Logo

5. Hukuk Dairesi2024/8144 E. 2025/1699 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tespiti ve davalı idareden tahsili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi'nin 6100 sayılı HMK'nın 326. maddesinin ikinci fıkrasını iptal etmesi nedeniyle, yargılama giderlerinin davalı idare üzerinde bırakılması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/882 Esas, 2024/234 Karar

DAVA TARİHİ : 27.05.2016

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın davalı ... yönünden husumetten reddine, davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar ile davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu İstanbul ili, 931 parsel sayılı taşınmazda müvekkilinin malik olduğunu, davalı idarece tamamının 1/1000 ölçekli ıslah imar planında spor tesis olarak ayrıldığını, plan doğrultusunda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) uyarınca 15.09.1988 tarihli ve 1244-1243 sayılı kararı ile kamulaştırılmasına karar verildiğini, bu karar gereğince acele kamulaştırma yoluna gidildiğini, taşınmaz ile ilgili kıymet takdir edildiğini, parsel maliklerinin hak ve menfaatlerinin korunması için Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 1989/75 Esas, 1989/42 Karar sayılı kararı ile kayyım tayin edildiğini, takdir edilen bedelin 17.11.1989 tarihinde n kayyım hesabına bloke edildiğini, blokeyi takiben 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/140 Esas, 1989/116 Karar sayılı kararı ile ilgili Kanun gereğince adına tescil edildiğini, bilahare dava konusu taşınmazın Sultangazi Belediyesi sınırları içerisine alındığını, kamulaştırma kararı ve eklerinin hissedarlara usulüne uygun tebliğ edilmediği ve bedelinin de ödenmediğinden bahisle kamulaştırmasız el atmaya dayalı taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; idare aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; kamulaştırma davasının Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, ana arterde yer alan kısım için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına davanın yöneltilmesi gerektiğini, Mahkemenin hak düşürücü süreyi resen gözetmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesini 17.04.2021 tarihli ve 2021/32 Esas, 2021/533 Karar sayılı kararı ile davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı ... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli ve 2022/89 Esas, 2022/1996 Karar sayılı kararı ile arsa niteliğindeki taşınmaza, mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve kanuna uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi taşınmazın bilirkişi raporunda belirlenen niteliğine göre, 7201 sayılı Kanun'un 7327 sayılı Kanun'la değişik Ek Madde 3 uyarınca 08.08.1991 değerlendirme tarihi itibarıyla belirlenen bedelin yerinde olduğu, usulüne uygun yapılmış kamulaştırma tebligatı bulunmadığından kesinleşmiş bir kamulaştırma işleminden bahsedilemeyeceği, böylece mahkeme kararında usul ve kanuna aykırı bir husus bulunmadığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli ve 2022/89 Esas, 2022/1996 Karar sayılı kararına süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının incelenmesinde; 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile eklenen Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği,bu durumda; arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçen ve aynı taşınmaz için Dairemiz denetiminden geçen metrekare birim fiyatlarıyla uyumlu, dava tarihindeki değerini belirleyen 18.05.2021 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulü yerine yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi kabule göre de karar tarihinde yürürlükte bulunana Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin (3) nolu bendi ''maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez'' hükmü gereği davalı ... lehine davacı taraf lehine hükmedilen vekâlet ücretinin aşar şekilde vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın davalı ... yönünden husumetten reddine, davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ile davalı ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B.Temyiz Sebepleri

1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bedelinin düşük belirlendiğini, davalı ... hakkında kurulan hüküm hatalı olduğu gibi lehine hükmedilen vekâlet ücretinin fazla olduğunu, yargılama giderlerinin tamamının davalı taraftan alınması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; bedelin yüksek belirlendiğini, somut olayda 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3 üncü maddesinin uygulanması gerektiğini, harç ve vekâlet ücretinin maktu olarak hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasının talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... usulü dairesinde istimlâk muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... usulü dairesinde istimlâk muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kanun'un Ek madde 3, Geçici 15 ve 17 nci maddeleri.

5.28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı İptal Kararı.

6.2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi

3. Değerlendirme

1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçen ve aynı taşınmaz için Dairemiz denetiminden geçen metrekare birim fiyatlarıyla uyumlu, dava tarihindeki değerini belirleyen 18.05.2021 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3.Dava konusu taşınmaza davalı idarece 1983 yılından sonra el atıldığından nispi harç ve vekâlet ücretine hükmedilmesi uygundur.

4.Mahkemece bozma sonrası yeniden hüküm kurulduğundan hakkında davanın husumetten reddine karar verilen davalı ... lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereği maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi doğrudur.

5. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla davalı idare vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragraf dışında temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

6. 18.01.2024 tarihli ve 32433 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 30.11.2023 tarihli ve 2023/101 Esas, 2023/207 Karar sayılı kararı ile "kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davalarına" ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen “Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.” hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiğinden davanın reddedilen kısmı yönünden davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği gibi yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

1. Davalı idare vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının;

a) (6) nolu bendinin tümü ile hükümden çıkarılması,

b) (8) nolu bendinde yazılı ''yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 6.396,48 TL'sinin davalı ... Başkanlığından alınarak davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına," ibaresinin hükümden çıkarılması, yerine ''davalı ... Başkanlığından alınarak davacı tarafa verilmesine ''ibaresi yazılmak suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, davalı ...'ndan alınması gereken 3.034,00 TL temyize başvurma harcından peşin alınan 1.864,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.169,40 TL ile aşağıda yazılı kalan harcın alınmasına,

11.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı) .

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Kararsayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de;bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusununusulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği,

Uygulama yapılırken de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih, değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle “KARAR TARİHİ” itibarıyla güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği,

Düşünülmektedir.

Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekçe gösterilerek “Düzeltilerek Onama”cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 11.02.2025