Logo

5. Hukuk Dairesi2024/8758 E. 2025/3764 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle Hazine aleyhine açılan tazminat davasında, tazminat miktarının belirlenmesi ve zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu iddiasının, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı gözetildiğinde, davanın makul süre içerisinde açıldığı gerekçesiyle reddedilmesi ve Hazine'nin yasal hasım sıfatıyla yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği değerlendirilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/266 Esas, 2024/265 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu İzmir ili, ... ilçesi, ... köyü 694 ve 697 parsel (ifrazla 1111, 1113 ve 1115 parsel) sayılı taşınmazların bir kısmının tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edilerek taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, 697 parselde 52.440 m²lik kısmın da tespit dışı bırakıldığını, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı nitelikte, aynı taleple açılan İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/330 Esas, 2007/379 Karar sayılı dosyasında verilen kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesince davanın idare mahkemesinde açılması gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görev yönünden ret kararı verildiğini, idare mahkemesinde açılan davanın ise süre yönünden reddedildiğini belirterek davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 06.05.2010 tarihli ve 2010/149 Esas, 2010/90 Karar sayılı kararı ile yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 06.05.2010 tarihli ve 2010/149 Esas, 2010/90 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; davacının 09.11.1990 tarihinde dava dışı paydaşlardan satın aldığı 694 ve 697 parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kayıtlarının bir kısmının orman olduğu gerekçesiyle iptal edildiğinin anlaşıldığı, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği, Devletin kadastro işlemlerinden sorumluluğunun kapsamı 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında düşünüldüğünde eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği sonucuna varıldığı, Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, uyuşmazlığın esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan yazılı gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olmasının usul ve kanuna uygun düşmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 28.11.2011 tarihli ve 2010/600 Esas, 2011/635 Karar sayılı kararı ile bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 28.11.2011 tarihli ve 2010/600 Esas, 2011/635 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; çekişmeli 697 sayılı parselin 52.440 m² yüzölçümündeki bölümüne ait tapu kaydının iptaline ve tespit dışı bırakılmasına, 697 parselin ise 38.760 m² yüzölçümüyle tesciline ilişkin İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.12.1992 tarihli ve 1992/857 Esas, 1992/1016 Karar sayılı kararının, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.11.1993 tarihli ve 1993/4256 Esas, 1993/13089 Karar sayılı kararı ile onanıp ve karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 04.02.1994 tarihli ve 1994/910 Esas, 1994/1211 Karar sayılı kararı ile reddedildikten sonra kesinleştiği, bu tarihten somut olayda tazminat davasının açıldığı 22.03.2010 tarihine kadar, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 125 inci ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilerek, 697 sayılı parselden müfrez 52.440 m² yüzölçümündeki taşınmaza ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu, 694 parselin (A) harfi ile gösterilen 26.635,15 m² ve (C) harfi ile gösterilen 477,97 m²lik bölümü ile 697 parselin (A) harfi ile gösterilen 3.353,33 m²lik bölümüne ilişkin öncelikli konunun, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin belirlenmesi olup araştırma yönteminin taşınmazın arsa ya da arazi olmasına göre farklılık arz edeceği, arsa niteliğinde olduğu tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptandığı takdirde somut emsal ile karşılaştırma yapmak suretiyle, emsallerine göre üstün ya da eksik tarafları bilimsel ölçülere göre oranlanarak tapusu iptal edilen taşınmazın değeri belirlenmeli, arsa niteliğinde olmadığı saptandığı takdirde çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesine göre değerlendirme yapılmak suretiyle değerinin hesaplanması gerektiği, bu hususlar gözetilmeksizin, yetersiz inceleme, keşif ve bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 10.03.2014 tarihli ve 2013/347 Esas, 2014/136 Karar sayılı kararı ile bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

E. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin 10.03.2014 tarihli ve 2013/347 Esas, 2014/136 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda; davacı kendi üzerinde kalan kısmın düzlük, tarla olan kesim olduğunu, mülkiyetini kaybettiği ve tazminat davasına konu olan yerlerin ise zeytinlik olduğunu iddia etmekte ise de bilirkişiler tarafından bu konu açıklığa kavuşturulmadan taşınmazın 1/2'sinin zeytinlik, 1/2'sinin tarla olduğu kabul edilerek değerlendirme yapıldığı, değerlendirmeye konu edilen tarım ürünlerinin dönüm başına en az ve en çok verim durumunu gösteren tablonun da dosyaya getirtilmediği, bu hâliyle bilirkişi raporunun denetlemeye elverişli olmadığı, o hâlde, Mahkemece öncelikle taşınmazın davaya konu bölümünün tarla mı zeytinlik mi olduğu belirlenerek gerektiğinde bilirkişiler tarafından kroki üzerinde gösterilmesi sağlanmalı, daha sonra zeytinlikse zeytin ürününün; tarla ise diğer ürünlerin değerlendirme tarihi itibarıyla, dönüm başına en az ve en çok verim durumu gösteren tablo İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden getirtilmeli, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra denetlemeye olanak veren, bilimsel verileri içeren rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

3. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin bozma kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda; Mahkemece davacı tarafın tahsiline karar verilmesini istediği 10.000,00 TL tazminatın toplam 82.906,45 m² olduğu açıklanan birden fazla taşınmaz bölümüne ilişkin ve birden fazla tazminat kalemini içerdiği, dava dilekçesinde bu taşınmaz bölümlerinden her biri için ne miktar tazminat istenildiğinin, bir başka deyişle tazminat kalemlerinin açıklanmadığı gözetilerek hakkında ret kararı verilmesi gereken 297 parsel sayılı taşınmazdaki 52.440 m² taşınmaz bölümü için istenilen bedelin oranlama yapılarak Mahkemece belirlenmesi ve davanın kısmen kabulü ile 297 parsel sayılı taşınmazdaki 52.440 m² taşınmaz bölümü için istenilen tazminatın reddine, 10.000,00 TL tazminattan kalan kısmın tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın tamamen kabulü sonucunu doğuracak şekilde tüm taşınmaz bölümleri için talep edilen 10.000,00 TL tazminatın tamamına hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle karar düzeltme isteminin kabulü ile bozma nedeninin ilave madde olarak bozma kararına eklenmesine karar verilmiştir.

F. Mahkemece Üçüncü Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 03.07.2018 tarihli ve 2016/425 Esas, 2018/404 Karar sayılı kararı ile bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kısmen kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

G. Dördüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin 03.07.2018 tarihli ve 2016/425 Esas, 2018/404 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/857 Esas, 1992/1016 Karar sayılı kararı ile davacı adına tapuda kayıtlı 697 parsel sayılı taşınmazın 52.440 m²lik bölümünün iptaline karar verildiği anlaşılmış olup 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkânı sağlayabilecek Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru numaralı hak ihlali kararı dikkate alındığında 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki davanın 26.03.2010 tarihinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararı ile oluşan iç hukuk yolu itibarıyla, makul süre içinde açıldığının kabulüyle işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi, Dairemizin yerleşik içtihatları gereği, dava konusu taşınmazların değeri belirlenirken değerlendirmenin dava tarihi olan 2010 yılı resmî verilerine göre yapılması gerekirken 2005 yılı resmî verileri uygulanıp dava tarihine endeksleme yapılması doğru olmadığı gibi taleple bağlı kalınarak verilen kararın gerekçesinde hangi hesaplamanın hükme esas alındığının açıkça belirtilmemesi, taşınmazın kuru tarım arazisi niteliği, konumu ve yüzölçümü dikkate alındığında değeri belirlenirken kapitalizasyon faiz oranının % 5 uygulanması gerekirken bu oranın % 6 kabulü ile az bedel tespiti, davalı Hazinenin yasal hasım olduğundan bahisle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına hükmedilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

H. Mahkemece Dördüncü Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ile bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; orman şerhinin konulması talebi Orman Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildiğinden müvekkili Hazine yönünden husumet yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesini, süresinde açılmayan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, ıslah dilekçesine karşı ıslah zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

20.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.