Logo

5. Hukuk Dairesi2023/2112 E. 2023/8062 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasında, Devletin sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptaline dayanak oluşturan kadastro mahkemesi kararının kesinleşmiş olması ve davacıların tapu kaydının iptalinden doğan zararlarının 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesinde düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğunu gerektirecek bir durumun bulunmaması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1821 Esas, 2022/1416 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/210 Esas, 2021/390 Karar

Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; her davacının dava konusu taşınmazın içine katılan 7.837,30 m² hissesi olduğunu, Antalya Kadastro Mahkemesinin 1988/302 Esas, 1994/2476 Karar sayılı dosyasında davacı olarak yer aldıklarını ve duruşmalara katıldıkları hâlde, tapularının tebligat yapılmadan iptal edildiğini, tapudaki hisselerinin satın almaya dayandığını, 229 parsel numarası ile Kadastro Mahkemesinde yargılama yapılmış olup dosyada 87 ve 91 nolu bölümlerde davacılar payları öncesinde yer almış ise de Yargıtayın çok sayıda bozma ilamı sonrası tapu kaydı oluşmadığını, Kadastro Mahkemesinin 24.05.2005 tarihli ve 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı ilamı ile tapuları iptal edilerek orman olarak kesinleştiğini, halihazırda tapuları ... 13322 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içine alınmışken ... Mahallesi 14134 ada, taşınmaz 2/B uyarınca orman sınırı dışına çıkarılmış ise de idarenin taşınmazı iade etmediğini, satın aldıkları hisselerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca değerlerinin tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı süresinin kadastro tespiti ile başladığını, Antalya Kadastro Mahkemesi 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı ilamının 01.07.2008 tarihinde kesinleştiğini, dava tarihi itibarıyla 10 yıllık sürenin geçtiğini, davacıların talep miktarı yönünden harcı nispi olarak tamamlaması gerektiğini, belirsiz alacak davası şartları bulunmadığını, tapulama sırasında 229 parsele komşu ... Köyü ve ... Köyündeki parsellerin revizyon gördüğünü, tapu miktarlarının genişletilmeye elverişli sınırlar olmasına rağmen tapu miktarı olan 1.838,000 m² değil de 3.931.926 m² olarak fazladan yer verildiğinin açıklandığını, bu karara göre davacıların dayandıkları eski tapu ile 229 parselde mülkiyet hakları olmadığının kesin hükme bağlandığını, dayanılan tapu kayıtları nedeniyle tapu kaydının kapsamını aşan şekilde davacılara yer verildiğini, kadastroda uygulanan tapu kayıtlarının kadastroda uygulanmakla kabiliyetini yitirdiğini, Kadastro Mahkemesinde verilen kararın kesinleşmesi ve infaz edilmesinin kamulaştırmasız el atma ile ilgisi olmadığını, davacının bu sebebe dayanmasının zamanaşımından kurtulmak için olduğunu, bu nedenlerle davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddi talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların Antalya Kadastro Mahkemesinin 1988/302 Esas ve 1994/2476 Karar sayılı dosyasında taraf olmalarına rağmen mahkemece kendileri hakkında verilmiş bir karar olmadığını, davacılara herhangi bir tebligatın yapılmadığının dosya içeriğinden belli olduğunu, bir hüküm olmadığı için dosyanın askıda kaldığını, Kadastro Mahkemelerinin bir mahkeme kararı ile oluşmuş tapunun iptalinde yetkisiz olduğunu, davanın herhangi bir tarafı hakkında zaman aşımının söz konusu olmadığını, Kadastro Mahkemesinin görevi dışında iş yaptığını, davacıların durumunun boşlukta kaldığını, davacıların İnsan Hakları Mahkemesine başvurduğunu, Hükümet tarafından 2013 yılında taşınmazın bedelinin ödeneceğini beyan edildiğinden taşınmazın değerinin Türkiye mahkemelerince belirlenmesi için dosyayı gönderdiğini, davada zamanaşımının olmadığını, yapılan işlemlerin zamanaşımını kesen işlemler olduğunu, mahkemenin zamanaşımı nedeniyle davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın reddi kararının usul ve kanuna uygun olduğunu, lehlerine keşifte belirlenen taşınmaz değeri üzerinden nispi vekâlet ücreti yerine maktu vekâlet ücreti takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptal ve tescil davası yönünden Kadastro Mahkemesinin 1988/302 Esas, 1994/2476 Karar ve 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararlarının 590 ve 299 parseller yönünden kesin hüküm oluşturduğu, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı uğranılan zararın giderilmesine ilişkin tazminat davasının ise Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği 10.05.2018 tarihli ve 2016/10080 Esas, 2018/1754 Karar; 10.05.2018 tarihli ve 2016/7915 Esas, 2018/3621 Karar; 13.03.2018 tarihli ve 2017/6530 Esas, 1749 Karar; 01.03.2018 tarihli ve 2017/6272 Esas, 2018/1625 Karar; 15.02.2018 tarihli ve 2017/7369 Esas, 2018/1036 Karar sayılı emsal kararları nazara alınarak taşınmazlara dayanak eski tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu hâlde buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izale-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün artırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel sayısında tespit gördüğü, vaki itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kaydının miktarı ile geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu malikleri adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün derecattan geçerek kesinleştiği, bu kapsamda tapu iptali ve tescil davası yönünden davacıların kayda dayalı haklarının bulunmadığı, tazminat talebi yönünden ise tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi halinde avukatlık ücreti maktuen belirleneceğinden hükmedilen vekâlet ücretinde bir isabetsizlik de bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Antalya ili, Çamköy Köyünde bulunan kayden 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak, 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sonunda, mahkemece 11.01.1940 tarihli ve 15/1 sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ancak kararda, tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık artırmada, taşınmazın Kemal Kasapoğlu ve Hasan Ümüksüz adına tescil edilmesinden sonra, 13.04.1944 tarihli ve 118 sıra nosu ile oluşan tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tâbi tutulduğu, maliklerin talebi, Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün 19.07.1968 tarih ve 5572 sayılı oluru ile 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planına bağlı olarak yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, davacılar murislerinin bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği; ancak taşınmazın bulunduğu yerde 1980 yılında yapılan tapulama çalışmalarında davacıya ait tapu hiçbir parsele revizyon görmeyerek kayıt kapsamındaki alanın 229 parsel olarak makilik vasfı ile Hazine adına 9.298.589 m² yüzölçümü ile tespit gördüğü ve bu taşınmazla ilgili Antalya Kadastro Mahkemesinde 06.12.1982 tarihinde açılıp 2004/1 Esas sayılı dosya üzerinden karara bağlanan davada, söz konusu taşınmazın tapu kaydının dayanağını oluşturan izale-i şuyu davasında yüzölçümünün 1.838.000 m²den 22.201.202 m²ye çıkarılarak tescilin dayanağının yolsuz olması ve taşınmazların bulunduğu sahanın 1946 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye tefrik edildiği ve 1976 yılında da orman sayılmayan makilik olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın içerisinde bulunduğu alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmakla beraber öncesinin Devlet Ormanı olması nedeniyle tespite itiraz davasının reddi ile yüzölçümü düzeltilerek taşınmazın fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 01.07.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra 27.05.2020 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.

3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.