Logo

5. Hukuk Dairesi2022/11560 E. 2023/2190 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz nedeniyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazminat istenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının tespiti için gerekli araştırma ve incelemenin yapılmadan, kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin tespiti yapılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret/Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkini davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların davacı yönünden esastan reddine, davalı Hazine yönünden kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sakarya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması sebebiyle uğradığı zararını 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsilini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkinini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle davacının tapunun iptali yönünden talepte bulunamayacağını, uzlaşmaya ilişkin başvuruda bulunmadığını, davanın görevsiz mahkemede açıldığını ve idari yargının görevli olduğunu, taşınmazın tapusu henüz iptal edilmediği için davacının zararının doğmamış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tamamının bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile tapu sicilinden terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmaz ile ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda emsalin ve taşınmazın benzer durumlarının olması ile taşınmazın konumu ile sahip olduğu özelliklerin göz önünde bulundurulmadığını, puanlama usulünde yapılan değerlendirmenin dayanağının açık olmadığını, taşınmazın tüm özellikleri dikkate alınarak puanlama yapılmadığını, bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının ise reddedildiğini, yapılan değerlendirmenin yeterli olmadığını ve taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle dava açmaya yetkili tarafın Hazine olduğunu, davacının taraf sıfatının bulunmadığını ve davanın esasa girilmeden bu nedenle usulden reddi gerektiğini, dava dilekçesinde idare tarafından kamulaştırma ya da tapu iptaline yönelik dava açılması konusunda idareye yapılan bir başvuru olduğunun belirtildiğini, bu işleme karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, ilk derece mahkemesinin idarenin bu konuda sessiz kalmasının hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmadığını belirterek kendisini idarenin yerine koyduğu ve fonksiyon gaspı yaptığı, kararın bu yönüyle Anayasa'ya aykırı olduğunu, tazminat ödenmesini kabul etmemekle birlikte bu hakkın; ancak taşınmazın tapusu iptal edildikten sonra kullanılabileceğini, tazminat hesabında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen ilkelerin uygulanmasının doğru olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın kısmi dava niteliğinde olması nedeniyle ıslah edilen tutara ancak ıslah tarihinden faiz işletilebileceğini, bilirkişilerce tespit edilen bedelin yüksek olduğunu, davacının taşınmazı kıyı kenar çizgisi içerisinde olduğunu bilerek 03.05.2018 tarihinde satın aldığını, bilirkişiler tarafından düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmamasının hatalı olduğunu, dava kamulaştırma davası olmadığından arta kalan kısım ile ilgili tazminat belirlenmesinin de hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırması yolu ile değerinin tespit edilmesini, davanın adli yargıda görülmesini, tazminat sorumluluğunun doğduğunu bu nedenlerle mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun ise düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılması gerektiği yönünden kabul edilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci alt bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’nun “Sorumluluk” karar başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun (3621 sayılı Kanun) 5 inci ve 9 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Dava konusu taşınmazın 21.05.2018 tarihinde satış işlemi ile davacı adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın tapu kaydına satış tarihinden sonra 21.12.2018 tarihinde “Taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar çizgisinde kalmaktadır” şeklinde şerh konulduğu,eldeki davanın 21.12.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

4. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi yasa uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan ‘’Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.’’ ve aynı Kanun'un kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “ Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.