"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin dava ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince, miktar veya değeri her paydaş için 107.090,00 TL'yi geçmeyen davalara ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesi kararları kesin olup bu kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz.
Asıl davada davacı ..., ..., ..., ..., birleştirilen davalarda ..., ... dışındaki davacılar haklarında Mahkemece belirlenen bedeller Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.
Bu nedenle; asıl davada davacı ..., ..., ..., ..., birleştirilen davalarda ..., ... dışındaki davacılar yönünden davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı idarenin adı geçen davacılar yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde; İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 363 ve 369 (eski 2 pafta, 9 ve 19) parsel sayılı taşınmazlarda müvekkilleri ve murislerinin mülkiyet haklarını 09.06.1969 tarihinde kadastro neticesinde tapulama yoluyla kazandıklarını, dava konusu 2 pafta 9 parselin İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1971/1046 Esas sayılı dosyasının hasımsız olarak yürütüldüğünü ve bu taşınmazın bir kısmının Hayrat Su güzergahında kaldığından murise ait hisselerin iptal edilip davalı kurum adına tapuda kayıt ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazlardan 9 parsel sayılı taşınmazın İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1971/1046 Esas, 1973/1080 Karar sayılı kararı ile 362, 363 ve 364 sayılı parsellere hükmen ifraz edildiğini, 363 sayılı parsel sayılı taşınmazın 597 m² olarak su güzergahında kalması nedeniyle davalı kurum adına tapuda 05.03.1975 tarihinde 2435 yevmiye numarası ile hükmen tescil edildiğini, dava konusu diğer parselin ise eski 2 pafta 19 parselin aynı mahkeme kararı ile 368, 369 ve 370 sayılı parsellere hükmen ifraz edildiğini ve 369 sayılı parselin su güzergahında kaldığı gerekçesiyle davalı kurum adına tapuda 05.03.1975 tarihinde 2435 yevmiye numarası ile hükmen tescil edildiğini, 363 ve 369 sayılı parsellerin hükmen ifraz yoluyla davalı adına tescil edildiğini, bedellerinin ödenmediğini belirterek haksız el atmanın tespit edilerek, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu 363 ve 369 parsel sayılı taşınmazların İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile 221 sayılı Kanun'un 1 inci ve 7 nci maddeleri gereğince müvekkili idare adına tescil edildiğini, davacı tarafından öncelikle tapu iptali ve tescil kararı alınmadan böyle bir davanın açılamayacağını, 13.01.1981 tarihinde yürürlüğe giren 221 sayılı Kanun'da 6330 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 09.10.1956 gününden önce idarenin kamulaştırma yapmaksızın el koyduğu taşınmazların kamulaştırılmış sayılacağının kabul edildiğini, taşınmaza 09.10.1956 tarihinden önce kamulaştırmasız el konulan kişilere Kanun'un yürürlük tarihi olan 13.01.1961 tarihinden itibaren 2 yıllık hak düşürücü süre tanındığını, davanın bu süre geçtikten sonra açıldığını, dava konusu taşınmazlara fiilen el atma tarihinin Sultan 2. Abdulhamit Han dönemi olan 1900-1902 yılları arasına denk geldiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile taşınmaz bedellerinin dava tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı idare vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 221 sayılı Kanun gereğince davanın hak düşürücü süre yönünden ve taşınmaz hükmen tescil edildiğinden kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, genel ve özel zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, tapulama tutanakları, kadastro tutanakları ve zabıt kayıtları incelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, öncelikle tapu iptali ve tescil davası açılması gerektiğini, vakfedilmiş malların özel mülkiyete konu olamayacağını, taşınmazların 1944 yılında tapuya tescil edildiğini, 1955 yılında davacılar murisine satıldığını, taşınmazın dava tarihindeki nitelikleri dikkate alınarak bedel belirlenmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna itirazları, sundukları beyan ve delillerini tekrar ettiklerini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa niteliğindeki taşınmazlara mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve yasaya uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre belirlenen el atma tazminatı bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi, taşınmazın bilirkişi raporunda belirlenen niteliğine göre bedelinin uygun olduğu, taşınmazın 09.09.1969 tarihinde yapılan tapulama işlemi sonucunda davacılar murisleri adına tapuya kayıt ve tescil edildiği, hak düşürücü süre, kesin hüküm ve zamanaşımı süresinden bahsedilmesinin söz konusu olmadığı, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun kabulü ile davalı idare vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeblerini tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu maliki ile davalı idare arasında kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu 363 ve 369 parsel sayılı taşınmazların geldisi olan, 2 pafta 9 ve 19 parsellerin 1969 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında davacıların murisleri adına tespit ve tescil edilmesinden sonra, İstanbul Sular İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılıp, 1971/1046 Esas, 1973/1080 Karar sayılı dosya üzerinden hasımsız olarak görülen dava neticesinde, 221 sayılı Kanun hükümleri uyarınca idare adına tesciline karar verildiği anlaşılmıştır.
3. Dava konusu 363 ve 369 parsel sayılı taşınmazların gerek tapudaki ilk tesis tarihinin 1969 yılı olması gerekse de İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1971/1046 Esas, 1973/1080 Karar sayılı hükmen tescil davasının, kayıt maliklerinin davada taraf olarak bulunması sağlanmaksızın hasımsız olarak görülüp, 221 sayılı Kanun hükümleri uyarınca idare adına tescil edilmiş olması dikkate alındığında dava konusu taşınmazların usulüne uygun bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın idare adına tesciline karar verildiği ve somut olayda kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleştiğin kabulü doğrudur.
4. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmazlara 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak ve Dairemiz denetiminden geçen dava konusu taşınmazlara yakın parseller için belirlenen metrekare birim fiyatları ile uyumlu olarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı İdarenin Davacılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... (...), ... ..., ..., ... , ..., ... (...), ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'na İlişkin Temyizi Yönünden;
Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden REDDİNE,
B. Davalı idare vekilinin ..., ..., ... ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'e İlişkin Temyizi Yönünden;
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı idareden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,14.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.