"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/519 Esas, 2024/640 Karar
KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/60 Esas, 2021/199 Karar
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın dahili davalı ... yönünden reddine, davalı Hazine yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekili ile dahili davalı ... vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan ...'in dedesi olan ...’in 1912 yılında satın aldığı 81 ve 2782 ve 2797 umum numaralı toplamda 158.688,57 m² olan deveci tarlası ismi ile anılan tapulu taşınmazlarını kızı ...'e 1942 yılında satarak devrettiğini, daha sonra 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine Dair Kanun (4785 sayılı Kanun) uyarınca bütün ormanların devletleştirildiğini, davacının taşınmazının üzerinde bulunan ağaçlar nedeni ile taşınmazının tamamına Orman İdaresince el konulduğunu, el koyma işleminin davacının murislerine tebliğ edilmediğini, taşınmazların davacıların murislerince kullanılmaya devam edildiğini, 1957 yılına kadar da vergilerinin ödendiğini, davacılar murisi tarafından 1970 yılında taşınmaza yapılan müdahalenin men'i için açılan Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/1223 Esas sayılı dosyasında davanın takip edilmediğini, taşınmazın rayiç değerinin hesap edilerek 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tazminini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, yargı yolu, husumet ve süre konusundaki itirazlarının dikkate alınarak davanın usul yönünden reddine, Mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda esas bakımından kanuna uygun olmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, davacının talebinin açık olmadığını, kadastro çalışmaları ilan edilerek itirazsız kesinleşmiş olup davacının tazminat talep edemeyeceğini, adına tescil kaydı oluşmayan davacının var olmayan mülkiyet hakkının ihlâl edildiğinden söz edilemeyeceğini belirtmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Hazine yönünden davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL'nin davalı Maliye Hazinesinden tahsiline ve davalı ... yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ... ve ... ölü olduğu hâlde, gerekçeli karar başlığında davacı olarak gösterilmelerinin hatalı olduğunu, dava dilekçesinde Orman Genel Müdürlüğüne karşı açılan bir dava söz konusu olmadığı hâlde, Mahkemece 21.02.2019 tarihli duruşmada resen bu yönde ara karar oluşturulduğundan, ... lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu, Orman Genel Müdürlüğüne karşı Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/496 Esas sayılı dosyasında açtıkları davanın husumetten reddi üzerine Hazineye karşı eldeki davanın açıldığı gözetilerek husumetten ret kararı verilen idareyi tekrar davaya dahil etmeleri de beklenemeyeceğinden, Mahkemenin resen yaptığı bu yargılama işlemi nedeni ile müvekkili aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, taşınmazın muris tarafından iktisap tarihi olan 1942 yılından 1965 yılı Orman Kadastrosuna kadar Hazine adına tescil edilmediğine göre bu tarihe kadar müvekkillerinin özel mülkiyetinde tapulu taşınmazı olduğu ve Orman vasfına alınmadığı hâlde, 1945 yılında 4785 sayılı Kanun'a göre ormanlar Devlete geçtiğinden 1965 yılındaki kadastro çalışmalarında dava konusu yer orman vasfında ve Devlete ait kabul ederek işlem tesis edildiğini ve müvekkilinin özel mülkiyetini gösterir tapu kayıtlarına tapulamada hiç yer verilmediğini, bilirkişi raporunda da murise ait bu tapu kayıtlarının kadastro çalışmalarında uygulanmadığının belirtildiği anlaşılmakla tapu kayıtlarının hatalı tutulmasından dolayı Devletin sorumluluğunun gündeme geldiğini, dava konusu yerin orman kapsamına alındığına dair yetkili birimlerce yapılan çalışmaların ve tutanakların mevcut tapu kaydına göre maliklere ya da mirasçılarına tebliğ edilmediğini, tapu kaydının tutulmasına esas olan kayıtlar atlanarak yeni bir işlem tesisi yoluna gidilmiş ve tapu sicili kadastro tutanaklarından itibaren hatalı tutulmuş olup meydana