belirlenen taşınmazın değerinin net gelir yöntemiyle belirlenmesine, şerhe dayalı tazminat davalarında dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğinden birleştirilen ek davada dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına göre verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmaza bitişik konumda bulunan 2386 ada 3 parsel sayılı taşınmaz için Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/366 Esas, 2018/136 Karar sayılı dosyasında aynı değerlendirme tarihi itibarıyla arazi olarak iki yılda üç ürün (1. yıl marul ve kara lahana, 2. yıl mısır) münavebesi esas alınarak tespit edilen metrekare birim bedeline %70 objektif değer artış oranı uygulanmak suretiyle 52,89 TL/m² olarak bedel belirlendiği ve bu bedelin Dairemizce de uygun bulunduğu gözetilerek, dava konusu taşınmazın sokağa cepheli olmadığı da dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, gerekçesi açıklanmadan dava konusu taşınmaza iki yılda üç ürün (1. yıl buğday ve beyaz lahana, 2. yıl mısır) münavebesi esas alınarak tespit edilen metrekare birim bedeline %25 objektif değer artış oranı uygulanmak suretiyle 29,19 TL/m² birim fiyatı belirleyen bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmesinin, dava konusu taşınmazın değeri asıl dava tarihi itibarıyla belirlendiğine göre hükmedilen tüm bedele asıl dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği düşünülmeden, birleştirilen ek dava ile talep edilen bedele ek dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin, davalı Hazinenin harçtan muaf olduğu belirtildiği halde yargılama giderleri arasında aleyhine harca hükmedilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Hazine yönünden asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın gerçek değerine hükmedilmediğini, taşınmaz için belirlenen bedelin düşük olduğunu, tazminatın kararın kesinleşmesi ile birlikte ödenmesi söz konusu olacağından hükmedilecek yasal faizin ülkedeki yüksek enflasyon nedeniyle taşınmazın maddi değerini karşılamakta yetersiz kalacağını ileri sürmüştür.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; birleştirilen dava dilekçesi ile birleştirme kararının taraflarına tebliğ edilmeden karar verildiğini, dava konusu taşınmazın tapu kaydına orman şerhi konulmasında takdir ve sorumluluğun Orman İdaresine ait olduğunu, müvekkili Hazine yönünden husumet yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesi gerektiğini, süresinde açılmayan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, davacının zenginleşmesini sağlayacak şekilde yüksek tazminat miktarı belirlendiğini, aynı hukuki nedene dayanan asıl ve ek davalar hakkında ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Dava konusu taşınmaz tek olup, asıl dava ile birleştirilen ek davalar aynı hukuki nedene dayalı olarak açıldığından, davacı lehine toplam bedel üzerinden tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi hukuka aykırıdır.
4. Davalı ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı Hazine vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının asıl davaya ilişkin (a) harfi ile gösterilen bendinin vekâlet ücretine ilişkin (7) numaralı maddesi ile birleştirilen davalara ilişkin (b) ve (c) harfleri ile gösterilen bentlerinin vekâlet ücretine ilişkin (4) numaralı maddelerinin hükümden tümüyle çıkartılmasına, hüküm fıkrasının sonuna ayrı bir bent olarak "Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 80.096,75 TL nispi vekâlet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine" cümlesinin yazılması, hüküm fıkrasının asıl davaya ilişkin (a) harfi ile gösterilen bendinin sonuna ayrı bir madde olarak "Davalı ... hakkında açılan asıl davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine" cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.