Logo

5. Hukuk Dairesi2024/6750 E. 2025/697 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tespiti ve davalı idareden tahsili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: 7201 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Geçici 15. maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle, Ek 3. maddenin derdest davalara uygulanmasının mümkün olmaması ve Yargıtay içtihatları gereği her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/23 Esas, 2024/553 Karar

Avukat ...

DAVA TARİHİ : 11.09.2018

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından istinaf edilmekle; Bölge Adliye Mahkemesince yetkisiz İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kararın yok hükmünde olduğundan ortadan kaldırılmasına, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin murisinin İstanbul ili...ilçesi,...Mahallesi 1613, 1614 ve 1615 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, taşınmazlara usulüne uygun kamulaştırma işlemi tamamlanmadan mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırmasız şekilde el atıldığını, müvekkiline veya murisine kamulaştırma bedelinin ödenmediğini ve uygun şekilde tebligat yapılmadığını ileri sürerek kamulaştırmasız el atılan taşınmazların bedelinin el atma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 04.05.1979 tarihli ve 575/1138 sayılı Olur'u ile kamulaştırıldığını, yürürlükteki kanun kapsamında davacıya ilişkin adres araştırması yapıldığını, tespit edilen adresine noter kanalı ile yapılan tebligatın iade edildiğini, bunun üzerine gazete yoluyla ilanen tebligat yapıldığını, adres araştırması ve ilanen tebligatın usulüne uygun olduğunu, tebligat tarihinden itibaren 30 günlük yasal süre içinde açılmayan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, nitekim aynı yerde ve aynı kamulaştırma kapsamında bir başka taşınmaza ilişkin Yargıtay kararında yapılan adres araştırmasının ve ilanen tebligatın usulüne uygun bulunarak davanın reddine ilişkin kararın onandığını, taşınmazın değerinin tespitinde kamulaştırma tarihindeki niteliklerin dikkate alınmasını, arsa vasfında olup olmadığının o günün koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacı tarafından talep edilen tazminat bedelinin yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.01.2019 tarihli ve 2018/413 Esas, 2019/50 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 09.02.2021 tarihli ve 2019/697 Esas, 2021/163 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın kamulaştırma işlemleri tapu malikine yapılan araştırmalar sonucunda adresi tespit edilemediğinden ilanen tebliğ edilmiş ise de yapılan ilanen tebligat işlemlerinin taşınmaz mülkiyetinin devrini sağlayacak şekilde denetlenebilir olmadığı gözetilerek usulüne uygun kamulaştırma tebligatından söz edilemeyeceği gibi, idare tarafından tapu malikine ödenmiş bir bedel de bulunmadığı gözetildiğinde taşınmazın bedelsiz idareye devrinin mülkiyet hukuku bakımından hak ihlali niteliğinde olduğu, bu nedenle taşınmaz bedelinin davacıya ödenmesi gerektiği, usulüne uygun tebligat bulunmadığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek 3 üncü maddenin de uygulanma olanağı bulunmadığı, işin esasının incelenmesinde kamulaştırmasız el atılan arsa niteliğindeki taşınmazlara mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve kanuna uygun olarak düzenlenen hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi taşınmazın imar durumu ve konumuna göre belirlenen bedelin uygun olduğu anlaşıldığından, davalı idare vekilinin istinaf itirazlarının yerinde görülmediği, ancak 24.12.2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7201 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek 2 nci madde gereğince davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yasal hasım hale geldiği gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 09.02.2021 tarihli ve 2019/697 Esas, 2021/163 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazlar hakkında 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında kamulaştırma işlemi yapıldığı; davacı murisi adına usulüne uygun olarak yapılan noter tebligatı bulunmadığı gibi, yapılan ilanen tebligat da yasal unsurları taşımadığından geçersiz olup, dava konusu taşınmazlardaki davacı murisine ait payın Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/316 Esas, 1984/552 Karar ve 1984/318 Esas, 1984/553 Karar sayılı kararı ile Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/334 Esas, 1984/619 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un 17 nci maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği anlaşılmakla, 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 7 nci maddesi ve 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci ve 22 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen; Ek Madde 3 ile Geçici 15 inci maddesi ile Geçici 17 nci maddesi hükümlerine uygun rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, kabule göre de dava konusu 1613, 1614 ve 1615 parsel sayılı taşınmazların ilk oluşumundan itibaren tüm geldi ve gittileri ile birlikte tedavüllü kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek davacı murisinin hak sahipliğinin denetlenmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 12.10.2023 tarihli ve 20022/93 Esas, 2023/335 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve el atma tazminatının tespiti ile davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

C. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin 12.10.2023 tarihli ve 20022/93 Esas, 2023/335 Karar sayılı kararının yok hükmünde olduğundan kaldırılmasına karar verildikten sonra, uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan değerlendirme neticesinde, Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli ve Resmî Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile 7201 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 7 nci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek 3 üncü maddenin kanunun yürürlüğünden önce açılan ve devam eden davalara da uygulanacağına dair hüküm içeren Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Ek 3.madde hükmü uygulanarak" kısmının iptaline karar verildiği, buna göre Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli iptal kararı ve davanın açılış tarihi dikkate alındığında artık Ek 3 üncü madde hükmü uygulanması ortadan kalktığından, Dairenin düzeltme kararı öncesi alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporu dikkate alınarak; kamulaştırmasız el atılan arsa niteliğindeki taşınmazlara mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve kanuna uygun olarak düzenlenen hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi, taşınmazın imar durumu ve konumuna göre belirlenen bedelin uygun olduğu anlaşıldığından, davalı idare vekilinin istinaf itirazlarının yerinde görülmediği, ancak 24.12.2019 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7201 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek 2 nci madde gereğince davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yasal hasım hale geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını, tapu malikinin adresinin kamulaştırma tarihinde yürürlükte bulunan mevzuatta belirtilen tüm mercilerden araştırıldığını, davacı murisi Hulusi Karatekin’in tespit edilen adresine kamulaştırma tebligatı çıkartılmışsa da tebligatın iade edildiğini, başka adresi bulunamadığından gazetede ilanen tebligat yoluna gidildiğini, yapılan ilanen tebligatın geçerli olduğunu, 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 17 nci maddesi uyarınca açılan tapu iptal ve tescil davasında taşınmazın (mülga) Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verildiğini, böylece davacının murisinin kamulaştırma işleminden haberdar olduğunun anlaşıldığını, 30 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddine karar verilmesini, nitekim aynı yerde ve aynı kamulaştırma kapsamında bir başka taşınmaza ilişkin Yargıtay kararında yapılan adres araştırmasının ve ilanen tebligatın usulüne uygun bulunarak davanın reddine ilişkin kararın onandığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili hususundadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Her ne kadar Dairemizce verilen karar ile 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3'ün uygulanarak değer belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuşsa da geçici 15 inci madde iptal edilmiş olup, Ek Madde 3’ün derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ortadan kalkmıştır. Bu durumda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak dava tarihi esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.

3. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

(Karşı Oy)

KARŞI OY

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı) .

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibarıyla…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,

Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih, değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiğinden Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 16.01.2025