"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :...Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2817 Esas, 2024/1565 Karar
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVACILAR : ... vd.vekili Avukat ...
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVALILAR : 1.Maliye Hazinesi vekili Avukat ...
2.... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : 25.09.2012
KARAR : Kabul/ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı ... yönünden asıl ve birleştirilen davaların husumetten reddine; davalı Hazine yönünden asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi karan davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili dava dilekçelerinde özetle; davacıların murislerinden kendilerine miras kalan...ili, ......Mahallesi 969 ada 1 parsel sayılı, 971 ada 1 parsel sayılı ve ..., ...Mahallesi 917 ada 3 parsel sayılı taşınmazlarda devlet tarafından yapılan orman tahdit çalışmaları sonucunda davacıların hisselerinin tamamının Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/1000 Esas, 1979/856 Karar sayılı kararı ile orman alanında kaldığını ve bedel ödenmeden tapularının iptal edildiğini, bu suretle mülkiyet hakkı ihlal edildiğini ileri sürerek 4721 sayılı 1007 nci maddesi uyarınca zararın tazmini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların ......Devlet Ormanını sınırları içinde bulunduğunu...Devlet Ormanı 3 numaralı tahdit heyeti tarafından devlet ormanı olarak 1940 yılında sınırlandırılma yapıldığını, 1945 yılında çıkan 4785 sayılı Orman Kanunu'na göre bu ormanın devletleştirilmiş olduğunu, mülkiyeti Hazineye ait olmak üzere tescili orman işletmesinin "Ömerli Bölgesi" adına yapılmış olup 03.07.1947 tarihinde tapuya bağlandığını, 19 numaralı Orman kadastro komisyonuna bağlı ekip başkanlığı tarafından tapu sınırları esas alınarak Hekimbaşı Devlet Ormanının kadastro çalışmasına tabi tutulduğu çalışmanın 17.09.1982 yılında mahallinde ilan edildiğini, dava konusu yere ilişkin orman idaresince tapu iptali ve meni müdahale davası açıldığını, Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/1000 Esas, 1979/856 Karar sayılı kesinleşmiş Mahkeme kararı ile taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini belirterek davacının talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, kısmi dava şartlarının gerçekleşmediği için dava dilekçesinin reddi gerektiğini, ormanların kamu malı olduğunu, kamu mallarının özel mülkler gibi devir ve temlik edilemeyeceğini, 2/B uygulaması ile orman dışına çıkarılan arazi vasıflı yerler için 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırlan Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hâzineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (6292 sayılı Kanun) gereğince tapu maliklerine haklar tanındığını, davacılann 6292 sayılı Kanun gereğince süresi içinde idareye başvurarak tapularının iadesini talep edebileceklerini, tapusu iptal edilen taşınmazın 6292 sayılı Kanun'un sözü edilen hükümlerine göre tekrar tapu sahibine iade edilmesi hâlinde davacı tarafın zararı izale edilmiş olacağını, davacıların süresi içerisinde idareye başvurmaması hâlinde ise haklarının sona ereceğini, idareden başkaca taleplerinin bulunmadığının kanunda açıkça hüküm altına alındığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
3. Davalı Hazine vekili 30.03.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile asıl davaya verdiği cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı definde bulunmuştur.
4. Davalı Hazine vekili birleştirilen dosyaya karşı 19.03.2018 tarihinde sunduğu cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli ve 2012/335 Esas, 2021/104 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların ... yönünden husumetten reddine, Hazine yönünden kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.06.2022 tarihli ve 2022/796 Esas, 2022/1793 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın mahkeme kararı ile tapusunun iptal edildiği 1983 yılından itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu, eldeki davanın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 3 yıl sonra açıldığı ve 18.11.2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibarıyla, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı, aynı parsellere ilişkin olarak diğer hissedarlar tarafından 3,5 yıl sonra açılan...Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/191 Esas, 2017/368 Karar sayılı dosyada davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesince onandığı anlaşıldığından Mahkemece Hazineye yönelik davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu; Orman Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesine rağmen bu idare lehine vekâlet ücreti takdir edilmemesinin hatalı olduğu belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; asıl dava açısından Hazine vekili süresinde cevap dilekçesi sunmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/9 Esas, 2020/87 Karar ve 12.06.2013 tarihli ve 2012/10 Esas, 2013/825 Karar sayılı kararları gözetildiğinde süresinde verilmeyen cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı definde bulunulamayacağından asıl dava yönünden işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve satısı belirtilen kararı ile ... yönünden asıl ve birleştirilen davaların husumetten reddine; Hazine yönünden asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl davada süre uzatım talebini içeren 05.11.2012 tarihli cevap dilekçesinin sunulduğunu, 30.03.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile de cevap dilekçesinin ıslah edildiğini ve zamanaşımı definde bulunduklarını, davacı tarafın ıslah dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, ıslah talebinin de zamanaşımına uğradığını, 16.03.2021 tarihli celsede buna karşı da zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı tarafın gerek dava dilekçesinde gerekse ıslah dilekçesinde davalarını kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davası olarak nitelediğini, bu nedeni ile davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddinin gerektiğini, ıslah dilekçesi tebliğ edilmediğinden ve ıslah harcı yatmadığından davanın reddinin gerektiğini, dava konusu taşınmaza takdir edilen bedelin uygun olmadığını, vasfının hatalı nitelendiğini belirterek ve resen sebeplerin de gözetilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumluolduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyadaki belgelerin incelenmesinden; davacıların hissedarı olduğu tazminata konu taşınmazların orman sınırları içerisinde kaldığından bahisle Orman Genel Müdürlüğünce men'î müdahale ve tapu kaydının iptali talepli açtığı davada Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/1000 Esas, 1979/856 Karar sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda taşınmazlardan 917 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 37.632 m²lik, 969 ada 1 parselin 14336 m²lik, 971 ada 1 parselin ise 5376 m²lik kısmının devlet orman sınırları içerisinde kaldığından bahisle tapu maliklerinin müdahalelerinin menine, taşınmazların belirtilen bölümlerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman içine alınmasına karar verildiği ve söz konusu kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 28.06.1982 tarihinde kesinleşerek tapu kaydı iptal olunan bölümlerin 1999 yılında Hazine adına tescilinin sağlandığı ve davacıların tapu kaydının Mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğradıkları zararın tazmini için iş bu davayı açtıkları anlaşılmıştır.
3. Temyizen incelenen karar, taraflann karşılıklı iddia ve savunmalanna, dayandıklan belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallan ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
4. Dava konusu taşınmazın mahkeme kararı ile tapusunun iptal edildiği 1983 yılından itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, eldeki davanın açılış tarihi gözetildiğinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararı ile oluşan iç hukuk yolu itibarıyla, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı ancak zamanaşmı defi olarak ileri sürülebileceğinden bu husus mahkemece resen gözetilemeyecektir.
5. Buna göre; dava dilekçesine göre asıl davanın 25.09.2012 tarihinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmı dava olarak açıldığı, davacı tarafın davasını 17.02.2021 tarihinde ıslah ettiği, davalı Hazine vekilinin ıslah talebine karşı süresinde 18.02.2021 tarihinde zamanaşımı definde bulunduğu gözetildiğinde dava dilekçesindeki bedelle sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde fazla bedele hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
VII.KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.