"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/487 Esas, 2022/443 Karar (Birleştirilen Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/324 Esas sayılı dosyası)
KARAR : Kabul/Kısmen kabul
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı ... vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.10.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı ... vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat ... gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 43159 ada 1 parsel sayılı taşınmazı tapuda malik görünen ... kızları ..., ... ve ... isimli şahıslar tarafından Ankara 16. Noterliğinde düzenlenen 17.9.2008 tarihli ve 26285 yevmiye nolu vekâletname ile verilen yetkiyle ...'den satın aldıklarını, satıştan birkaç ay sonra taşınmaz malikleri tarafından davacı aleyhine Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/475 Esas sayılı dosyasında tapu iptal ve tescil davası açıldığını, bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/45 Esas sayılı dosyasında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dava açıldığını, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davanın, satışta kullanılan vekâletnamenin sahte olduğunun belirlenmesi nedeniyle kabul edildiğini, davacının bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tahsiline ve birleştirilen dava dilekçesinde de fazlaya dair saklı tuttukları kısımın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; husumetin yanlış tevcih edildiği, zamanaşımı süresinin dolduğu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesindeki devletin sorumluluğunu gerektiren şartların oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.10.2014 tarihli ve 2013/73 Esas, 2014/542 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 21.10.2014 tarihli ve 2013/73 Esas, 2014/542 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 28.03.2017 tarihli ve 2017/384 Esas, 2017/384 Karar sayılı kararı ile Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının kesinleşmesinden sonra, gerçekleşen zararın kapsamı da usulüne uygun olarak seçilmiş bilirkişi kuruluna belirlettirilip, davalı Hazinenin zarardan sorumlu tutulması gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 25.10.2018 tarihli ve 2017/342 Esas, 2018/587 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 25.102018 tarihli ve 2017/342 Esas, 2018/587 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.10.2020 tarihli ve 2019/1824 Esas, 2020/2077 Karar sayılı kararı ile çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 23.01.2012 tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak davacının gerçek zararının tespit edilmesi gerekirken eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulduğundan bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile belirlenen bedelin davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde yazılı koşulların yerine gelmediğini, kesinleşen sahtecilik davası sonucu dolayısıyla davacının zararı ile tapu memurlarının eylemi arasında illiyet bağı kesildiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, asıl davanın kısmen kabulüne karar verildiği hâlde reddedilen kısım yönünden lehlerine vekâlet ücretine, birleştirilen davada ise kısmen reddine karar verilen miktar bakımından lehlerine eksik vekâlet ücretine hükmedildiğini, asıl davada kabul edilen miktara 09.02.2012 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksik inceleme ile fahiş bedel belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6 .1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 162 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Mahkemece değerlendirme tarihi daha önce olmasına rağmen taleple bağlı kalarak 09.02.2012 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş ise de temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
4. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçelerinde ileri sürülen diğer nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
5. Birleştirilen davada karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davanın reddedilen kısmı yönünden davalı ... lehine eksik vekâlet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesnin yedinci fıkrası gereğince kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı ... vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile temyiz olunan Ankara 32. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/487 Esas, 2022/443 Karar sayılı kararının birleştirilen davaya ilişkin hükmün (4) No.lu bendinde yazılı ''42.810'' sayısının hükümden çıkarılmasına, yerine ''75.332,00'' sayısının yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Duruşmaya gelen davalı ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye ödenmesine,
24.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.