Logo

5. Hukuk Dairesi2024/4894 E. 2025/3279 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti ve davacı idare adına tescili davasında, bedelin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı ve uygulanacak faiz oranına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Emsal taşınmaz seçimindeki hatalar, dava konusu taşınmazın değerinin doğru tespit edilememesi ve yapının sınıfının belirlenememesi nedeniyle bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2591 Esas, 2023/1935 Karar

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/7 Esas, 2022/275 Karar

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Gaziantep ili, ..., ... Mahallesi 2512 ada 3 parsel (yeni 7161 ada 1 parsel) sayılı taşınmazın davalının payına isabet eden kısmının kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; acele el koyma kararının iptali istemiyle açılan davanın eldeki dava yönünden bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı idarece teklif edilen bedelin çok düşük olup kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile işbu bedelden, acele el koyma bedelinin mahsup edilmesi suretiyle fark kamulaştırma bedeline davanın dört ay içinde sonuçlandırılmadığı gözetilerek 20.05.2017 tarihinden ilk karar tarihi olan 22.06.2018 tarihine kadar yasal faiz işletilerek işlemiş faiziyle birlikte davalıya derhal ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun objektif değerlendirmeden ve bilimsellikten uzak olduğunu, rapora karşı itirazları karşılanmadan karar verildiğini, dava konusu taşınmaz imar parseli olmasına rağmen, tarla vasfındaki kadastro parseli olan ve 2009 yılında satış gören emsal taşınmaz satısının değerlendirmeye esas alınmasının doğru olmadığını, emsal karşılaştırmasının hatalı yapıldığını, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazdan daha çok değerli olduğunu, taşınmaz üzerindeki yapının değeri hesaplanırken eksik imalat indirimi yapılmasının doğru olmadığını, % 10 oranında yıpranma payı kesintisi yapılması gerektiğini, tespit edilen kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını, taşınmazın üzerinde bulunan yapının çatısında baz istasyonu mevcut olduğunu, GSM operatörlerinden elde edilen kira gelirinin değerlendirmede dikkate alınmamasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, kamulaştırma bedeline karar kesinleşinceye kadar Anayasa'nın 46 ncı maddesinin son fıkrası gereğince kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanması gerektiğini, yasal faiz işletilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, dava konusu taşınmazın tespit edilen m² birim bedelinin istinaf incelemesinden geçen paydaş dosyası ile uyumlu olduğu, ancak fark kamulaştırma bedeline derhal ödeme kararı verilen ikinci karar tarihine kadar faiz işletilmesi gerekirken ilk karar tarihine kadar faiz işletilmesinin doğru olmadığı, üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılmasına karar verilen bedelin işlemiş nemalarıyla birlikte ödenmesine karar verilmesi gerektiği, taşınmazın imar uygulaması sonucu oluşan yeni 7161 ada 1 parsel üzerinden hüküm tesis edilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiş ayrıca Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereği bedele dava tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faiz oranı işletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.

2. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmazın zeminine emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak; üzerindeki yapıya ise resmî birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4. 2942 sayılı Kanun'un kamulaştırma bedelinin tespiti esaslarını düzenleyen 11 inci maddesinin birinci fıkrasının arsalara ilişkin (g) bendi uyarınca, arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir.

5. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın (Özdemir Caddesi üzerinde konumlu) zeminine 19.01.2017 değerlendirme tarihi itibarıyla farklı mahallede ve uzak mesafede bulunan, yaklaşık 8 yıl önce yapılan taşınmaz satışı emsal alınmak suretiyle imar parseli olarak 1.300,00 TL/m² değer biçildiği; aynı taleple açılan Gaziantep 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/382 Esas, 2018/133 Karar sayılı paydaş dosyasında ise dava konusu taşınmazın zeminine yine imar parseli olarak (71014 numaralı sokakta konumlu) 06.10.2017 değerlendirme tarihi itibarıyla 1.800,00 TL/m² değer biçildiği, tarafların temyizi üzerine Dairemizin 2019/9205 Esas, 2021/874 Karar sayılı kararı ile denetiminden geçerek onandığı anlaşıldığından, tespit edilen bedel inandırıcı olmayıp bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.

6.Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığının ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak raporun sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

7. Dava konusu taşınmazın üzerindeki yapıya, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yayımlanan Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2016 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkındaki Tebliğe göre yapı sınıfı ve bu yapı sınıfına uygun birim fiyatlar esas alınıp, tespit edilen yaşına göre yıpranma payı da düşülerek değer biçilmesi gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının zemin + 4 kat + teras kattan oluştuğu anlaşılmaktadır. Değerlendirme yılı olan 2017 yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğinin incelenmesinde, III. sınıf A grubu yapıların üç kata kadar, üç kat dahil, asansörsüz yapılar olarak tanımlandığı, III. sınıf B grubu yapıların ise yapı yüksekliği 21.50 metreden az yapılar olarak belirlendiği, III. sınıf B grubu yapılar tanımlanırken yalnızca yükseklik şartı getirildiği, bunun haricinde kaloriferli ya da asansörlü olma şartının aranmadığı anlaşılmıştır.

8. Bu itibarla, dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının sınıfı tespit edilmek suretiyle sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.

Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasına yönelik Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (Davalı taraf vekillerinin 16.01.2024 tarihli dilekçesindeki “Faize” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.

Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı, Sayın çoğunluğun diğer yönleriyle katıldığım “Bozma Kararı”na (faize ilişkin yönüyle) ve faizle ilgili talebi de kapsayan 3 No’lu “Değerlendirme görüşündeki; “.... davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” gerekçesine” açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 11.03.2025