Logo

5. Hukuk Dairesi2024/7992 E. 2025/1360 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini isteminin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında 10 yıllık zamanaşımı süresinin işlediği, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları uyarınca YHGK karar tarihinden sonra makul sürenin de dolduğu gözetilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3263 Esas, 2022/3052 Karar

KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/6 Esas, 2022/49 Karar

Taraflar arasındaki 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 sayılı Kanun) 7 nci maddesi kapsamında dava konusu taşınmazın bedelsiz iade suretiyle davacılar adına tescili mümkün olmadığı takdirde ise tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.12.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü aleyhine temyiz olunan davalı Hazine vekili Avukat.......... gelmiş, davacı vekili duruşmaya katılmamıştır.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; İstanbul ili, ...,......... Mahallesi 1664 ada 1 parselde murisleri ... Demir'e ait 240/154697 hisselerinin bulunduğunu, Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/284 Esas, 1993/593 Karar sayılı dosyasında taşınmazın orman olduğu gerekçesi ile tapu kaydının iptaline karar verildiğini, sonrasında, taşınmazın 2/B arazisi olarak Hazine adına orman dışına çıkarıldığını, oysa taşınmazın öncesinde kendilerine miras yolu ile intikal eden tapu payı bulunduğunu, 6292 sayılı Kanun uyarınca hiçbir bedel ödemeden kanuni halefleri olan davacılar adına bu payın tescil edilmesi için idareye başvurduklarını, idarenin bu talebi reddettiğini, sebeple tapu payının iptali ile adlarına tescilini, olmadığı takdirde, 4721 sayılı Kanun'un1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın Hazineden tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 6292 sayılı Kanun uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiğini davacının idari işleme karşı tam yargı davası açması gerektiğini, dava konusu taşınmaz öncesinin Tintaş Tarım A.Ş'ye ait iken orman sınırları içine alınıp devletleştirildiğini ve bu konuda Üsküdar Mahkemesince karar da verildiğini, dava konusu taşınmazın iadeye tabi olmadığını, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince tazminat isteminin de koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmişir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımına uğradığından bahisle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararında taraflarına iadesi gereken harç miktarının yanlış hesaplandığını, davada bekletme kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın usulden reddedilmiş olmasının yerinde olmadığını, tapu müdürlüğünce de kullanım kadastrosu sonucunda oluşan tüm parsellerin iptal edilerek yeniden 1664 ada 1 parsel numarasıyla önceki malikleri adına paylı tapu kaydının oluşturulduğunun belirlendiğini, müvekkillerinin murisi üzerinde hiçbir takdiyat bulunmayan taşınmazı tapu kayıtlarına güvenerek devralındığını, taşınmazda kullanım kadastrosu yapıldığı kabul edildiğine göre hiçbir kanunda yer almayan 2 yıllık bir sürenin kabulünün mümkün olmadığını, dayandıkları hakkın mülkiyet hakkı olduğunu, davalı idare vekilince zamanaşımı olduğu hususunda iddiada bulunulmuş ise de bu savunmanın hukuka uygun olmadığını, tapusu orman vasfında olması sebebiyle iptal edilen arazilerin tekrar 2/B ilan edildikten sonra eski malikler adına tapulanması gerekirken Hazine adına tapulanmasının mülkiyet haklarının ihlali niteliğinde olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın mahkeme kararı ile tapusunun iptal edildiği 1996 yılından itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 sayılı kararı gereği 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki davanın, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 8 yıl sonra açıldığı bu nedenle eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek gerekçeli kararın hüküm fıkrasının harca ilişkin bendi düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu İstanbul ili, ..., Çengelköy Mahallesi 1664 ada 1 sayılı taşınmazda davacılar murisi hissedar iken Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olan tapu iptal ve tescil davası sonunda, 1990/284 Esas, 1993/593 Karar sayılı ilam uyarınca davanın kabulüyle, tapu kaydının iptaline, taşınmazın tamamının Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın 11.03.1996 tarihinde kesinleşip, infaz edildiği, 2011 yılında 700 adet parsele ifraz gören taşınmazın 16.03.2016 tarihinde tevhit edilerek eski 1664 ada 1 nolu parsele dönüştürüldüğü, taşınmazla ilgili 6292 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinin a bendi gereği eski bir kısım hak sahiplerine iade işlemlerinin devam ettiği, davacılar tarafından Milli Emlak Müdürlüğüne yapılan başvurunun 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapılmamış olması sebebiyle iade talebin reddine karar verildiği, bunun üzerine davacılar vekili tarafından taşınmazın 6292 sayılı Kanun‘un 7 nci maddesi kapsamında bedelsiz olarak adlarına tescilini, mümkün olmadığı takdirde 4721 sayıl Kanun’un 1007 nci maddesine dayalı olarak tazminat talebiyle eldeki davanın 04.04.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli Yaşar Çoban Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; YHGK kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup YHGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak dava açılması gerekir. Buna göre, YHGK karar tarihinden sonra makul süre dolmuş bulunduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.900 TL vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.