Logo

5. Hukuk Dairesi2024/40 E. 2024/5617 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasında, ilk davada fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak hükmedilen kısmi tazminatın ardından açılan ek davada, zararın hangi tarihteki değere göre hesaplanması gerektiği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi uyarınca tapu kaydının iptali nedeniyle oluşan zararın, tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihteki değere göre hesaplanması gerektiği gözetilerek, ilk davada hükmedilen kısmi tazminatın dışında kalan kısım için açılan ek davada, zararın kesinleşme tarihteki değere göre hesaplanması gerektiğine karar veren yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/123 Esas, 2023/71 Karar

DAVA TARİHİ: 17.09.2019

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ: Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/343 Esas, 2021/281 Karar

Taraflar arasındaki uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili davasında İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince 20.11.2023 tarihli ek kararla davalı Hazine vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmiştir.

Ek karar davalı idare vekilince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 361 inci maddesinin son fıkrası uyarınca asıl alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kabul edilen bölüm yönünden davalının temyiz etme hakkı bulunmasa da davacı tarafın temyiz yoluna başvurması halinde diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz temyiz edebilir.

Bu durumda davalı Hazine vekilinin de kararı temyiz hakkı bulunduğundan ek karar hatalı olup kaldırılması gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;... köyü, 510, 568 ve 710 parsel sayılı taşınmazların 13.08.1979 tarihinde Yakup kızı... adına kayıt ve tescil edildiğini, 03.12.1993 tarihli Dedeköy Muhtarlığınca düzenlenen "ilmühaber" başlıklı belgeye dayanılarak ad ve soyad benzerliğinden de yararlanılarak dava konusu taşınmazlar, müvekkillerin murisinin herhangi bir talebi ve mahkeme kararı da olmaksızın yolsuz tescille, Osman kızı ... adına kayıt ve tescil edildiğini, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci ve 1025 inci maddelerine dayanılarak, Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/116 Esas sayılı dava dosyasında Tapu Sicil Müdürlüğü ve Maliye Hazinesine karşı dava konusu taşınmazların kaydının düzeltilerek tapulama tutanağında olduğu gibi Yakup Kızı... adına kayıt ve tesciline, mümkün olmadığı takdirde taşınmazların rayiç değerinin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte şimdilik 10.000 TL kısmının tahsili talebinde bulunduğunu, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma kararı üzerine asıl dava olan 2013/266 Esas sayılı dava bakımından 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden alınarak davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, birleştirilen dava olan Mudanya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/362 Esas sayılı dosyasında açılan dava bakımından iyi niyetli 3.şahıslara karşı açılan davanın ise reddine karar verildiği, iş bu kararın Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 2015/8475 Esas, 2018/10096 Karar sayılı kararı ile onanarak 26.11.2018 tarihinde kesinleştiğini daha önceden fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 10.000,00 TL olarak hükmedilen tazminat miktarı gözetilerek, müvekkillerinin dava konusu taşınmazların tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihteki gerçek değerlerinin ve yine belirtilen bu tarihten itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle: açılan davanın usul ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazların satış tarihlerinden itibaren 10 yıllık sürelerin geçtiğini, zarara yol açtığı ileri sürülen eylemlerin tarihlerine göre tazminat isteminin zaman aşımına uğratıldığını, dayanak Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/266 Esas sayılı dosyasında bu tarihlerin belli olduğunu ve davacılarca bilindiğini, davacıların tazminat miktarını ıslah yoluyla artırmadıklarını, dava devam ederken zaman aşımı süresi içinde ek dava açma yoluna gitmediklerinden eldeki davanın zamanaşımı nedeni ile reddi gerektiğini, yolsuz tescile dayanak işlemle ilgili olarak davacı vekilinin suç duyurusunda bulunduğu, ancak Mudanya Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/700 soruşturma dosyasında da zaman aşımı nedeni ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiğini, davacıların mülkiyet hakkı olmadığını, Hazinece açılmış bir tapu iptal davası ve buna dayalı olarak mülkiyetin yitirilmesi olgusu ve zarar oluşmadığını, dava açmakta hukuki yarar bulunmadığından 6100 sayılı Kanun’un 114 üncü maddesine göre tazminat davasının dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, Yargıtay kararları uyarınca bedellere dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, açılan ek davayı kabul anlamına gelmemekle ilk dava açılan ek dava için temerrüt oluşturmayacağından ek dava için önceki yargılamanın kesinleşme tarihinden değil eldeki davanın açıldığı tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, değer tespitinin de kesinleşme tarihinden değil, mülkiyetin yitirildiği yolsuz tescilin olduğu 1993 yılı aksi halde satış tarihlerindeki değerlere göre belirlenip dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirterek davanın zaman aşımı nedeniyle ya da dava şartı yokluğundan reddini talep etmiştir.

III. MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın bedelinin kesinleşme tarihi olan 26.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi gerektiğini, tapu iptal kararının kesinleşme tarihinin hesaplanmasında hata olduğunu, objektif değer artışının ve kapitalizasyon faizinin hatalı hesaplandığını, 186.000,00 TL toplam bedel yönünden ilk dosyada verilen kararın kesinleşip fazlasının talep edilemeyeceğini, Hazine aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ilk davada alınan 05.08.2014 tarihli bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazların yolsuz tescili nedeniyle uğramış olduğu toplam zarar miktarını öğrenmiş olup bu miktarın toplamda 186.000,00 TL olduğu davacının ise alınan bilirkişi raporuna itiraz etmeyerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulünü talep ettiği ve İlk Derece Mahkemesi olan Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/266 Esas, 2014/452 Karar sayılı ilamı ile davacının tazminat talebinin 10.000,00 TL olarak karar verildiği, verilen bu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, kesinleşme ile birlikte davacının zararının toplamda 186.000,00 TL olduğu ve bu zarar miktarının kesinleştiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında daha önce görülüp temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/66 Esas, 2014/452 Karar sayılı davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun dava tutarını aşan bölüm için açılan ek davada hem tarafları hem de mahkemeyi bağlayan kesin bir delil niteliğinde olduğundan davacının ilk davada fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak talep etmediği 176.000,00 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken 2018 yılındaki taşınmazların niteliği dikkate alınarak yeniden belirlenen bedeller üzerinden davanın kabülüne karar verilmesi hatalı olup hükmün bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; tapu kaydının iptalinden kaynaklı tazminat davalarında, zararın, mülkiyetin kaybedildiği tarih olan, tapu iptali ve tescile ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği günde doğmuş olduğunu, bu nedenle tazminat değerinin tespitinde bu tarihin esas alınacağının kabul edildiğini, dava ve ıslah dilekçelerinde de açıkça görüldüğü üzere İstinaf Mahkemesi kararında belirtilen davadaki talepten farklı olarak; somut davada, davaya konu taşınmazların tapu iptali ve tescili davasının kesinleştiği tarih olan 26.11.2018 tarihindeki değerlerinin yine bu kesinleşme tarihi olan 26.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiş ve söz konusu talepleri doğrultusunda İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararının yukarıda belirtilen Yargıtay İçtihatlarına uygun olup istinaf mahkemesinde dayanak olarak gösterilen Yargıtay kararındaki davanın da somut dava ile ilgisi bulunmadığını, dolayısıyla bu itibarla da İstinaf Mahkemesinin kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca zararın tahsili istemine ilişkin ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6100 sayılı Kanun’un “Kısmî Dava” kenar başlıklı 109 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.”

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Bölge Adliye Mahkemesince verilen 20.11.2023 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.