gelen zarardan Hazinenin kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, Hazine adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu, belirlenen bedelin düşük olduğunu, yerleşim alanlarına yakınlığı nedeni ile imar uygulamasına tabi tutulacağı aşikâr olup tazminat hesabının denkleştirici adalet ilkelerine göre yapılması, olmadığı takdirde taşınmaza yakın özel mülkiyete konu komşu parseller dikkate alınarak değerinin tespit edilmesi gerektiğini, zeminde taşınmaz niteliğinin aynı olması gerekçesi ile tek bir fiyat belirlemiş ise de orman kısmı ile çalılık kısmına ayrı ayrı değer biçilmesi gerektiğini, toplam yüzölçümü 176.775.735 m² olan taşınmazın 102 ada 78 parsel, 5651 ada 52 parsel, 54 parsel, 55 parsel, 56 parselde kaldığı, bu taşınmazların müvekkilinin adına evvelce kayıtlı yerlerden olup çalılık ve kestanelik korusu vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, kadastro tutanaklarında 04.02.1964 tarihinde Maliye Hazinesi adına çalılık vasfı ile kaydının yapıldığı, eğim oranı %9 olup özel mülkiyete konu edilebilecek yerlerden olduğunu, kadastro tutanaklarında “tapu kaydına tesadüf edilmediği, devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu, kimsenin bu yerle ilgisinin olmadığı, ileride ziraata elverişli olabilecek ham toprak olduğu” şerhi yer almakla 102 ada 78 parsel dışında kalan taşınmazların çalılık vasfında kabul edildiği ve çalılıklar özel mülkiyete konu olabilecek türden orman vasfında olmayan taşınmazlar olup tasarruf edilebileceği, imar ve ihya ile özel mülkiyete konu edilebileceğinden, Mahkemece bu yönde araştırma yapılarak tapu sicilinin iptal ile düzeltilmesi için tescil maliklerine karşı dava açılmak üzere taraflarına süre vermesi gerektiğini belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın husumetten reddi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, tazminat hesabı hususunda alınan bilirkişi raporunun usulüne uygun olmadığını belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili idare lehine vekâlet ücretine hükmedilirken sehven vekâlet ücretinin davacılara verilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının dava dilekçesinde belirttiği eski tapu kayıtlarının kadastro sırasında herhangi bir parsele uygulama görüp görmediğinin tespit edilemediği anlaşılmakla, davacılardan ...'in yer göstermesi üzerine bilirkişilerce gösterilen yerlerin 102 ada 78, 5651 ada 52, 5651 ada 54, 5651 ada 55, 5651 ada 56 parseller içerisinde kaldığının tespit edildiği, söz konusu parsellerin tapu kayıtları ve kadastro tutanakları incelendiğinde bölgede tesis kadastrosunun 1964 yılında kesinleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava da açılmadığı, davacıların hak düşürücü süre içinde dava açmayarak mülkiyet hakkını elde etme imkânını kaybettiği, tapu kaydına dayanarak mülkiyet hakkının ileri sürülemeyeceği durumda bu hakka dayalı tazminat isteminde bulunamayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi ve dahili davalı ... lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine rağmen vekâlet ücretinin davacılara verilmesine hükmedilmesi doğru görülmediğinden, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Maliye Hazinesi ve dahili davalı ... Müdürlüğünün istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar etmiş, ayrıca davanın dayanağı 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi olup 3402 sayılı Kanun’un uygulanmasına yönelik istinaf gerekçesinin hatalı olduğunu, dava Hazineye karşı açılmış iken Mahkemece resen Orman Genel Müdürlüğünün davaya dahil edildiğini, Orman Genel Müdürlüğüne karşı açtıkları herhangi bir dava bulunmadığından ve davanın açılmasına müvekkillerince sebebiyet de verilmediğinden, dahili davalı ... lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu, hükmedilen vekâlet ücreti dava değerini geçemeyeceğinden takdir edilen ücretin dava değerine indirilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazların 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca yapılan orman kadastrosu