Logo

5. Hukuk Dairesi2024/420 E. 2024/6324 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tespitinde hangi tarihin esas alınacağı ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının derdest davaya uygulanıp uygulanmayacağı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Ek Madde 3 hükmünün derdest davalara uygulanacağına ilişkin düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve Yargıtay içtihatları uyarınca her davanın açıldığı tarihteki durumuna göre karara bağlanması gerektiği gözetilerek, dava tarihi esas alınarak yapılan değer tespiti ve nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilerek ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/282 Esas, 2023/331 Karar

DAVA TARİHİ: 29.11.2017

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçelerinde özetle; müvekkilinin ... Mahallesi, 3258 parselde (eski) kayıtlı, 218 m²lik taşınmazın maliki olduğunu, müvekkilinin maliki olduğu taşınmaza usulüne uygun kamulaştırma işlemi tamamlanmadan mülga Arsa Ofisi tarafından kamulaştırmasız şekilde el atıldığını, müvekiline kamulaştırma bedelinin ödenmediğini, uygun şekilde tebligat yapılmadığını, müvekkilinin kamulaştırma bedelini bankadan çekmediğini ileri sürerek kamulaştırmsız el atılan taşınmazın bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacıya noter kanalı ile bizzat tebligat yapıldığını, tebligat tarihinden itibaren 30 günlük yasal süre içinde açılmayan davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle süre yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından 04.05.1979 tarihinde kamulaştırıldığını, dava konusu taşınmaz için tespit edilen kamulaştırma bedelinin malik adına Emlak Kredi Bankası Halkalı şubesine bloke edildiğini, kamulaştırma tebligatının 31.07.1982 tarihinde bizzat kendisine tebliğ edildiğini, hak düşürücü sürede açılmayan davanın usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 13.07.2018 tarihli ve 2017/1021 Esas, 2018/428 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 07.07.2021 tarihli ve 2021/600 Esas, 2021/1049 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın kamulaştırma evrakının 31.07.1982 tarihinde davacı kayıt malikinin bizzat kendisine noter marifeti ile tebliğ edildiği, (her ne kadar tebliğ evrakı üzerinde davacı imzası okunamıyor ise de tebliğ evrakının eki kıymet takdirine ilişkin tutanağın noter marifeti ile davacının adresine gönderildiği ve noter tarafından "bizzat tebliğin" evraka şerh düşüldüğü, davacı imzasının belgenin fotokopi olmasından kaynaklı olarak okunamadığı) böylelikle kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiği anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın 1979 yıllında Arsa Ofisi tarafından kamulaştırıldığı, 13.11.1982 tarihinde yapılan ilanen tebligat öncesi vergi dairesi, jandarma, mahalle muhtarlığı, belediye ve tapudan adres araştırmasının yapılmış ise de adres tespit için yazılan müzekkerelere ekli 102 sayfalık liste idarece ibraz edilmediğinden adres araştırması denetlenemediğini bu nedenle idarece yapılan ilanen tebligatın geçersiz olduğu; kamulaştırma evrakının 31.07.1982 tarihinde muhataba tebliğ edildiğine ilişkin şerh düşülmüşse de tebligat parçasında davacının imzasının bulunmadığı, idarece 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) mülga 17 nci maddesine göre açılan davada Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.11.1984 tarihli ve 1984/221 Esas, 1984/625 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın tapusunun iptali ile davacı idare adına tesciline karar verildiği anlaşıldığından 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 7 nci maddeleri ve 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci ve 22 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek madde 3 ile geçici 15 inci ve 17 nci maddeleri gereğince kararın İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurucunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargılama sırasında 28.07.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı ve 2942 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 3'ün 21.12.2019 öncesi açılan davalarda uygulanmayacağına ilişkin iptal kararı dikkate alınmak sureti ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı dikkate alınarak Ek Madde 3'e göre değerlendirme yapılmaksızın iptal kararındaki uygulamada dikkate alınarak dava konusu işlemin 21.12.2019 öncesi olduğu açık olduğundan davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz itirazında bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle Anayasa Mahkemesince Ek Madde 3'ün iptal edildiğini, dava tarihi itibarıyla ibaresi iptal edilmek suretiyle dava tarihi ile karar tarihi arasındaki kayba açıkça işaret edildiğini, dava konusu taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi gerektiğini, hükmedilen bedelin endeks uygulanmak suretiyle güncellenmesi gerektiğini, el atma tarihinin 1983'ten sonra olduğu gözetilerek nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürülerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; kamulaştırma evrakının bizzat davacıya tebliğ edildiğini, ayrıca ilanen tebligat da yapıldığını, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “...Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kanun'un Ek 3 üncü, Geçici 15 ve 17 nci maddeleri.

5. 16.11.2022 tarihli 7421/4 maddesi ile Yapılan Değişiklik Sonrası Eklenen Ek Fıkra ile Birlikte Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan iptal kararı ile geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi iptal edilmiştir.

6.2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Her ne kadar Dairemizin 23.06.2022 tarihli ve 2021/11401 Esas, 2022/11560 Karar sayılı ilamı ile mahkemece verilen önceki karar 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3'ün uygulanarak değer belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuşsa da geçici 15 inci madde iptal edilmiş olup, Ek Madde 3’ün derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ortadan kalkmıştır. Bu durumda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak dava tarihi esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.

3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı idare vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

4. Dava konusu taşınmaza 1983 yılından sonra el atıldığı anlaşıldığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davalı idare vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan ''17.900'' sayısının çıkartılarak, yerine ''82.300'' sayısının yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,

23.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY YAZISI

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı)

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Kararsayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de;bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusununusulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,

Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih, değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği,Düşüncesinde olduğumdan, Dairemiz ilamının Değerlendirme başlıklı kısmının 2 Nolu bendindeki dava konusu taşınmazın değerinin dava tarihi itibarıyla belirlenmesi ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesi iptal kararının derdest dosyaya uygulanmayacağı yönündeki çoğunluk kanaat ve kararına katılmıyorum. 23.05.2024