"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1746 Esas, 2022/1374 Karar
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/475 Esas, 2021/104 Karar
Taraflar arasındaki mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 04.08.1974 tarihli ve 6642 yevmiye numaralı satış işlemi ile Antalya ili, ... ilçesi, ... köyü, Koca tarla mevkiinde bulunan taşınmazdan hisse satın aldığını, müvekkilinin 178 cilt 79 sayfada kayıtlı olan 1.647.286 m²lik taşınmazda pay sahibi olduğunu, bu taşınmazın tapu kaydının geldisi olan taşınmaz hakkında 1940 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen izale-i şuyu davasında ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, 1944 yılında taşınmazın alanı artırılarak 22.201,202 m² şeklinde satıldığını, bu parselden ifraz olan bir parçanın müvekkilinin 04.08.1974 tarihinde satın alındığını, Tapulama Komisyonunun 02.06.1981 tarihli kararıyla 229 parselin makilik vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiğini, Antalya Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açıldığını, temyiz incelemesinden geçerek 01.07.2008 tarihinde kesinleşen bu davada 229 parselin Hazine adına tesciline karar verildiğini, müvekkillerinin murisinin tapu siciline güvenerek taşınmazdan pay satın aldığını, tapu kaydının yitirilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının kabul edilemeyeceğini, davacının davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığını, taşınmazın iyiniyetle iktisap edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğini, aynı bölgedeki başka taşınmazlara ilişkin davalarda eski tapu maliklerinin kök tapu miktarından daha fazla yer aldıklarının tespit edilmesi gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararların Yargıtay tarafından onandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; her ne kadar dava dilekçesinin konu kısmında belirsiz alacak belirtmesi yapılmışsa da dilekçenin sonuç kısmında fazlaya ait haklar saklı tutulmak üzere şimdilik 56.000 TL tazminat talebinde bulunulduğunu, davalarının alacak talebi içerdiğinden eda davası niteliğinde olduğunu ve hukuki yararın mevcut olduğunu, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edilerek hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği 10.05.2018 tarihli ve 2016/10080 Esas, 2018/1754 Karar, 10.05.2018 tarihli ve 2016/7915 Esas, 2018/3621 Karar, 13.03.2018 tarihli ve 2017/6530 Esas, 2018/1749 Karar, 01.03.2018 tarihli ve 2017/6272 Esas, 2018/1625 Karar, 15.02.2018 tarihli ve 2017/7369 Esas, 2018/1036 Karar sayılı emsal kararları nazara alınarak eski tapu kayıtları geçerli olduğu halde, buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izale-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün artırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel olarak tespit edildiği, kadastro tespitine itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu malikleri adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, bu durumda tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği sonucuna varılmakla davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesinin doğru görülmediği belirtilerek davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi gerekçesi yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin murisinin tapuda adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek ve tapu kaydına güvenerek satın aldığını, müvekkilinin tapudan aldığı mülkiyet hakkının ortadan kalktığını, taşınmazın bedelsiz olarak Hazineye intikal ettiğini, Devletin kusursuz sorumluluk esasına göre sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacının dava konusu Antalya ili, ... ilçesi, ... köyü, Koca tarla mevkiinde bulunan taşınmazın 3000/4941858 hissesini satın aldığı, tapu kaydına göre 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında mahkemece 11.01.1940 tarihli ve 1940/15 Esas, 1940/1 Karar sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ancak kararda tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık arttırmada taşınmazın 23/40 hissesinin ... Ümüksüz ve Kemal Kasapoğlu adına, 17/40 hissesinin de ... adına tescil edildiği, tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tabi tutulduğu, yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, davacının bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği, taşınmazın 1975 yılında orman kadastro çalışmaları ile 229 parsel numarası ile orman vasfıyla Hazine adına tespit gördüğü, tespite yapılan itiraz neticesinde Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararı 229 parsel sayılı taşınmazın bütün olarak Hazine adına tesciline dair verilen karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin temyiz denetiminden geçerek 01.07.2008 tarihli ve 2007/3956 Esas, 2008/2954 Karar sayılı kararı ile kesinleştiği ve eldeki davanın 30.05.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi