Logo

5. Hukuk Dairesi2022/6114 E. 2023/1093 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu eski tapu kaydına dayalı mülkiyet iddiasının kadastro dışında bırakılması nedeniyle açılan tazminat davasının zaman aşımı nedeniyle reddedilmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro çalışmalarının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı, davanın bu süre geçtikten sonra açıldığının anlaşılması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ceyhan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastrodan önceki sebebe dayalı 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.02.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacılar vekili Avukat ... ile davalı Hazine vekili Avukat ... gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi ...’nün maliki olduğu, Adana ili ... ilçesi, ... Mahallesinde eski tapu kayıtlarına göre doğusunda Mücteba tarlası, batısında yol, kuzeyinde Kara Salih tarlası, güneyinde Müşteba tarlası olan 50 dönüm taşınmazın bulunduğunu, bu eski tapu kaydına istinaden araştırma yaptıklarını, en son tedavül görmeyen taşınmaz için talep üzerine birisi zayiden olmak üzere iki kez tapu kaydı verildiğini, bu tapunun ilçe merkezinde oldukça büyük bir alanı kapsadığını, kadastro çalışmalarında hiç dikkate alınmadığını ve kadastro dışında bırakıldığını bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın hak düşürücü ve zaman aşımı süreleri içinde açılıp açılmadığının araştırıldıktan sonra bu süreler içinde açılmadığının tespit edilmesi hâlinde süre yönünden ve husumetten davanın reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığından bahisle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyanın harita-kadastro mühendisinin de bulunduğu bilirkişi heyetine tevdi ile hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak inceletip taşınmazın geriye doğru olan tarihlerde niteliğinin bu belgelerle de ne şekilde görüldüğünün belirlenmesi, memleket haritaları, hava fotoğrafları ve fotogrametri yöntemiyle düzenlenen pafta üzerinde taşınmazın konumunun gösterilmesinin sağlanması ve bu tespitten sonra davacıların gerçek zararlarına dair iddialarını ispat şansının tanınması için tahkikatın tamamlanması ve ondan sonra hüküm kurulması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların elinde bulunduğunu ileri sürmüş olduğu tapu kaydının güncel tapu kayıtlarına uygulanamadığı, dosya arasında bulunan Kadastro Müdürlüğünün cevabî yazısı incelendiğinde davacıların taşınmazının bulunduğunu ileri sürdüğü Adana ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde tesis kadastrosu işlemlerinin 02.06.1981 tarihinde tamamlanıp kesinleştiği, davacıların bu tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapu kaydının düzeltimi için iptal davası açması ya da 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine dayalı olarak tazminat davası açması gerektiği hâlde eldeki davanın 10 yıllık hak düşürücü süre dolduktan çok sonra 05.10.2017 gününde açıldığı, bu itibarla mahkemesince davanın hak düşürücü sürede açılmamış olması nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında yanlışlık olmadığı belirtilerek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesi ek kararla kararın kesin olmadığına, temyiz yolunun açık olduğuna karar vermiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin kesin olmadığını, değerinin dava açılırken tespit edilemeyeceğini, kararda “davanın kısmen kabulüne” ve “davalı istinafı” denildiğini, oysa davanın ret ile sonuçlandığını ve istinafa davacı tarafın geldiğini, bu suretle gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini, karardan beklenen özenin gösterilmediğini, karara muhalif olan üye görüşünün yerinde olduğunu, 10 yıllık zamanaşımı süresinin davacıların zararı öğrenmesinden başlaması gerektiğini belirtmiş ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Davacıların mülkiyet haklarına dayanak olarak 24.06.1941 tarihli, cilt 80, sayfa 52, sıra 25 numaralı eski tapu kaydını sundukları, dava konusu taşınmazın bulunduğu Adana ili, Ceyhan ilçesi, Büyük Kırım Mahallesinde kadastro çalışmalarının 02.06.1981 yılında kesinleştiği, bu tarihten sonra iki kez bu kayda ait tapu kaydının talep üzerine ilgilisine verildiği, son kaydın 25.03.1987’de verildiği, eldeki davanın 05.10.2017 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 8.400,00 TL vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,14.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.