Logo

5. Hukuk Dairesi2024/7375 E. 2025/1186 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın tazmini davasının zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu iptal kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli kararı sonrası tanınan makul süre içerisinde de davanın açılmadığı ve davalının zamanaşımı def'inde bulunduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/88 Esas, 2024/1022 Karar

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/383 Esas, 2023/29 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya ili, ..., Denizköy köyü 788, 789, 790, 794, 796, 797, 801, 802, 803, 805, 806, 808, 809, 810, 812, 813, 814, 815, 822, 825, 827, 828, 829, 830, 831, 832, 833, 834, 835, 836, 837, 838 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının Mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının kesinleşme tarihi esas alınarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Hazine aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini, kıyıların mülkiyet hakkına tabi olmasının mümkün olmadığını, bu sebeplerle davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların murisinin tapu kayıtlarına dayalı kadastro tespiti ile malik olduğu davaya konu taşınmazların tapusu Karasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/250 Esas, 1992/41 Karar sayılı 20.02.1992 tarihli kararı ile kıyı şeridinde kaldığı gerekçesi ile tamamen ve kısmen iptal edildiğini ve karşılığında herhangi bir bedel ödenmediğini, tapunun büyük çoğunluğunun iyi niyetli üçüncü kişilerin mülkiyetine geçtiğini, tapulama tespiti sırasında özel şahıslar adına tespit ve tescil edilen ve davacıların mülkiyetindeki taşınmazların, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, kişilerin kıyı üzerinde mülkiyet iddiası olamayacağını, adlarına tesis edilen tapu kaydının hiçbir değer taşımadığı gerekçeleriyle iptal edilerek tapu kaydına ... ile sahip oldukları mülklerinden yoksun bırakıldıklarını, mülkiyet hakkının Anayasa ile koruma altına alındığını, somut olayda kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak tapunun iptal edilip idare adına tescilinin sağlandığı durumlarda mülkiyet hakkından yoksun bırakılan kişi ile kurum yararı arasındaki dengenin tapusu iptal edilen davacılar aleyhine bozulduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu, dayanaksız ya da hukuki duruma uymayan kayıtların düzenlemek taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmasının da aynı kapsamda düşünüldüğünü, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu doğrultusunda dava açma haklarının 18.11.2019 tarihinde doğduğunu, açtıkları davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde kaldığını, yerel mahkemece davalı tarafından ilk itiraz olarak öne sürülen zamanaşımı savunmasının ön inceleme aşamasında karara bağlanmayıp, esasa girilip, deliller toplandıktan sonra, yüklü bir harç ödenmesinin akabinde zamanaşımı nedeni ile ret kararı vermesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, aynı zamanda dava şartı nedeni ile usulden reddedilen davada maktu vekâlet ücreti yerine, nispi vekâlet ücretine hükmolunmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 10 yıllık dava açma zaman aşımı süresi 30.09.1994 tarihinde dolan davacıya, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında tazminat taleplerinin mahkemelerce incelenmeye başlandığı 18.11.2009 tarihinden sonra makul bir süre tanınması gerekir ise de bu süre yeniden 10 yıl olamaz. Eldeki davada, davalı Hazine vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı definde bulunmuş olup, davacı davasını mülkiyetin kaybedildiği tarihten itibaren 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde açmadığı gibi, tazminat talebinin mahkemelerce incelenmeye başlandığı 18.11.2009 tarihinden sonra makul bir süre içerisinde de açmadığından İlk Derece Mahkemesinin zamanaşımı nedeniyle ret kararı usul ve kanuna uygun bulunmuş; ancak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca davalı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf istemi yerinde görüldüğünden İlk Derece mahkeme kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru numaralı 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasını mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanarak dava açılmalıdır.

3. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; Karasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.02.1992 tarihli ve 1988/250 Esas, 1992/41 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazların tapusunun iptal edildiği, ilgili kararın temyiz incelemesinden geçmek suretiyle 30.09.1994 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 18.11.2019 tarihinde açıldığı, 10 yıllık zamanaşımının süresinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce dolduğu, bu tarihten itibaren de makul süre içerisinde işbu davanın açılmadığı ve davalı Hazine vekilinin süresi içerisinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.