Logo

5. Hukuk Dairesi2024/7383 E. 2025/3430 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tespiti ve davalı Hazineden tahsili.

Gerekçe ve Sonuç: 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Ek Madde 3'ün derdest davalara uygulanması gerektiğine ilişkin geçici 15. maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması gerektiği ilkesi gözetilerek, taşınmazın dava tarihi itibarıyla değerinin tespit edilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/107 Esas, 2024/177 Karar

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl dava ile birleştirilen İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/284 Esas sayılı dosyası dışındaki birleştirilen davaların kabulüne, birleştirilen İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/284 Esas sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; İzmir ili, ... ilçesi, ... 89 ada 17 parsel sayılı taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı Hazineden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın Ege Serbest Bölge sınırları içerisinde yer aldığını, Bakanlar Kurulunun 11.01.1987 tarihli ve 87/11401 sayılı kararına istinaden 24.03.1987 tarihinde kamulaştırılmasına karar verildiğini, kamulaştırma işleminin maliklere noter tebligatıyla bildirildiğini, taşınmazda davacıların murisi hissesine karşılık belirlenen kamulaştırma bedelinin bankaya bloke edildiğini, ancak bir kısım maliklerce rızaen ferağ verilmediğini, onlar aleyhine İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/130 Esas, 1992/177 Karar sayılı dosyasında açılan cebri tescil davasında taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiğini ve 22.06.1993 tarihinde Hazine adına tesciline gerçekleştirildiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca taşınmazda mevcut olan 1.685 m² Hazine fazlalığının hisselere tekabül eden miktarına göre bedelden mahsup yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 16.09.2013 tarihli ve 2010/455 Esas, 2013/414 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin 16.09.2013 tarihli ve 2010/455 Esas, 2013/414 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) Geçici 7 nci maddesi olarak "Mülga 31.08.1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlak Kanununun 16 ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanunun Mülga 16 ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemleri tamamlanmış sayılır. Bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamaz, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz, açılmış ve devam eden davalar bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır." hükmü getirilmiş ise de yukarıda açıklanan kanun maddesi, Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, bu halde Mahkemece taraflara ait tüm deliller toplanarak oluşacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 08.11.2018 tarihli ve 2017/579 Esas, 2018/538 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ve el atma tazminatının davalı Hazineden tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 08.11.2018 tarihli ve 2017/579 Esas, 2018/538 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; her ne kadar 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 7 nci maddesi ve 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci ve 22 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek madde 3 ile Geçici 15 inci maddesi yürürlüğe girmişse de bu maddenin usulüne uygun verilmiş 2942 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesine göre kesinleşmiş tescil kararı bulunması hâlinde eski malikleri adına kamu bankalarına yatırılan, ancak hak sahiplerine ödenmediği tespit edilen kamulaştırma bedelleri nedeniyle idareler aleyhine açılacak davalara uygulanacağı gözetildiğinde, eldeki davada usulüne uygun olarak verilmiş 2942 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesine dayanan tescil kararı bulunmadığından, bu hükmün eldeki davaya uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak asıl dava ile birleştirilen İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/644 Esas, İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/27 Esas, İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/337 Esas sayılı dosyaları; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) yürürlüğe girmesinden önce açıldığı anlaşıldığından, belirsiz alacak davası olarak açıldıklarının kabulünün mümkün olmadığı, 6100 sayılı Kanun'un 177 ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun arttırılması mümkün olmayıp fazlaya dair hakların ek dava açılmak suretiyle istenmesinin gerektiği, bu itibarla dava ve adı geçen birleştirilen dava dilekçeleri ile talep edilen miktarlar üzerinden hüküm kurulması gerekirken bozma sonrası yapılan ıslah dilekçesindeki talep nazara alınarak fazlaya karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar

Mahkemenin 10.03.2022 tarihli ve 2021/4 Esas, 2022/85 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ve el atma tazminatının davalı Hazineden tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

E. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin 10.03.2022 tarihli ve 2021/4 Esas, 2022/85 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazda 1/2 hisse ile malik ... kızı ...’nin 1948 yılında vefat ettiği, kadastro tespiti sırasında ölü olduğunun tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verildiği, davalı idare tarafından 26.01.1990 tarihinde İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/130 Esas, 1992/177 Karar sayılı dosyasında 2942 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesi uyarınca tescil davası açıldığı, davanın kabulü ile taşınmazın hükmen Hazine adına tescil edildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 1992/10437 Esas sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğinin anlaşıldığı, davacılar murisi 1/2 hisseli tapu maliki ... kızı ...’ye usule uygun şekilde kamulaştırma işleminin tebliğ edilmediği anlaşıldığından bozma kararına uyularak işin esasına girilip karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, ancak 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi ile 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 3 uyarınca rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Dördüncü Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava ile birleştirilen İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/284 Esas sayılı dosyası dışındaki birleştirilen davaların kabulüne, birleştirilen İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/284 Esas sayılı davanın kısmen kabulüne ve el atma tazminatının tespiti ile davalı Hazineden tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünü derdest olan davalar açısından iptal ettiğini, eldeki davada bu hükmün uygulanamayacağını, 6100 sayılı Kanun’un 177 nci maddesine 28.07.2020 tarihinde eklenen fıkra gereğince bozmadan sonra yapılan ıslahın kabul edilmesi gerektiğini, davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedelinin bankaya bloke edildiğini, maliklerin durumdan haberdar olduklarının açıklandığı, bu kapsamda 30 günlük hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmesini, taşınmazın Hazine adına tescil edildiği tarih itibarıyla değerinin tespiti gerekirken dava tarihi itibarıyla değer tespit edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, emsal alınan taşınmazın uygun niteliğe sahip olmadığını, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin yüksek olduğunu, faiz başlangıç tarihlerinin hatalı belirlendiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu malikleri ile davalı ... arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.

2. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza bozmaya uyularak 7327 sayılı Kanun’un 20 nci ve 22 nci maddeleriyle 2942 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3 üncü madde uyarınca mülga 6830 sayılı Kanun’un 16 ncı ve 17 nci maddelerine dayanılarak idare adına tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınıp emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen bedelin, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosuna göre dava tarihine güncellenmesi suretiyle değer biçilmişse de 2942 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3 üncü maddenin derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ihtiva eden 2942 sayılı Kanun'un geçici 15 inci maddesi, Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2021 tarihli ve 2018(21)/10-948 Esas, 2021/416 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda "usulî kazanılmış hak" ya da "usulî müktesep hak" olarak adlandırılan bu ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı kararında "Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir..." şeklinde tanımlanmakta olup, ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Bu istinalardan birisi de bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.

4. Bu durumda, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun "Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…" gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile "Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır" genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları da nazara alınarak dava tarihi itibarıyla değerlendirme yapılması gerekmektedir.

5. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak taşınmazın asıl ve birleştirilen dava tarihleri itibarıyla değerini belirleyen 15.03.2013 ve 10.05.2018 havale tarihli bilirkişi raporları hükme esas alınarak davanın kabulü yerine, yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

6. Kabule göre de dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren kanun düzenlemesi nedeniyle bedel düştüğünden reddedilen kısım üzerinden davalı idare lehine vekâlet ücreti takdir edilmemesi ve yargılama giderlerinin tamamından idarenin sorumlu olması gerektiğinin düşünülmemesi de bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine, davacı ... vd.'den peşin alınan 8.432,20 TL temyize başvurma harcından alınması gereken 2.107,80 TL'nin mahsubu ile 6.324,40 TL'nin istenildiğinde iadesine,

13.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı).

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de;bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,

Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih,değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği,

Düşünülmektedir.

Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekçe gösterilerek “Bozma”cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 13.03.2025