Logo

5. Hukuk Dairesi2022/12829 E. 2023/1715 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasında, davacının orman şerhi varken taşınmazı satın almasının tazminat istemine etkisi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının orman şerhi varken taşınmazı satın alması, illiyet bağını kesecek kötü niyetin ispatı sayılamayacağı ve tapu sicilinin güvenilirliğinden sorumlu olan devletin kusursuz sorumluluğunun ortadan kalkmayacağı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu Yalova ili, ... ilçesi, ... köyü 127 ada 140 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edildiğini ve taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumetten reddi gerektiğini, davanın Orman Genel Müdürlüğüne karşı açılması gerektiğini, Cumhurbaşkanlığı'nın 1 ve 4 sayılı kararname hükümleri nedeniyle davanın Maliye Bakanlığına açılamayacağını, dava konusu taşınmazın o tarihte yürürlükte bulunan 3116 sayılı Orman Kanunu (3116 sayılı Kanun) hükümleri uyarınca yapılan orman kadastrosu çalışmaları nedeniyle Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığını, bu belgelerin usulüne uygun şekilde ilan ve tebliğ edildiğini, 3116 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinde "sınırlandırmaya rızası bulunmayanların tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içinde mahalli mahkemelerine müracaatla itiraz edebilecekleri, bu süre içerisinde itiraz konusu olmaz ise komisyon kararının kesinleşeceği " hususunun hüküm altına alındığı, taşınmazın maliki tarafından orman kadastrosuna itiraz edilmediği, bu nedenle davacılara ait tapu kaydının hukukî değerini yitirdiğini, davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; husumet yokluğundan ve zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taşınmazın birinci sınıf tarım arazisi olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını, taşınmazda objektif değer artışı sağlayacak hiç özellik mevcut olmamasına rağmen objektif değer artışı hesaplanmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arazi niteliğindeki taşınmaza olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer biçilmesinde hataya düşülmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kapitalizasyon faizi ile objektif değer artış oranlarının taşınmazın nitelik ve konumuna uygun düştüğü, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu; ancak davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına ve dava dilekçesinde faiz talep edilmemesine rağmen talebin arttırılmasına ilişkin dilekçeye ıslah dilekçesi, tamamlama harcının yatırılmasına da ıslah harcı niteliği verilerek hükmedilen bedele faiz yürütülmesi hukuka aykırı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak belirtilen husus düzeltilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf incelemesinin belirtilen sebeplere münhasır yapılabileceğini, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer almayan faiz hususunun Bölge Adliye Mahkemesince resen gözetilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki uygulamada faizin ıslah dilekçesi ile dahi talep edilebildiğini, faize yönelik olarak Bölge Adliye Mahkemesince yapılan düzeltmenin hatalı olduğunu ileri sürerek bu hususa yönelik olarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un 2 nci, 1020 nci ve 1007 nci maddeleri.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurullarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dava konusu Yalova ili, ... ilçesi, ... köyü 127 ada 140 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 12.04.1991 tarihinde "orman sınırları içerisinde kaldığı bildirilmiştir” şerhinin, 06.07.2000 tarihinde “Devlet Ormanı” şerhinin konulduğu, davacının 02.04.1993 tarihinde taşınmazı satış yoluyla edindiği, Yalova 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/188 Esas, 2019/64 Karar sayılı kararıyla taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, bu kararın istinaf edilmeksizin 26.03.2019 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 08.05.2019 tarihinde zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 12.04.1991 tarihinde "orman sınırları içinde kaldığı bildirilmiştir” şerhinin konulduğu, davacının 02.04.1993 tarihinde satın aldığı taşınmazı orman olduğunu gösteren şerh ile edindiği anlaşılmaktadır. Buna göre Devlet tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hâli ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 1020 nci maddesinin; "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez." hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hâl böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığının söylenemeyeceği gibi, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından, davacının 12.04.1991 tarihinden sonra, orman şerhini görerek taşınmazı 02.04.1993 tarihinde satın alması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KA R Ş I O Y

Dava, mülkiyeti davacıya ait taşınmazın orman sınırları içerisinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

Öncelikle hatalı olarak verildiği düşünülse dahi Devlet kurumlarınca özel mülkiyete konu edilerek gerçek ve tüzel kişiler adına tesis ve tescil edilen taşınmaza ait tapu kayıtları kazanılmış hak oluşturacaklarından hiçbir gerekçe ile “yok hükmünde” veya “geçersiz” sayılamazlar. Tapu kayıtları bedelsiz olarak iptal edilemez. Tapu kayıtlarının iptal edilmesi üzerine açılan bedel (tazminat) davaları reddedilemez.

Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 90 ıncı maddesi ile mülkiyet hakkına ilişkin hükümlerine, hukuk devletinin güvenilirliği ve devamlılığı ilkesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (1) No.lu Protokolünün 1 inci maddesine açıkça aykırılık teşkil eder.

Davacının orman şerhli bir taşınmazı bulunduğu hâl üzere satın alması Anayasa’nın 35 inci maddesindeki güvenceleri ortadan kaldırmaz. Salt “orman” şerhli bir taşınmazın satın alınması, ilgili idarenin tapu sicilini gecikmeksizin, doğru ve eksiksiz oluşturma sorumluluğunun ihlalini mâzur göstermeye yetmemelidir. Tapu sicilinin tutulmasından doğan Devletin sorumluluğu bir kusursuz sorumluluk hâli olduğundan, sorumluluğun ortadan kalkması için illiyet bağının kesildiğinin kanıtlanması gerekir. Bu değerlendirme şüphesiz her somut olayın kendi şart ve özelliklerine göre yapılmalıdır.

Davacının, orman şerhi konulmasına rağmen satış ve devir engeli bulunmayan taşınmazı satın almasında illiyet bağını kesebilecek yoğunlukta kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir tespit dosya kapsamında yapılamamıştır. Bir kimsenin iyi niyetli olmadığına dair şüphe, kötü niyet ispatlanamadığı müddetçe nedensellik bağını kopartacak boyutta ve mülkiyet hakkı gibi temel bir anayasal hakkın ihlali için yeter düzeyde kabul edilemez.

Yukarıda açıklamış olduğum nedenlerden dolayı davanın kabulü gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.