çalışmaları nedeniyle 10.08.1964 yılında Devlet ormanı olarak sınırlandırıldığı ve 10.08.1965 yılında bu sınırlandırmanın kesinleştiği, taşınmaza ait kroki ve belgeye rastlanılmadan 102 ada 78 No.lu Devlet ormanında kalan kısmın kadastro tespit tutanağının bulunmadığı sabit olup müvekkilinin tapu kaydına denk gelen çalılık vasfında olan diğer taşınmazların ise 5651 ada 52 parsel, 54 parsel, 55 parsel, 56 parsele denk geldiği ve bilirkişi raporlarında taşınmazların esasında başından bu yana orman örtüsü ile kaplı olmadığı, orman içi açıklık vasfına haiz olabileceği nitelendiği, dava konusu taşınmazların kamulaştırma yapılmaksızın orman ve çalılık vasfı ile Hazine adına hatalı olarak tescil edilen yerlerden olduğunu, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeni ile yapılan el atmanın 1965 yılı olması itibarıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesi uyarınca da açılan davanın süresinde olduğunu, davacıların tapu kayıtlarının resmî belgeye dayalı 1942 yılında satın alma ile oluştuğunu, alınan bilirkişi raporlarında taşınmaz üzerinde başından bu yana orman vasfında ağaç olmadığı, aksine yer yer kestane kökleri ile hayvanların su içtiği açıklık alan olan bu taşınmazların, nitelik olarak da en fazla orman içi açıklık kabul edilebileceğini, kadastro çalışmalarından evvel tapulu olan bu alanın kadastro tespiti esnasında müvekkillerinin murisleri adına tescil edilmesi gerekirken, tapu kaydının atlandığı sabit olup tapu sicilinin kadastro tutanaklarından itibaren hatalı tutulması nedeniyle meydana gelen zarardan Hazinenin kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/496 Esas sayılı dosyasından alınan rapor ile eldeki dosya bilirkişi raporu arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiğini, tapunun iptali ihtimâline binaen dava değerini ve sebebini ıslah etmek için süre verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararı bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tapu Kadastro Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığının 26.11.2020 tarihli cevabi yazısından maliki Hıdırık Mahallesinden Erzurumlu ... olan Kanunevvel 327 tarih, cilt 83, sıra no: 346, 347, 348 olan zabıt kayıtlarının gittisinin Şubat 1942 tarih 38 sıra numaralı (eski 2797 parsel) ve Şubat 1942 tarih 39 sıra numaralı (yeni 2783) taşınmazlar olduğu, malik hanesinde davacı ... murisi ... kızı ...’in kayıtlı olduğu ve gitti kayıtlarının boş olduğu, taşınmazda yapılan inceleme ve alınan koordinatlara göre davaya konu yerin yüzölçümünün 176.775.735 m² olarak tespit edildiği, 158.603.38 m²sinin, Devlet ormanı vasfı ile Maliye Hazinesi adına kayıtlı ..., Kirazlı Mahallesi 102 ada 78 parselin içerisinde kaldığı, 1.688.90 m²sinin, Kestanelik Korusu vasfı ile özel mülkiyet olarak kayıt malikleri adına kayıtlı Mollafenari Mahallesi 5651 ada 52 parselin içerisinde kaldığı, 5935.20 m²sinin, çalılık vasfı ile Maliye Hazinesi adına kayıtlı Mollafenari Mahallesi 5651 ada 54 parselin içerisinde kaldığı, 9920.31 m²sinin, çalılık vasfı ile Maliye Hazinesi adına kayıtlı Mollafenari Mahallesi 5651 ada 55 parselin içerisinde kaldığı, 627,95 m²sinin çalılık vasfı ile Maliye Hazinesi adına kayıtlı Mollafenari Mahallesi 5651 ada 56 parselin içerisinde kaldığı, Üftadiye Mahallesi 594 ada 69, 71, 72, 73 parsel sayılı taşınmazlarda 1963 yılında yapılan kadastro çalışmalarının 04.02.1964 tarihinde kesinleştiği, 2003 yılında kesinleşen 3402 sayılı Kanun’un 22/a çalışmaları sonucu sırasıyla Mollafenari Mahallesi 5651 ada 52, 54, 55, 56 parsel numarası ile tapuya tescil edildikleri, eldeki davanın 29.06.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla; davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen ve Mahkemece resen davaya dahil edilen ... yönünden davacılar aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (III) numaralı bendinin (5) numaralı alt bendi hükümden tümüyle çıkartılarak yerine “... lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,” cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.