"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekilleri dava dilekçesinde; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 17 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereği yapılan düzeltme ile azaldığından uğramış olduğu zararın ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazla ilgili yargılama yapılarak karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu nedenle kesin hüküm itirazında bulunduklarını, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, söz konusu taşınmazda azalma nedeniyle Hazine lehine bir artış söz konusu olmadığından davacının müvekkil idareye dava yöneltmesinde hukuki menfaatinin bulunmadığını, davanın husumetten reddinin gerektiğini, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesince öncelikle itiraz yoluna başvurunun olup olmadığının araştırılması gerektiğini, şayet dava esastan incelenecekse ilgili evrakların incelenerek yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu parseldeki azalma nedeniyle Hazine lehine bir artış söz konusu olmadığından taraflarına husumet yöneltilemeyeceğini, yine 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesine göre yapılan düzeltmelerde komşu parseller lehine bir artma söz konusu ise davanın Hazineye değil ilgili parsel maliklerine yöneltilmesi gerektiğini, Devletin sorumluluğunun sınırsız olmadığını, davacıların satın aldığı taşınmazın kaç metrekare olduğunu, kullanıldığı zeminin durumundan, taşınmazın çap örneğinden her zaman bilebilecek durumda olduklarını, taşınmazın yüzölçümünün maddi hataya dayalı olarak yanlış olması nedeni ile fazla bedel ödediklerini ileri sürerek Devletin sorumlu tutulmasını isteyemeyeceklerini, davacıların söz konusu fahiş farkı bilmemesinin mümkün olmadığını, davacı tarafların 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesindeki kanuni prosedüre uymadan bu davayı açtıklarını, yerel mahkemece yeterince araştırma ve inceleme yapılmadan karar verildiğini, faiz başlangıç tarihinin davanın açıldığı tarihten başlatılması gerekirken zararın meydana geldiği tarihten itibaren başlatılmasının da hatalı olduğunu, ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilamı ile dava konusu taşınmazın 1/4 er hisselerinin 14.07.2005 tarihinde satın alma işlemi sonucu davacılar adına tescil edildiği, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uygulaması sonucu dava konusu taşınmazın tapuda 24.000 m² olan yüzölçümünün 6.439,39 m² olarak düzeltildiği ve düzeltmenin 21.03.2018 tarihinde kesinleşerek tescil edildiği, yüzölçümü hatasının ilk tesis kadastrosu sırasında yapılan hesap hatasından kaynaklandığından dava konusu taşınmazın azalan bölümünde davacı payına isabet eden bölümün bedelinin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin isabetli olduğu, kadastro ve düzeltme işlemlerinin Devletin sorumluluğunda olduğunu, zamanaşımı itirazının yerinde görülmediğini, bu nedenlerle mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 17 parsel sayılı taşınmazın davacılara ait 1/4 er hisselerinin 14.07.1972 tarihinde satın alma işlemi sonucu davacılar adına tescil edildiği, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uygulaması sonucu taşınmazın tapuda 24.000 m² olan yüzölçümünün 6.439,39 m² olarak düzeltildiği ve düzeltmenin 21.03.2018 tarihinde kesinleşerek tescil edildiği, yüzölçümü hatasının ilk tesis kadastrosu sırasında yapılan hesap hatasından kaynaklandığı, eldeki asıl davanın 18.09.2018, birleştirilen davanın ise 19.08.2018 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde davanın açıldığı anlaşılmıştır.
3. Dava konusu taşınmazın hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre arsa niteliğindeki taşınmaza emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.