"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1695 Esas, 2022/1287 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/600 Esas, 2021/318 Karar (Birleştirilen 2019/296 Esas)
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini ,mümkün olmadığı takdirde tapu iptal tescil istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili asıl ve birleştirilen dosyaya ilişkin dava dilekçelerinde özetle; Antalya ili, Döşemealtı ilçesi, Yukarıkaraman köyü, 246 parsel sayılı 639.875,00 m² yüzölçümündeki tarla vasfındaki taşınmaz davacılar murisleri adına müşterek mülkiyeti olarak kayıtlı iken taşınmazın 553.176,00 m² yüzölçümlük kısmının Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/802 Esas, 1986/823 Karar sayılı ilamı ile orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı gerekçesi ile orman vasfıyla davalı ... adına tescil edildiğini, 1985 yılında 553.176,00 m² alandan 55.000,00 m² yüzölçümlü alanın 2B arazisi olarak orman sınırı dışına çıkartılarak 1454 ve 1455 parsellerin 2B arazi kapsamına alındığını, kalanın bir kısmının TEDAŞ tarafından kamulaştırıldıktan sonra 491.505,00 m² yüzölçümlü murislere ait tapuların iptal edildiğini, davacılara ait 491.505,00 m² yüzölçümlü tapu kaydının iptal edilmesi karşısında herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkillerinin hem maddi hem manevi mağduriyet yaşadığını ileri sürerek belirlenecek tazminatın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıların hisse payları doğrultusunda ödenmesine karar verilmesini, mümkün olmadığı takdirde tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunduklarını, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddinin gerektiğini, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın anlamının, bu sicilin tutulmasında, görevlilerin bilerek veya bilmeyerek uygulanması gereken mevzuat hükümlerine aykırı işlemleri veya ihmalleri sonucu bir hakkın kaybına sebep olmaları olduğunu, davaya konu olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının tazminat talebinin zamanaşımı nedeni ile tapu iptali ve tescil isteminin ise kesin hüküm nedeniyle reddine karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 10 yıllık zamanaşımı süresinin 18.11.2009 tarihinden itibaren işlemeye başladığını, davalarının somut durumuna özgü bir makul süre belirlemeyerek sadece aşıldığını ifade ettiğini, somut olayın özüne uygun şekilde mahkemece belirlenmiş bir makul sürenin bulunmaması, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmamasının, dayanak Anayasa Mahkemesi kararının özüne ve ruhuna aykırı olduğunu, bu nedenle makul sürenin her somut olaya göre farklı olacağı sonucunun açıkça ortada olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacılar vekilinin asıl ve birleştirilen dosyalara ilişkin dava dilekçelerinde; murislerinin hissedar olduğu Antalya ili, Döşemealtı ilçesi, Yukarıkaraman köyü 246 parsel sayılı taşınmazın Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.06.1988 tarihinde kesinleşen 1986/802 Esas, 1986/823 Karar sayılı ilamıyla tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescil edilmesi nedeni ile uğranılan zarar nedeni ile eldeki davanın açıldığını, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, kadastro kayıtlarından kaynaklanan hatalardan da 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devlet sorumlu ise de, bu davanın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesinde belirtilen 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerektiği, bu sürenin tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihi olan 08.06.1988 tarihinden itibaren başladığı gözetildiğinde ve Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra 26.08.2019 ve 07.11.2019 tarihinde açılmış olan asıl ve birleştirilen davaların makul süre içinde açıldığının kabulü de mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşıldığından tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı belirtilerek ve tapu kaydının iptaline yönelik kararın ve vekâlet ücretinin istinaf konusu edilmediği gözetilerek istinaf sebepleriyle bağlı kalınarak yapılan inceleme neticesinde davacılar vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrarla ve vekâlet ücretinin hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. YHGK’nın 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan ... kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Antalya ili, Döşemealtı ilçesi, Yukarıkaraman köyü 246 parsel sayılı taşınmazda davacılar murisleri pay sahibi iken ... tarafından tapu kaydının iptali istemi ile Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/802 Esas, 1986/823 Karar sayılı dosyasında dava açıldığı, yapılan yargılama sonucu dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, söz konusu kararın 08.06.1988 tarihinde Yargıtay denetiminden geçmek sureti ile kesinleştiği, eldeki asıl davanın 26.08.2019 tarihinde, birleştirilen davanın ise 07.11.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.
4. Buna göre, yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki asıl ve birleştirilen dava 26.08.2019 ve 07.11.2019 tarihlerinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekili süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu anlaşıldığından tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmamıştır.
5.Davacılar vekili vekâlet ücretinin hatalı belirlendiğini ileri sürmüş ise de bu husus istinaf nedeni yapılmadığından inceleme konusu yapılmamıştır.
6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.