"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1564 Esas, 2024/617 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/188 Esas, 2021/100 Karar
Taraflar arasında görülüp kesinleşen 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtayca düzeltilerek onanarak kesinleşen iş bu karara karşı davalı tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan 2017/37112 numaralı bireysel başvurunun kabulü ile ihlalin sonuçları ortadan kaldırılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Mersin ili, ..., ... köyü 1872 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili ve yol olarak terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; idarece takdir edilen bedelin düşük olduğunu, dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu belirterek taşınmazın gerçek bedelinin tespit edilmesini ve kamulaştırma bedeline dava tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek oranda faiz işletilmesini talep etmiştir.
III İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; belirlenen bedelin yüksek olduğunu, bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, taşınmazın gerçek bedelinin belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yasal faiz işletilmesi nedeniyle enflasyon karşısında ciddi oranda değer kaybı oluştuğunu, gerçek karşılığının nakden ve peşin olarak ödenmesi gerekirken ancak kesin hükümden sonra ödenebileceği için, mahkemenin faize hükmederken Kamu Alacakları İçin Ön Görülen En Yüksek Oranda faize hükmetmesi gerektiğini, değerlendirme tarihi 23.01.2013 olup davaya konu taşınmaz bakımından belirlenen kamulaştırma bedeli bu tarih esas alınmak suretiyle belirlendiğinden bu tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle dava tarihi itibarıyla kamulaştırma bedeli olarak belirlenen tazminata yasal faiz uygulanacak olması nedeniyle, hükmedilen tazminatın enflasyon karşısında çok ciddi değer kaybına uğrayacağını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece, Anayasa Mahkemesinin 2017/37112 başvuru numaralı ve 02.06.2020 tarihli kararında gösterilen ilkeler uyarınca, değerleme tarihi olan 2013 yılı itibarıyla Mersin, Erdemli, Silifke ve Tarsus İlçe Tarım müdürlüklerince tanzim olunan verilere dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporlarına göre hüküm tesis edildiği, aynı yöreden Yargıtay'a intikal eden ve dava konusu taşınmaza uzak konumda bulunmadıkları TAKBİS Parsel Sorgu'dan anlaşılan ... Mahallesi 1367, 2232, 2190 parsel sayılı taşınmazların 2016 yılında, 117 ada 4 parselin ise 2012 yılında arsa olarak değerlendirilmeleri, 2366 ile 2240 parsellerin ise 2016 yılında sırası ile %60 ve %55 objektif değer artışları ile denetimden geçtikleri düşünüldüğünde, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedelde usul ve kanuna aykırılık görülmediği, kamulaştırma bedeline uygulanan faizde de herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu, üretim masraflarının yüksek olduğunu, belirlenen bedelin düşük olduğunu, kapitalizasyon faizi ve objektif değer artış oranının hatalı belirlendiğini, geç ödeme yapılması nedeniyle oluşan zararlarının giderilmediğini, makul sürede yargılama hakkı ihlal edilmiş olup manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu ve 11 inci maddeleri.
3. Anayasa Mahkemesinin 02.06.2020 tarihli ve 2017/37112 başvuru numaralı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'da yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca net geliri esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.
3. Münavebeye esas alınan ürünlerin üretim masraflarının ekonomik tarım yapmaya engel olacak kadar yüksek alınması doğru değil ise de bu husus ve davalı vekili tarafından açıkça istinaf sebebi yapılmadığından bozmaya da konu edilmemiştir.
4. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması yerindedir.
5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Davacı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasına yönelik Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (Davalı vekilinin 07.06.2024 tarihli temyiz dilekçesindeki; "Anayasa Mahkemesinin faize ilişkin iptal kararı uyarınca, temyize konu kararın uygulanacak faizin başlangıcı ve oranı yönünden bozulması istemine" ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.
Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı, Sayın çoğunluğun " Onama Kararı"na ve 4 No.lu "Değerlendirme görüşüne" bu yönüyle (faize ilişkin olarak) katılmıyorum. 27.02.2025