"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3796 Esas, 2023/2868 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: Aliağa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/404 Esas, 2022/426 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; İzmir ili, Aliağa ilçesi, Yalı Mahallesi, 7957 parsel ( yeni 1323 ada 50 parsel) sayılı taşınmazın 4.482,13 m²lik kısmının kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile işbu bedelden, acele kamulaştırma bedelinin mahsup edilmesi suretiyle tespit ve depo edilen fark bedele davanın dört ay içinde sonuçlandırılmadığı gözetilerek bu sürenin bitiş tarihi olan 19.01.2020 tarihinden ilk karar tarihi olan 05.01.2021 tarihine kadar yasal faiz işletilerek işlemiş faiziyle birlikte davalıya derhal ödenmesine, fazladan depo edilen bedelin davacı idareye iadesine, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, rapora karşı itirazları karşılanmadan karar verildiğini, net gelir hesabı yapılırken ilgili ürüne dair son 5 yıla ilişkin verim ortalamasının alınması ve ürün fiyatının ise ürünün toptan satış fiyatı olması gerektiğini, üretim masraflarının kalem kalem açıklanmadığını, üretim masraflarının brüt gelirin 1/3'ü oranında alınmış olmasının doğru olmadığını, ayrıca raporda, sulamanın taşınmazın tamamında yapılıp yapılmadığının, her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığının, sulama yönteminin tespitine yer verilmediğini, uygulanan objektif değer artış oranının da çok yüksek olduğunu, taşınmaz üzerinde bulunan irtifak hakkı nedeniyle taşınmazda meydana gelecek değer düşüklüğü oranının daha yüksek olması gerektiğini, kamulaştırmadan arta kalan kısımda değer azalışından söz edilemeyeceğini, davacı idare lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arsa vasfında kabulü ile değerlendirme yapılarak hüküm tesis edilmesi gerektiğini, objektif değer artışı oranının %60 olarak belirlenmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz için belirlenen münavebe planının tarafınca kabulünün mümkün olmadığını, taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmında daha yüksek oranda değer azalışı meydana geleceğini, tespit edilen kamulaştırma bedelinin düşük olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sulu tarım arazisi niteliğindeki davaya konu taşınmaza 2019 yılı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü verileri esas alınarak gelir metoduna göre değer biçilmesinde ve kamulaştırmadan arta kalan kısımda değer azalışı oluştuğunun kabulünde bir isabetsizlik görülmediği; her ne kadar, davalı vekilince 1321 ada 27 parsel sayılı taşınmaza %500 oranında objektif değer artışı uygulandığı ileri sürülerek objektif değer artış oranına itiraz edilmiş ise de söz konusu taşınmazın Aliağa Organize Sanayi Bölgesine çok yakın konumda olduğu, dava konusu taşınmaza 1800 metre mesafede bulunduğu anlaşıldığından bu itirazın yerinde görülmediği gerekçesiyle, taraf vekillerinin ayrı ayrı istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, rapora karşı itirazları karşılanmadan karar verildiğini, net gelir hesabı yapılırken ilgili ürüne dair son 5 yıla ilişkin verim ortalamasının alınması ve ürün fiyatının ise ürünün toptan satış fiyatı olması gerektiğini, üretim masraflarının kalem kalem açıklanmadığını, üretim masraflarının brüt gelirin 1/3'ü oranında alınmış olmasının doğru olmadığını, ayrıca raporda, sulamanın taşınmazın tamamında yapılıp yapılmadığının, her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığının, sulama yönteminin tespitine yer verilmediğini, uygulanan objektif değer artış oranının da çok yüksek olduğunu, taşınmaz üzerinde bulunan irtifak hakkı nedeniyle taşınmazda meydana gelecek değer düşüklüğü oranının daha yüksek olması gerektiğini, kamulaştırmadan arta kalan kısımda değer azalışından söz edilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazın arsa vasfında olduğunun kabulü ile değer biçilmesi gerektiğini, tespit edilen kamulaştırma bedelinin çok düşük olduğunu, taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını, objektif değer artışı oranının %500 olarak uygulanması gerektiğini, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içerisinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiş tarihinden itibaren kanuni faiz işletileceğine dair yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, karar verilirken bu hususun gözetilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci ve 12 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Sulu tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3. Dava konusu taşınmazın hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre uygulanan kapitalizasyon faiz oranı ve objektif değer artış oranı yerindedir.
4. Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmının yüzölçümü, geometrik şekli ve kullanım durumu dikkate alındığında uygulanan değer azalışı oranının uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
5. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması yerindedir.
6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasını gerektirecek şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (Davalı taraf vekilinin 17.10.2023 tarihli temyiz dilekçesindeki; “Anayasa Mahkemesinin faizle ilgili iptal kararının dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğine” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.
Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Sayın çoğunluğun “Onama kararının” faizle ilgili 5 No’lu “Değerlendirme” görüş ve kararına katılmıyorum. 30.04.2024